En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
jamesbond-2
Takipçi
1.684 değerlendirmeler
Takip Et!
3,5
16 Temmuz 2015 tarihinde eklendi
Benim hoşuma gitmedi ve izledikten sonra basit ve yalın anlatımın bir filmdeki önemini tekrar kavramış oldum,yorumum kesinlikle kişisel ama bana hitap etmedi
Binlerce film izlemiş ve hiçbir filmde önyargısı biri olarak söylüyorum Fellini daha izlediğim ilk filminde benim için bitmiştir.Bu kadar ağdalı bir anlatıma gerek yok.Bazen kestirme daha etkilidir 4/10
Filmin ilk 3 dakikalık giriş bölümü harikaydı.. fakat sonrası son derece vasat ve sıkıcı.. son 1 saat ise akıcı ve birkaç sahne etkili.. 3 farklı bölümden oluşuyor sanki film ve bu inişli çıkışlı durumdan dolayı ilginç bir hal alıyor.. başrol oyuncusu çok başarılı bulunmuş genelde ama bana biraz donuk geldi oyunculuğu.. diğer oyuncular oldukça iyiydi.. bu filmin en temel eksiği, görünürde derin bir konuyu işliyor olsa da aslında o derinliği hissettirememesi.. felliniden etkili bir film beklerdim açıkçası.. umduğumu bulamadım ama elbette kötü bir film değil sekiz buçuk.. ortalama bir film.. 6/10
Bu filmden sonra ben de karar verdim ki Fellini benimd e yönetmenim değil.Fellini de tarzı da.Film 2 dalda Oscar almış ve farklı ülkelerden 108 yönetmenin oylarıyla sinema tarihinin en önemli 10 filmişnden biri seçilmiş.Öyle olduğundan şüphem yok, itirazım da yok.Şundan iyice emin oldum ki, gerçeklikle hayal aleminin birbirine karıştığı, fazlaca soyut filmler kesinlikle bana göre değil.Bu anlatım tarzından kesinlikle hoşlanmıyorum.Hoşlanmıyorum; çünkü sinemadan beklentimle alakalı bir durum.Ancak şahsi fikirlerim bir yana, arşivde bulunması gerektiğini düşündüğüm, uyuyakalmazsanız da izlemenizi tavsiye edeceğim bir film...
yıllar önce bir gece vakti izlediğimden beri gündüz düşlerime en çok hükmeden filmdir bu. daha da doğrusu ben bu filmi izlemeye başladım fakat bitiremedim. hala içindeyim, çıkmak da istemiyorum.
'Bir başyapıt izlemek istiyorum. hayatla sanat birbirine karışsın, kaotik gibi görünsün ama estetiğinden ödün vermesin. deha ile yetenek sarılsın hiç ayrılmasın. binbir surat göreyim binbir tipte insan. figuran gibi değil, başrol oyuncusu gibi hayatının başrolündeki her insan gibi rolünü oynayan. bir de bayılırım oyun içinde oyuna, aman o da eksik olmasın diyorsanız. Buyrun Felliniden sekiz bucuk...' Başak bilgiden alıntıdır, aynı onun gibi düşünüyorum. Film hakkında 10 numara bir açıklama yapmış. Filme de ona da 10/10
10 ÜZERİNDEN 10 TEK KELİME İLE BİR BAŞYAPIT Ünlü İtalyan sinemacı Federico Fellini’nin en ünlü filmlerinden 1963 yapımı “8 Buçuk” karmaşık bir kişiliğe sahip olan bir yönetmenin film çekme sürecine odaklanıyor. Yönetmen bu süreçte bir yandan entellektüel birikimi yüksek birinden görüş alıyor, bir yandan yapımcısı ve yönetmeniyle ilgileniyor diğer yandan da çalkantılı özel hayatının getirdiği sorunlarla boğuşuyor. Bu süreçte film kimi zaman uzun planlarla oyunculuğu ön plana çıkarırken yönetmenin bulunduğu ruh halini de bu sayede daha iyi gözlemleyebiliyoruz. Yönetmenin özel hayatı ise tam bir karmaşa. Bir yandan belli ki sadece güzelliği için bir araya geldiği sevgilisiyle uğraşmakta, diğer yandan da eski ilişkilerinin biriktirdiği problemlerle yüzleşmekte.Açılış sekansı filmin görsel anlatımına dair ipucu, karakterin ruh dünyasının sembolik tasvirleriyle dolu bilinçaltı yolculuğunun ilk adımıdır. Kamera hareketlerinin çeşitliliği bakımından; açılış sekansında, baş arkası çekimde kamera sola ve sağa pan yaparken çekim el kamerasıyla yapılmıştır ve hareketin kendisi yapay ve mekanik değil anatomiktir.Filmde çekimlerin bakış açısı her zaman belli değildir.Kamera hareketi ve zaman ilişkisi bakımından, el kamerasının yavaş ve kesik hareketi zamanı seyreltir; Guido’nun üzerindeki baskıyı zamana yayarak, klostrofobik etkiyi artırır. Yolcuların robotları andıran hareketsizliğini donuk çerçeveler vurgular.Film boyunca daha pek çok teknik element anlamı yaratmakta başarıyla kullanılır. Örneğin Fellini’nin hızlı zoomları, sözcüklerin anlamını güçlendirir. Rahipler küçük Guido’yu mahkemede kınarken, Fellini bu yüzlere, aynı zamanda ağızlara ve onlardan çıkan sözcüklerin acımasızlığına hızlı zoomlarla vurgu yapar. Kamera, bazen özgürlüğünü kaybetmiş gibi bazen de Saraghina’nın dansına eşlik ettiği gibi keyifle salınır, bazen kaplıca sekansındaki gibi merakla tarama yapar ve bir anlamda filmi yaratır; sadece kayıt altına alan, (recording) “objektif realist” ve pasif değil; aktif ve filmin bir öznesi gibidir. Film zaten genelgeçer bir bakış ortaya koymaz, bu teknik film için biçilmiş kaftandır. Fellini Guido’nun her daim değişegelen psikolojisini, üzerindeki baskıyı ve dış dünya ile olan uyumsuzluğunu, özetle filmin tüm “karmaşa”sını bizim gözümüzü meşgul ederek, kendi tekniklerine bir modernist eserde olduğu gibi dikkat çekerek gösterir. Bu yüzden “büyücü”nün teknik akrobasisi sadece kamera ile sınırlı kalmaz, kurguyu ustalıkla ve olağandışı kullanır. Sinemanın ve bir filmin ne olduğunu, nasıl yapıldığını, film yapımının kendine özgü mekanizmasını bize yanlış kurgusal eşlemelerle, irrasyonel geçişlerle gösterir. Bu kurgusal düzenlemedeki mübalağa, aynı kamera hareketlerindeki gibi bize bir film seyrettiğimizi hatırlatır ve pek tabii daha önce bahsettiğimiz karmaşanın ancak bu şekilde aktarılması gerekir. Film kendi subjektif teamülleri üzerinden işler ve bu yüzden de modern ve pervasızdır.Bu büyük filmi sinemasal belleğe almalı ve her daim atmosferinin içinde dolaşmalı. Sinema gerçekten sanatsa sizde iyi bir sinema izleyicisi olduğunuzu düşünüyorsanız bu film gerçek sinema severle,gerçek sinema sever olmayanları ikiye ayırır. 10 / 9.3
la dolce vitadan sonra yine marcello mastroianni ile çalışan federico fellini,kendine has tarzıyla,kimi zaman hayalle gerçeğin karıştığı,kimi zaman fazla ağır,kimi zaman ise tam bir coşkuya bürünen bir film yaratıyor yine.filmin konusu ve çekim süreci oldukça ilginç aslında,başrole yönetmen kendisini koymuş ve kendi hayatından kesitler sunmuş deniyor.tatlı hayatta olduğu gibi yine mastroianni neredeyse tek başına sürüklüyor filmi,fakat bu sefer yan karakterlerin kapladığı yer de azımsanmayacak kadar fazla.izlediğim en güzel filmler sıralamasında çok üst sıralarda olmadığı kesin bana göre,ancak klasik sinemayı,yönetmenleri ve oyuncuları izlemeyi sevdiğim için pişman değilim tabii ki,siz de öyleyseniz memnun kalırsınız.kaliteli bir film,özellikle son yarım saat doruk noktasına çıkıyor.ve oyuncular da son derece başarılı.
Sinemacının yaratma sıkıntısı üzerine yapılmış gerçekle hayal arasında gidip gelen bir başyapıt.Barton Fink ile teğet geçtiği noktalar var ama benim favorim tabiki Barton Fink.
Bütün yorumları okudum, herşey çok güzel ama filmde özgünlük, anlatım tarzı hepsi bir yana filmde eksik birşeyler var, bu da bence ruh. Filmde ruh eksik, film sizi içine alamıyor, bir sonraki sahneyi merak ettirmiyor, yer yer sıkıyor, diyaloglar tekdüzeleşiyor,içi boşalıyor,hep fellini ve kadınların arasındaki tekdüze diyaloglara düşüyor. bence film fazla abartılıyor yada fellini ile dostluğumuz başlamadan bitiyor, üzülerek sadece 4 puan.
Filmde, yönetmen Guido Anselminin sanatsal krizi destansı bir havada aktarılır.Bir bilim-kurgu filmi çekmesi planlanan Guido, ilham perisini kaybettiğine inanır ve kurtuluşu gelecekte değil, geçmişte, çocukluk ve ilk gençlik yıllarının hatıralarında arar. Bir yandan da kaybetmekten korktuğu eşi ve metresi arasında sıkıntılı günler geçirir.Çıkmazda kalan bir insanın tüm anaforlarının detaylarını bulabileceğimiz bir film. Anlatım tarzıyla tam bir kült diyebiliriz. Ama şu bir gerçektir ki film ancak elit sinema izleyici kitlesini tatmin edebilir diye düşünüyorum...
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.