Pastanın intikamı!
Yazar: Banu Bozdemirİran sinemasının ülkesinin toplumsal dinamikleriyle yüzleşmesini, onları eleştirmesini çok seviyorum, hatta bizim sinemamızın İran sinemasından edineceği eleştiri kodları olduğunu düşünüyorum. Beyaz İnek İçin Balad filminin yönetmenleri Maryam Moghaddam ve Behtash Sanaeeha bu kez En Sevdiğim Pastam / My Favorite Cake filmiyle İran’da yaşanan siyasi kaynaklı toplumsal yasaklara göz atıyor. Bu yüzden ev hapsine alınan yönetmenler, filmlerine el konulmasına rağmen bir kopyasını Berlin Film Festivali’ne ulaştırmayı başardılar ama kendileri pasaportlarına el konulduğu için festivale gidemediler. İran’da film çekmek bazı yönetmenler için gerçekten de zorlu, tehlikeli bir yol. Kahramanımız Mahin’in başörtüsünü tam takmadığı için gözaltına alınmaya çalışılan kızları ahlak polisinden koruduğu sahne anlamlı ve muhtemelen katledilen Mahsa Amini’ye adanmış. Tabii Mahin’in ‘taşkınlıkları’ bununla bitmiyor bir erkeği evine alıyor, şarap içip dans ediyorlar. Herhangi bir ülkede yüreklere sıcacık anlar salacak bu kareler İran’da kızgınlık ve yasakla karşılanıyor.
70 yaşındaki kahramanımız devrim öncesi zamanları hatırlayarak, başlarına gelen bu felaketin boyutlarına isyan etme kararı alıyor. Lili Farhadpour’un canlandırdığı Mahin bugüne kadar kayıplarla, yalnızlıkla sınanmış bir hayatın aktörü. Yurt dışında yaşayan kızıyla yaptığı görüntülü konuşmalar, her sabah kendisini telefonla uyandıran arkadaşının varlığı, uyku sorunu, geç uyanma gibi sorunlarla boğuşan Mahin’i hayata bağlayan şeylerden birisi geniş, yemyeşil ve onu koruyan bahçesidir. Aylar sonra evine gelen arkadaşlarıyla yaptığı konuşma onu bu dört duvardan çıkıp biraz hayata karışmaya ikna eder.
Filmin ters köşe / gerilimli sonuna hizmet eden bir kare ya da konuşma var mı diye düşünüyorum. Evine gelen taksici Faramaz (80 yaşındaki Esmaeel Mehrabi) ile neredeyse bir ömürlük duygu yaşayan Mahin’in başına gelen felaketi sorguladığı sahne bizim de yönetmenlerin bakış açısını sorgulamamamızı sağlıyor. Sanki ilahi adaletin eli Mahin’in yaptıklarını onaylamaz bir halde bir ceza kesiyor! Bir kısmı gizlice çekilen sahnelerle yönetmenlerin amacının, yönetimin kadınlar üzerindeki baskıcı etkisinin giderek arttığını göstermek olduğunu düşünüyoruz ama filmin sonunun biraz kafamızı karıştırdığını da inkar etmiyoruz. Filmin yasaklı bir halden dolayı zaten gerilimli bir hali var. Gemileri yakan Mahin’in yaşının da verdiği rahatlıkla korku çemberini aştığını görüyoruz ve bahçesinin gizemli işlevini o an fark ediyoruz. Bir erkek olarak Faramaz da hayatın kenara ittiği, istediği gibi yaşamayalı yıllar olmuş bir erkek. Mahin’e karşı aşkla dolup taşıyor ve şarap içerken, gençken gizli gizli şarap yaptıklarını, fermente olması için toprağa gömdüklerinden bahsediyor. Bu bir sonlanış temsiliyeti gibi de algılanabilir.
Faramaz ve Mahin mükemmel bir eşleşme yaşıyorlar, yapmak istedikleri çok hızlı ilerliyor, zaman zaman komik, sevimli itiraflar, ertesi gün planları sakil ve yapmacık durmuyor, hatta dileklerinin bir an önce olması için siz de bir mum yakıyorsunuz. Oyuncuların performansı da bu sempatik akışa çok şey katıyor, hatta etki eden başlıca unsurlardan biri.
Kendisini mutlu hissettiği zamanlarda yaptığı portakallı keki yiyememeleri, büyük bir felaketle sınanmaları yönetmenlerin Faramaz ve Mahin’e kendi bakış açılarıyla değil de İran’ı yöneten baskıcı rejimin bakış açısıyla baktığı izlemini uyandırıyor. Öyle olmasını, bir ironi olmasını dilerim bunun. Film bu konuda hiç renk vermeyerek gerçekten de ters köşe yapıyor ve doğuya özgü bakış açısıyla fazla eğlenmenin cezasını kesiyor!
banubozdemir@gmail.com