Belgesel ve kurgunun derinliklerinde bir baba-kız…
Yazar: Duygu KocabaylıoğluMUBİ platformunda Ağustos 2024'te izleyiciyle buluşan "Faruk", yönetmen Aslı Özge'nin baba-kız ilişkisini ve İstanbul'un değişen yüzünü mercek altına aldığı, duygusallığı belgelemeye daha ağır basan bir yapım. 2024 Berlinale’den FIPRESCI ödülüyle dönen film, 90’lı yaşlarındaki - hala dinç ve kendinde olan- Faruk'un ve onun yıkım tehdidi altındaki evinin hikayesini, geçmiş ve gelecek ekseninde ele alıyor.
Yönetmen ve senarist Aslı Özge’nin kendi babası Faruk Özge’yi merkezine yerleştirdiği film, türü itibariyle ne tam bir belgesel ne de tam anlamıyla bir kurmaca. Aslı Özge’nin "Köprüdekiler" filminde de kullandığı “belgesel/belgeleme” ve “kurmaca/kurgu” arasında gidip gelen anlatım dili, “Faruk” filminde gerçeğin çizgilerinin iyice silikleştiği bir hal alıyor. Zira filmin içinde Aslı Özge’nin kurmaca halinin de bir tezahürü ve film çekim ekibi mevcut. Seyirci bir yandan yaşanmış bir olayın belgelenmesini seyrettiğini düşünürken, bir yandan da sahici baba-kız ilişkisinin dehlizlerine iniyor. Peki derinler kazıldıkça ortaya saçılanlar ne kadar gerçek?
Filmin esas çerçeve konusuna dönecek olursak; 50 yıldır aynı apartmanda yaşayan, tüm anıları ve aile geçmişi bu dört duvar arasında olan, muhitini bu haliyle seven Faruk karakteri, başta kentsel dönüşüm elbisesi giydirilmiş bu yıkıma pek taraftar değildir. Geçmişine tutunabildiği kadar tutunmak ister. Geleceğin simgesi olan alt kuşak ise - ki onlar bile 40-50’li yaşlarında insanlar - eskinin yıkılıp, yerine daha yeni ve modern bir yapının gelmesini desteklerken, şehirde normalleşen bu dönüşümü olağan karşılayıp adeta kucaklarlar.
Aslı Özge bu ana temayı alıp baş karakteri Faruk’u, İstanbul ve kentin dönüşümü ile olan sürecin içerisinde harmanlamış. Faruk Bey, bir kentin asırlık değişimine ömrü boyunca şahit olmuş desek herhalde abartı olmaz. Bu noktadan bakınca 90’lı yaşlarını süren ve yalnız yaşayan bir adamın yuva bellediği evinden çıkması, kendisine geçici bir dört duvar arayışı, bürokratik dertlerle uğraşması, “kenti bırakıp sahile mi yerleşsem?” ikilemi ve nihayetinde sancılı taşınma süreci gayet ustalıklı bir senaryoya dönüştürülmüş.
6-7 sene gibi uzunca bir çekim sürecine yayılan filmde Aslı Özge, kentsel dönüşüm, aile bağları ve yer yer ölüm temalarını da işlerken, Faruk Bey’in içtenliğine ve mizah dolu diline de sıklıkla başvurmuş. Faruk karakterinin yaşadığı karmaşık duyguları ve toplumsal değişimle yüzleşmesini ustalıkla aktaran Özge, baba figürüne de itinayla yaklaşmış. Gerçeklik ve kurmaca arasındaki sınırların bulanıklaştığı bir hikayede, kendisini de aslında ateşe atmaktan geri kalmamış; özellikle final sahnesinde…
Teknik açıdan baktığımızda ise deneyimli görüntü yönetmeni Emre Erkmen’in kamerası bu uzun çekim sürecine yayılan filmde, yine ustalıkla hareket ediyor. Öyle ki baş kahramanın tüm mimikleri, jestleri, duygu durumu, evin içinde ya da dışındaki halleri yetkin kamera kompozisyonları ve ışık kullanımı ile daha da anlamlı hale geliyor. Hele ki deniz kıyısındaki hortum sahnesinin metaforik anlatımındaki başarı, seyirciyi daha da ürpertiyor.
Ele aldığı kentsel dönüşüm ve geçmişe tutunma temaları ile ödüllü bir başka festival filmi olan “Aquarius” (2016/yn. Kleber Mendonça Filho) ve aile bireylerini yarı kurgusal yarı gerçekçi halleriyle perdeye taşıması açısından Pelin Esmer imzalı “11’e 10 Kala” (2009) filmlerini zihnimize düşüren "Faruk" filmi, 97 dakikalık süresiyle de bu tarz bir hikayenin en makul biçimde nasıl kotarılabilceğini gösteriyor.
Sonuç olarak, "Faruk", kentsel dönüşümün bireyler üzerindeki etkilerini “bir yönetmen kız evlat” ve “oyuncu bir baba” ilişkisi üzerinden oyuncaklı biçimde ele alan, düşündürücü ve bir o kadar da duygusal bir yapım. Gerçeklik ve kurmaca arasındaki sınırları bulanıklaştıran anlatımı, içten oyunculuk performansları ve Aslı Özge’nin yönetmenlik becerisiyle "Faruk", MUBİ platformunda izlenmeyi hak eden bir film olarak katalogta öne çıkıyor. Festival sinemasını seven ve derinlemesine insan hikayeleri arayan izleyiciler için kesinlikle kaçırılmaması gereken bir eser.