Latin Kalplerde Yolculuk Eden Motosiklet
Yazar: Ali Ercivan23 yaşındaki Ernesto Guevara de la Serna ile tıp okulundan arkadaşı Alberto Granada, 1951 yılının Aralık ayında Granada'nın motosikleti La Poderosa ile yaklaşık yedi ay sürecek bir Latin Amerika turuna çıktılar. Venezuela'da yolları ayrıldıktan sonra Ernesto bu yolculuğu Amerika Birleşik Devletleri sınırları içindeki Miami'de noktaladı. Bu iki idealist kafadarın, yaşadıkları toprakları, bu toprakların halklarını ve gerçekliğini daha yakından tanımak için çıktıkları yolculuk, her ikisinin de kaleme aldıkları anıları aracılığıyla dünyaya ulaşmıştı.
Yıllar sonra Ernesto "Che" Guevara ismi ile devrimci hareketin öncülerinden birine dönüşecek olan bir genç adamın sosyal ve siyasal olgunlaşma süreci, bu iki kitaptan yapılan bir sinema uyarlamasıyla karşımızda. Motosiklet Günlükleri (The Motorcycle Diaries), ele alınan öykünün doğasına da uygun düşen bir şekilde, tam bir Latin Amerika ortak yapımı.
Merkez İstasyonu (Central Do Brasil) ile Oscar'a aday gösterilmiş Brezilyalı yönetmen Walter Salles Jr. ve son yılların yükselen yıldızı Meksikalı aktör Gael Garcia Bernal, yolculuğun gerçek rotasını takip ederek Arjantin, Şili, Peru, Kolombiya ve Venezuela'da çekilen filmin ardındaki güçlü isimler.
Filmin güç bir malzemeyi ele aldığı muhakkak. Yolculuğun başlangıç aşamasında kaleme aldığı notlarda kendisini "radikalizmi hiçbir zaman benimsenebilir bir siyasal konum olarak düşünmemiş" biri şeklinde tanımlamış ve fakat ilerleyen yıllarda gerilla mücadelesinin içinde bizzat yer almış, 39 yaşında Bolivya ordusu elinde yargılanmadan kurşuna dizilmesiyle son bulan yaşamında ve o yaşamın bile ötesinde belli bir siyasal ve toplumsal görüşün simgesine dönüşmüş bir insanın, henüz kendisi olmadan önceki halini anlatmak; o dünyayı değiştirmeden önce, dünyanın onu nasıl değiştirdiği hakkında bir filmle... zor iş!
Ve işte, Walter Salles Jr. pekala başarmış bu işi. Filmi politik açıdan zayıf bulanlar var anlaşılan ama bence politik bir filmin esas izlemesi gereken yollar izlenmiş burada. Ne slogan atan ne ideolojisini bağıra çağıra kafamıza sokmaya çalışan ne de bu denli önemli ana karakterini kahramanlaştırmak için yırtınan bir film Motosiklet Günlükleri. Öncelikle insana dair, iki insanın yolculuğunu ve gözlemlerini aktaran; Ernesto Guevara de la Serna ve Alberto Granada ile birlikte bizlerin de şahit olduğu Güney Amerika gerçeği hakkında benzer sonuçlara ya da belki daha da iyisi, kendi sonuçlarımıza ulaşacağımızı uman; manipülatif olmaktan kaçınan bir film. Dünyayı değiştirmeye niyetli bir adamla ilgili, seyircisini de değiştirmeyi uman bu film, giriş-gelişme-sonuç bölümlerinden oluşup katarsise varan ve çözümler sunan bir öyküden ziyade; seyircisini, izleyicisi olduğu süreç hakkında düşünmeye davet ediyor. Malzemesinin kaçınılmaz sonucu olarak...
Birlikte bizim de aralarına girdiğimiz cüzamlılar kolonisiyle kurdukları bağı gördükten sonra, tecrit edilmiş bir adada yaşayan bu hastalarla birlikte doğumgününü kutlayabilmek için hayatını riske atarak gecenin bir vakti buz gibi nehri yüzerek geçen astım hastası bu adamı izlerken tüylerinizin diken diken olmaması zor. Hayatı, insanları seven bir adama dair; samimi ve coşku dolu bir film karşımızdaki.
Sinemasal olarak baktığımızda da gerçekten çok sağlam bir iş Motosiklet Günlükleri. Bunda, varlığını hiç hissettirmeyen yönetmenin özellikle başarılı mizanseleri kadar, kamera arkasındaki ekibin de payı büyük. Tanrı Kent'in (Cidade De Deus) kurgucusu olarak daha ilk sinema filmiyle birçok uluslararası ödül kazanan Daniel Rezende, deneyimli Fransız görüntü yönetmeni Eric Gautier ve Alejandro Gonzalez Inarritu filmlerine yaptığı özgün müziklerle dünya çapında tanınan Meksikalı besteci Gustavo Santaolalla'nın çıkardığı işler başta olmak üzere, sanat yönetiminden ses miksajına kadar her açıdan kusursuz ilerleyen filmin, zaten bu yılın Oscar ödüllerinde bu dalların dışında En İyi Film ve Yönetmen gibi ana kategorilerde de aday gösterilmesi kuvvetle muhtemel gözüküyor.
Önümüzdeki yıl Steven Soderbergh tarafından çekilecek bir filmde, yaşamının daha ileri dönemlerinin Benicio Del Toro tarafından vücuda getirildiğine şahit olacağımız Che rolünde Gael Garcia Bernal, tam da filmin çizgisine uygun, çok sessiz, ekonomik, ölçülü bir performans veriyor. Daha ziyade izleyici konumunda bir rol olmasına rağmen, Bernal hiçbir nüansı da kaçırmıyor ve Pedro Almodovar'ın Kötü Eğitim'indekinden (The Bad Education) taban tabana zıt bir rolde verdiği bir başka başarılı oyunculukla, bulunduğu konuma sadece fiziğiyle gelmediğini kanıtlıyor.
Filmin enerji kaynaklarından biri de Alberto Granada rolündeki Rodrigo de la Serna. Che'nin fırlama, laf cambazı arkadaşı rolünde gerçekten filme egemen olan mizah duygusunun da merkezi haline geliyor de la Serna.
Sonuçta, Motosiklet Günlükleri gerek bir insan gerekse olgunlaşma sürecindeki bir devrimci olarak gerçekçi bir Che portresi çiziyor. Cinselliği ile, hastalığın sarstığı vücuduyla, insan sevgisiyle, mizah duygusuyla ve "tüm insanlığı iki uzlaşmaz tarafa bölen o büyük şeyin ruhu o muazzam bölünmeyi gerçekleştirdiğinde halkın tarafında olacak" bir adama dair içsel işaretleriyle; öncelikle politik değil, insani ve sosyal bir portre...
Bir başka alıntıyla bitirmeli bu yazıyı, Ernesto Guevara de la Serna'nın günlüklerine de noktayı koyan cümleyle:
"Bedenimi savaşa hazırlıyorum; varlığımı, muzaffer proletaryanın canavarca uğultusu yeni bir kuvvet ve yeni bir umutla yankılansın diye kutsal bir tapınağa çevireceğim."