Bir Çift Mavi Gözün Işığında
Yazar: Gizem ErtürkAtatürk 1881 - 1919 (2. Film), 5 Ocak 2024'te tüm dünyada vizyona giriyor. Atatürk'ün asla kazanılamaz denilen cephelerde müthiş askeri zekasıyla parlaması, Cenovalı, Levanten bir İtalyan aileye mensup Madam Corinne ile tutkulu aşkı ve Milli Mücadele'ye giden yolda bir lider olarak öne çıkmaya başlamasını konu edinen ikinci film, adrenalin dozunu iyice arttırıyor. 30'dan fazla ülkede vizyona girmeye hazırlanan filmin uzun süre gündemden düşmeyeceğine hiç şüphe yok.
Hikayenin başına dönelim. Disney Türkiye'nin sene başında "en önemli projemiz" diye duyurduğu Atatürk 1881 - 1919 dizisinin, platformun tüm dünyada aldığı lokal projelerdeki geri çekilme kararının ardından memleket meselesine dönen krizini hepiniz biliyorsunuz. Normal şartlar altında ilk bölümü 60 dakika, kalan 6 bölümü de 30'ar dakika olarak izlenmesi planlanan dizi, bu zorunlu değişiklik sebebiyle mecburi bir sinema filmine döndürüldü.
Seyircinin kafası karıştı
144 dakika olan ilk film özel gösteriminin hemen ardından, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda 72. dakikalık özel bölümü ve kamera arkası Fox Tv ekranlarında gösterildi. Yapımcıların ifade ettiği üzere; "seyircinin sinemaya gelmesi için bir ön tanıtım" olarak sunulan ilk film 3 Kasım Cuma günü gösterime girdi. Atatürk'ün çocukluğu ve ilk gençliğine odaklanan ilk bölüm, televizyondaki kurgusu sebebiyle seyircilerin kafasını karıştırdı.
Tüm dünyada vizyona girecek
Ancak asıl kıyametin (bunu olumsuz anlamda değil ses getirmesi anlamında söylüyorum) ikinci filmden sonra kopacağını söylemek yanlış olmaz. 5 Ocak 2024'de Türk ve dünya seyircisiyle buluşacak film İngiltere'den Fransa'ya; Almanya'dan Hollanda'ya Avrupa'nın birçok ülkesinde gösterileceği gibi Kazakistan'dan Bakü'ye Ortadoğu'nun da içinde bulunduğu 30'dan fazla ülkede vizyona girecek.
Sevişen, öpüşen etten kemikten bir Atatürk...
Peki Atatürk filminin ikincisinde seyirciyi neler bekliyor? Elbette olaylar hepimizin çocukluğumuzdan itibaren tarih kitaplarında okuduğu kronolojik sıraya bağlı gelişiyor ancak detaylar oldukça çarpıcı... Mesela Cenovalı, Levanten bir İtalyan aileye mensup Madam Corinne ile tutkulu aşk cesurca perdeye yansıtılıyor. Sevişen, öpüşen bir Atatürk yıllarca tabuydu. Oysa öyle romantik bir şekilde perdeye yansıtılmış ki bu aşk sahneleri işte o zaman Ata'nın insanüstü bir varlık değil etten kemikten bir insan olduğunu gülümseyerek hatırlıyorsunuz.
"Ben Yapmazsam Kimse Yapmayacak"
Ayrıca milli mücadeleye giden yolda sarayın niyetinin millet değil taht olduğuna emin olduktan sonra kaderine terk edilen milletini kurtarmaya ant içen bir devrimci olmaya dönüşmesi ilmik ilmik işleniyor. Ordularının dağıtılması ve silahların teslimini öngören Mondros Mütarekesi'ni içine sindiremeyen, karakterime ters diyen Ata'nın tıpkı gençlere öğütlediği gibi bir kurtarıcı gerektiğinde beklemeyip ona nasıl dönüştüğünü izleyeceğiz. İşte orada iki tarihi sözünü söylüyor. Ben yapmazsam kimse yapmayacak ve geldikleri gibi giderler...
"Cephe saraydan daha güvenli"
Padişah Vahdettin Mustafa Kemal'i kendi safına çekmek istediği için ona defalarca sarayın kapılarını açıyor. Yeri geliyor hareminden kız yollayarak saraya damat olmasının önünü açıyor yeri geliyor gecenin bir vakti evine altınlar yollanıyor. İşte Atatürk o sarayın koridorlarında yürürken tarihi sözlerinden birini söylüyor "cephe sarayın koridorlarından daha güvenli"...
Atatürk'ü anlamak için bir fırsat
İşte tüm bu sebeplerden ikinci filmin adrenalini çok daha yüksek ve daha önce hiçbir Atatürk filminde görmediğimiz cesur sahneleri mevcut. Yapımcıların da ifade ettiği gibi Atatürk filmi çekmek çok zor. Ancak çok inanarak söyleyebilirim ki; tüm dünyaya gururla sunacağımız bir filmimiz var artık. Hem çekim teknikleri, yönetimi, oyunculukları ve sanatıyla benzerlerinden hiç de aşağı kalmayacak bir sanat eseri, hem de Atatürk'ü anlamak, anlatmak için nefis bir fırsat.
Filmin yönetmeni Mehmet Ada Öztekin ve başrolündeki Aras Bulut İynemli'nin de hakkını teslim edelim. Takdire şayan bir performans ortaya koymuşlar. Film artık Türk halkına emanet... Bundan sonrasını hep birlikte göreceğiz. Eminim yine bir sürü tartışma olacaktır ama eminim izleyen herkes şu duyguyu iliklerine kadar hissedecek; "İyi ki bu topraklardan bir Mustafa Kemal geçti..."