Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
T24
Yazar: Atilla Dorsay
Son derece zarif bir film; nüanslarla dolu özenli bir karakter irdelemesi. Hassas bir oyuncudan mesleğine, kendi cinsine ve geçmişine özel bir bakış. Seyirciyi kişilerinin hikayesine ortak etmesini gayet iyi bilen... Ve bakalım, Oscar heykelciklerini hangisi evine götürecek? Filmin kendisi, yönetmeni veya özgün senaryosu mu? Oyunculardan başroldeki benzersiz Saoirse Ronan mı? Ki daha önceki iki adaylıktan sonra bu onun üçüncü adaylığı. Ya da annedeki Laurie Metcalf mı? Ki en çok o hak ediyor gibi. Bakalım, göreceğiz.
Eleştirinin tamamı için: T24
Habertürk
Yazar: Mehmet Açar
Otobiyografik yanları da olan “Uğur Böceği”, Greta Gerwig’in esinlendiğini söylediği 80’lerin gençlik filmlerine oranla daha gerçekçi. Christine kötü bir öğrenci. Müzikalde başrolü alamıyor. Erkeklerle ilişkisi dahil hiçbir şey hayallerindeki gibi değil. Neye yetenekli olduğunu dahi bilmiyor. Rahibe, yazısında Sacramento’yu iyi anlattığını söylediğinde kaçıp gitmek istediği kenti güzel yazmasına şaşırıyor. Filmin “gizli bilgesi” rahibe, ona “önem vermekle sevmek arasındaki bağ”dan söz edince susup kalıyor. Final aslında tam da o bağla ilgili...
Eleştirinin tamamı için: Habertürk
Hurriyet
Yazar: Uğur Vardan
Christine ‘Lady Bird’ McPherson’de Saoirse Ronan’ı izlediğimiz yapımda ‘Beni Adınla Çağır’ın büyüme ve cinsel kimlik meselelerinden mustarip genç Elio’su Timothée Chalamet de rol alıyor. ‘Lady Bird’ün annesi Marion’da karşımıza gelen Laurie Metcalf ise yarın gece sahibini bulacak Oscar’larda ‘Ben, Tonya’nın annesi LaVona’yı canlandıran Allison Janney’yle birlikte ‘En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu’nun en büyük favorisi. ‘Uğur Böceği’, sempatik, yer yer delidolu bir gençlik filmi ama özellikle ‘En İyi Film’ ve ‘En İyi Yönetmen’ dallarındaki adaylığı, bu yılın ‘Akademik’ şakalarından olsa gerek diye düşünüyorum.
Eleştirinin tamamı için: Hurriyet
Sözcü
Yazar: Burak Göral
Öncelikle hemen hemen her izleyicinin hemfikir olacağı şeyi başta söylemek lazım. "Uğur Böceği"nin hiçbir sürprizi, hikayesel anlamda da yenilikçi hiçbir meziyeti yok. Yaşadığı çevreyi sıkıcı bulan, dominant bir anneyle başa çıkmaya çalışan ergen bir kızın büyüme hikayesi bu. Christine tamamı kız öğrencilerden oluşan bir katolik lisesinde okumakta. Hem kilisenin hem de annesinin güdümünde yaşamaktan sıkıntılı. Birbirinden çok farklı karakterdeki iki çocukla flört ediyor, başka bir eyalette okumak için okullar araştırıyor, işsiz kalan babasından dolayı yaşadıkları mali krizin yarattığı tatsızlıklarla başetmeye çalışıyor, sınıfındaki diğer kız arkadaşlarıyla bir önemsenme rekabeti içerisinde oluyor elbette... Genç bir kızın özgürleşmesini, kişiliğini bulmasını, kavga ettiği bütün disiplinlerle de bir şekilde barışmasını izliyoruz film boyunca.
Eleştirinin tamamı için: Sözcü
Altyazı Dergisi
Yazar: Aslı Ildır
Film bir yıldan kısa bir süreyi ele almasına rağmen, pek çok farklı duygu ve ruh hâlinin yer yer mizahi bir şekilde hikâyeye dahil edildiğini görüyoruz. Genelde daha uzun bir zaman dilimini ele alan büyüme hikâyelerinin tersine, belki birkaç ay, belki de birkaç haftada büyüyüveriyor kahramanımız. İlk sahnede annesine yakınırken “Keşke ben de büyük badireler atlatmış olsaydım” diyen Uğur Böceği’ne cevap veriyor sanki bütün film. Gerwig bir yandan kahramanına badire üstüne badire atlattırırken, bir yandan da kurgunun da yardımıyla bu badireleri ‘kısa kesiyor’ ve romantize etmekten, sündürmekten kaçınıyor. Gerwig’in görsel ve biçimsel sadeliği, ‘geveze’ diyaloglarındaki samimiyetle birleşiyor ve ortaya kişiselliğini kendini en çıplak hâliyle ortaya koymak üzerinden kuran bir büyüme hikâyesi çıkıyor.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
T24
Son derece zarif bir film; nüanslarla dolu özenli bir karakter irdelemesi. Hassas bir oyuncudan mesleğine, kendi cinsine ve geçmişine özel bir bakış. Seyirciyi kişilerinin hikayesine ortak etmesini gayet iyi bilen... Ve bakalım, Oscar heykelciklerini hangisi evine götürecek? Filmin kendisi, yönetmeni veya özgün senaryosu mu? Oyunculardan başroldeki benzersiz Saoirse Ronan mı? Ki daha önceki iki adaylıktan sonra bu onun üçüncü adaylığı. Ya da annedeki Laurie Metcalf mı? Ki en çok o hak ediyor gibi. Bakalım, göreceğiz.
Habertürk
Otobiyografik yanları da olan “Uğur Böceği”, Greta Gerwig’in esinlendiğini söylediği 80’lerin gençlik filmlerine oranla daha gerçekçi. Christine kötü bir öğrenci. Müzikalde başrolü alamıyor. Erkeklerle ilişkisi dahil hiçbir şey hayallerindeki gibi değil. Neye yetenekli olduğunu dahi bilmiyor. Rahibe, yazısında Sacramento’yu iyi anlattığını söylediğinde kaçıp gitmek istediği kenti güzel yazmasına şaşırıyor. Filmin “gizli bilgesi” rahibe, ona “önem vermekle sevmek arasındaki bağ”dan söz edince susup kalıyor. Final aslında tam da o bağla ilgili...
Hurriyet
Christine ‘Lady Bird’ McPherson’de Saoirse Ronan’ı izlediğimiz yapımda ‘Beni Adınla Çağır’ın büyüme ve cinsel kimlik meselelerinden mustarip genç Elio’su Timothée Chalamet de rol alıyor. ‘Lady Bird’ün annesi Marion’da karşımıza gelen Laurie Metcalf ise yarın gece sahibini bulacak Oscar’larda ‘Ben, Tonya’nın annesi LaVona’yı canlandıran Allison Janney’yle birlikte ‘En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu’nun en büyük favorisi. ‘Uğur Böceği’, sempatik, yer yer delidolu bir gençlik filmi ama özellikle ‘En İyi Film’ ve ‘En İyi Yönetmen’ dallarındaki adaylığı, bu yılın ‘Akademik’ şakalarından olsa gerek diye düşünüyorum.
Sözcü
Öncelikle hemen hemen her izleyicinin hemfikir olacağı şeyi başta söylemek lazım. "Uğur Böceği"nin hiçbir sürprizi, hikayesel anlamda da yenilikçi hiçbir meziyeti yok. Yaşadığı çevreyi sıkıcı bulan, dominant bir anneyle başa çıkmaya çalışan ergen bir kızın büyüme hikayesi bu. Christine tamamı kız öğrencilerden oluşan bir katolik lisesinde okumakta. Hem kilisenin hem de annesinin güdümünde yaşamaktan sıkıntılı. Birbirinden çok farklı karakterdeki iki çocukla flört ediyor, başka bir eyalette okumak için okullar araştırıyor, işsiz kalan babasından dolayı yaşadıkları mali krizin yarattığı tatsızlıklarla başetmeye çalışıyor, sınıfındaki diğer kız arkadaşlarıyla bir önemsenme rekabeti içerisinde oluyor elbette... Genç bir kızın özgürleşmesini, kişiliğini bulmasını, kavga ettiği bütün disiplinlerle de bir şekilde barışmasını izliyoruz film boyunca.
Altyazı Dergisi
Film bir yıldan kısa bir süreyi ele almasına rağmen, pek çok farklı duygu ve ruh hâlinin yer yer mizahi bir şekilde hikâyeye dahil edildiğini görüyoruz. Genelde daha uzun bir zaman dilimini ele alan büyüme hikâyelerinin tersine, belki birkaç ay, belki de birkaç haftada büyüyüveriyor kahramanımız. İlk sahnede annesine yakınırken “Keşke ben de büyük badireler atlatmış olsaydım” diyen Uğur Böceği’ne cevap veriyor sanki bütün film. Gerwig bir yandan kahramanına badire üstüne badire atlattırırken, bir yandan da kurgunun da yardımıyla bu badireleri ‘kısa kesiyor’ ve romantize etmekten, sündürmekten kaçınıyor. Gerwig’in görsel ve biçimsel sadeliği, ‘geveze’ diyaloglarındaki samimiyetle birleşiyor ve ortaya kişiselliğini kendini en çıplak hâliyle ortaya koymak üzerinden kuran bir büyüme hikâyesi çıkıyor.