Ölümün içimizde kalan parçaları!
Yazar: Banu BozdemirSevdiğiniz bir kişinin ölüm günü sizin için en uzun gün olabilir, çeşitli vurucu duygularla oradan oraya savrulurken her şey bulanık ama aynı zamanda çok gerçektir, dönüşü yoktur.
İlk uzun metrajlı filmi Volcano 2011 yılında Cannes’da Yönetmenlerin 15 Günü’nde gösterime giren Rúnar Rúnarsson'un son filmi When The Lights Breaks / Gün Doğarken de bu yıl Cannes’da Belirli Bir Bakış Bölümü’nün açılışını yaptı. Yönetmenin 2019 yapımı The Echo’su geçmiş ve gelecekle yüzleşen bir dolu insana çevirmişti yüzünü; süre olarak kısa ama etkisi yüklüydü. Gün Doğarken de 77 dakikalık akışıyla ve çoklu yapısıyla yine çok fazla anlam içeriyor.
Günbatımında geleceğe dair planlarını paylaşan iki genç hayaller, şakalar ve umutla birbirine sarılarak, bir sonraki günün gelmesini bekler. Diddi ve Una arasında sürpriz şekilde başlayan aşk, Diddi’nin hali hazırda bir sevgilisi olması nedeniyle gizli yaşanmaktadır. Diddi sevgilisinden ayrılmak istediğini söylemeye giderken Reykjavik'te bir otoyol tünelinde yaşanan patlamada hayatını kaybeder! Una’nın ölüm haberini alınca kimseye taşamayan, kendi içinde saklı kalan duygularının izini süren film, zamansız ölümün tasvirini yapmak için sakin, özgün ve benzersiz yollar inşa ediyor. Sadece Una değil, tüm arkadaşlarını, hatta memleketten gelen gözü yaşlı kız arkadaşını da böyle bir günün içinde dokunaklı bir şekilde dramatize etmeyi başarıyor. En çok da Una’nın ekseninden yaklaştığı ölüm duygusuna bir melodramdan çok, onu yaşayanlar arasında kurulan sözsüz, ani, örtük ve duygusal bağlantıların keşfiyle yanıt veriyor! Olayın toplumsal boyutuyla kişisel boyutunu yan yana getirse de sonrasında hikaye gençlerin verdiği tepkilerin dökümüyle ilerliyor.
Runarsson değişik ve uzatılmış anlarla anlatının gücüne yaslanıyor ve üç an üzerinden ölüm ve veda tasviri sunuyor. İlki otoyolun tepe ışıklarını uzun bir süre (30 saniyeden fazla) izliyoruz, kamera yola döndüğünde trajik patlama yaşanıyor. O ışıkların Diddi’nin kader izleri olduğunu düşündürtüyor. İkincisi Una ve Diddi’nin kız arkadaşı arasında yaşanan temsili bir uçuş sahnesi. Binanın yukarıya doğru uzanan ufak pencerelerinden uzaklaştıkça yaşattığı uçma hissini görüp tadamasak da Diddi’nin uçup göğe yükselme anı olarak yorumlamak mümkün. En sonuncusu ise güneş ısınlarının deniz yüzeyinde yarattığı yansımayı takip eden kameranın başa dönüp Una’nın yüreğine saldığı sıcaklık, veda ve rahatlatma hissi! Bu örnekli tekrarlar hem dramı yükseltiyor hem de filme anlatım gücü katıyor, odak yaratıyor!
Patlama haberinden sonra ülkede bayrakların yarıya indirilmesi detayı da iyi hissettiriyor (malum her ülkede göremiyoruz bu ince detayları). Bu şok dalgası Diddi’nin yakın arkadaşlarını bir araya getiriyor. Onlara babasıyla buluşup sosisli yiyen Una ve kız arkadaş Klara da eklemleniyor ve gençler ne yapacaklarını bilmez bir halde kasabayı turluyorlar. Daha çok da Diddi’ye ait izleri bulabilecekleri yerlere gidiyorlar. Travma merkezine uğrayıp, Diddi’nin gittiği barda onun ev sevdiği votkayı shot yapıyorlar. Fotoğraflara bakmak, dans edip gözyaşlarına boğulmak da bu yaslı günün anlamlı kareleri olarak yansıyor. Film toplu bir yas duygusunun hafifletici etkisini sunarken bir yandan da karakterleri ayrı resimlemeyi ihmal etmiyor, herkesin yas duygusunu onlara has küçük detaylara bölüyor.
Filmin etkili kısımlarından biri de Una ve Klara’nın arasında yaşananlar! Bir kayıp olası açıklamaların önünü kestikçe, ikili arasında söylenmemiş ama hissi duyguların taarruza geçtiği anlar yaşanıyor. Kimisi sorgulayıcı, kimisi anlayışlı, aynı göğe baktıkları, Una ve Diddi’nin bir gün öncesinde dolaştıkları sahilde hiçbir şey değişmemiş gibi… Oysa Klara Diddi’nin kendisinden ayrılmak için kendisine doğru geldiğini bilmiyor, Una da Diddi’nin ev arkadaşı Gunni’ye Klara’ya bir şey söylemeyeceğine dair söz veriyor. Herkes Klara’nın yasına sarıldıkça Una kıskanıyor, duygularını bastırdıkça, sözünü tutmaya çalıştıkça yasını tutamıyor, nasıl bir duyguda kalacağını ayarlayamıyor, ta ki, evdeki sert dans sahnelerinin kendisini rahatlatmasına kadar! O rahatlayınca Klara’da rahatlıyor, ikili arasında gizli bir denge kuruluyor, Diddi’nin yitip giden aşkı ikisini yakınlaştırıyor! Una ve Gunni arasında bir sırrı da ele alıyor film. Gunni bir yandan Una’yı sakinleştirirken, bir yandan da arkadaşlar arasındaki dengeyi kuruyor. İkili arasındaki sır, yıpratıcı bir etkiye sahip.
Film keder konusuna bir bireyin yaşayacağı kalp kırıklığı olarak bakarken aynı zamanda iki genç kadının yeni bir gün doğumuna doğru aldıkları, şimdilik açığa çıkarmadıkları ama bir yerde buluşturdukları duyguları olarak bakıyor ve bunu seyircisinin ta kalbinde hissettirmeyi başarıyor!
banubozdemir@gmail.com