Hesabım
    Mahremiyet
    Ortalama puan
    3,3
    81 Puanlama
    Mahremiyet hakkında görüşlerin ?

    8 Kullanıcı yorumları

    5
    1 Eleştiri
    4
    3 Eleştiri
    3
    1 Eleştiri
    2
    1 Eleştiri
    1
    1 Eleştiri
    0
    1 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    l-i-l-a-H
    l-i-l-a-H

    Takipçi 2.129 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    12 Aralık 2010 tarihinde eklendi
    Günümüzdeki ilişkilerin, bir yansıması gibi...
    Selcuk Genc
    Selcuk Genc

    Takipçi 314 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    21 Ekim 2008 tarihinde eklendi
    etkilendim...mahremiyet ne yapıp edip izlemeniz gereken filmlerden biri.
    Hatice B.
    Hatice B.

    18 değerlendirmeler Takip Et!

    2,5
    21 Eylül 2006 tarihinde eklendi
    bence güzel bir filmdi.her nekadar biraz erotik de olsa..ama insan doğası ve insan arzuları...bence şöyle düşünmek lazım:birine aşıksanız onunla bişeyler paylaşmak,özellikle sır gibi kimsenin haberi olmadan sadece ikinize ait anlar yaşamak güzel bir duygudur...filmde erkeğin kadınla sadece cinsellik yaşıyo olmasından rahatsız oluşu güzeldi..düşünsenize o durumdasınız 'kimin umrunda zevk alıyomusun alıyosun dahası ne' diyebilirdi..
    milsin
    milsin

    Takipçi 91 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    15 Eylül 2006 tarihinde eklendi
    Erotizmin sınırlarını oldukça zorlamış neredeyse pornografik diyebileceğimiz bir film var karşımızda... Evet film 2 muhterem şahsın tam da günümüz tüketim toplumuna uygun ilişkilerinin anlatıldığı bir hikayeye sahip? Hikaye oldukça gerçek buna asla sözüm yok. Yaşanmışlıkların bundan farklı olduğunu sanmıyorum tek bir farkla filmimizde bu şahıslar daha sonra birbirlerine aşık oluyorlar!! (Aslında buna aşk diyebilir miyiz? Aşk içerisinde kesinlikle cinsellik barındırır ancak doğumu cinsellikle mi başlar bu tartışılır aralarındakinin tanımını ben daha çok tutku soslu alışkanlık olarak yorumlamayı tercih ediyorum )? Filmimiz elbetteki aralarda karakterleri de bir nebze tanımamıza fırsat veriyor. Mutsuz, kocasıyla uyumsuz bir kadın karakteri var elimizde sonra yalnız umutsuz ve yine mutsuz bir erkek karakteri? Ve bu iki karakter çarşamba günleri birbirlerinin cinsel açlıklarını doyurmak amaçlı buluşmaya başlıyorlar apar topar sevişmelerin ardından (ki bana içinde bulundukları durum dolayısıyla gayet mantıklı geldi) bir sonraki buluşmayı bekliyorlar. Tabi buluşmalar arttıkça taraflarda bir merak duygusu da hasıl olmaya başlıyor ( bu da oldukça mantıklı) ve erkek karakterimiz partnerini izliyor kocasını tanıyor hatta neyse o kadar ipucu vermeyelim? Sonrası mı filmimiz kesinlikle hikayesine yakışır bir sonla bitiyor. Birbirlerini tanımaya gerek duymadan başlamış bir ilişkiden daha fazlasını beklemek çok zorlama bir final olurdu sanırım ve filmin ahengini oldukça bozar filmi tam bir melodrama dönüştürürdü... Filmi beğenip beğenmeme durumunuz ondan ne anladığınıza göre değişebilir cinsten. Çünkü içinde cinsel tutkudan başka bir şey barındırmıyor film. Bu açıdan kimi izleyiciye çok yavan gelebilir ancak anlatmak istediğinin de tam bu olduğu düşünülürse amacına ulaçmış ve başarılı bir film olduğunu sonucuna da ulaşabilirsiniz. Ben filmi anlatmak istediği hikayeyi sunması bakımından beğendiğimi itiraf etmeliyim ancak aşırıya kaçmış sırf sansasyonel olsun bol ödül alsın mantığıyla çekilmiş olduğunu düşündüğüm aşırı erotik sahneleri dolayısıyla beğenime gölge düştüğünü de belirtmeden geçemeyeceğim.
    bluevelve
    bluevelve

    Takipçi 115 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    15 Eylül 2006 tarihinde eklendi
    Tene Kanan Dokunuşlar.İnsan doğasına hükmeden dürtülerin eşliğinde anlam kazanan bir film, bu film. Fransız erkek yönetmen ?Patrice Chereau? 2001 yapımı filmi; kadın ile erkeğin birbirinden ayrışmasız bir bütün olarak, arayışlar etrafında nasıl gelgitlere maruz kaldığını, derecesi bir hayli yüksek tensel dokunuşların kıyısında, başarılı bir yapıda ele alıp irdeliyor. İki cinsin ortak noktası olarak karşımıza çıkan; doğruyu arama esnasındaki çelişkilerle bezeli çarpışmalar, bir yerden sonra insanın içinde bastırdığı cinsel arzunun pusula işlevine haiz oldurulması doğrultusunda, çıkmaz bir sokak misali kıyıya vurulmaya eşdeğer bir savruluşa zemin hazırlıyor. Haliyle bu yapısı ile film; kadın ile erkeğin birbirinden farklı gibi görünen lakin altsal sorgulamalar ile iç çekişlerin ittirmesinde örülen duygusal kırılmaların, sadece bir cinse ait olan bir zaaf yahut ihtiyaç yada gereksinim olmadığını tonu biraz sert olsa da ve karelere yansıyan dokunuşsal yakınlaşmaların açıklıkla ortaya saçılması yollu bir rota izlense de, anlatımsallığındaki doğrusallık ile ana fikri yayımdaki gerçekçi yaklaşım, hiç şüphesiz derdin anlatılmasına olanak sağlıyor.Filmi iki kısma ayırmak mümkün. İlk yarısındaki; kadının bedeninden filizlenip erkeğin bedeninde yer eden açlık hali ile ikinci yarısında, karşılıklı yaşanan ve her iki karakterin iç hesaplaşmasından dışa vurulan sorgulamaları, iki farklı yapıyı karşımıza çıkartıyor, filme dair. İlk yapıda bir birini tanımayan iki suretin sadece fiziksel bir çekim ile yakınlaşması ve akabinde geçirilen tutku dolu anlar resmediliyor. Kadının çekingenliğinden sıyrılıp bir bakıma vahşi tabiatını açığa çıkarması ile erkeği sersemletip etkisiz kılması, tabir yerinde ise sınır tanımayan bir ?şehvet histerisi? eşliğinde vuku buluyor. Burada yaşananlar, her iki karakterin hayatlarındaki boşluğu bir nebze olsun doldurmak için ortak hareket dahilinde cinselliğe kapı aralamak olarak şekilleniyor. Bu yapılırken sadece iç güdüsel hareket edildiğini ima eden; konuşmama ve salt fiziksel birleşme ile insanın bir bakıma, ilkel yanı gözler önüne seriliyor. İkinci kısma geçişte artık cinsellikten bir adım öne geçen süreç, gerek erkeğin gerekse de kadının aklında çeşitli soruların belirmesine neden oluyor. Hiç hesaplanmayan duygusal açığa çıkışlar ile bir müddet sonra sadakat, bağlılık, inançsal dokundurmalar ve ailenin bütünselliğine yönelik ortaya çıkartıla. manalar, filmi bir anda düşünsel boyuta evirerek ikinci yarıda farklı bir portreyle karşılaşmamıza meylediyor.Film, kadının arayıp da bulamadığı sevgi ile kimlik sorununa değinirken erkeğinde aslında kadın duygusallığına paralel bir yaradılış ile dıştan ne kadar sert görünürse görünsün onunda, gerek sevgi gerekse de mutluluk arayışlarında hiç yadsınamaz bocalamaları ile düş kırıklıkları yaşadığını, acı çekip göz yaşı döktüğünü bizlere gösteriyor. Filmde kadın kahramanımız; benliğini arayış neticesinde ilk başta bir o.un gibi algıladığı lakin sona doğru hiç de öyle olmadığını anladığı bir ihanete sevk ediyor, kendini. Aslında bu yöneliş bir bakıma işi olan tiyatrocu kimliğinin ve o kimliği var etmede kullandığı aracın ta kendisi. Hazzı yada aşkı sadece oyunlarda değil gerçek hayatta da bir şekilde yaşaması, ona deneyim kazandırmaktan öte sahnedeki role ve bu rolün gerektirdiği duygusal çevrelenmeye sahip olmada yadsınamaz bir işlev vazifesi görüyor. Tabi evliliğinin getirdiği sorunlar, kocası ile arasında yaşanan bir birini anlayamamadan kaynaklanan çaresizlik ile yabancılaşmada bir başka faktör olarak karşımıza çıkıyor. Erkek kahramanımız ise kendi hayatından kaçan insan portresi çiziyor. Sadece hayatından kaçmıyor, ailesini de terk etmiş ve boşluğa düşmüş, insanın ihtiyaç duyduğu tüm duygusal etmenlere aç ve bunları arayan bir çaresizlikle karşımıza çıkıyor. Savunmasız bir duygusallığın doğasına hükmetmesi, içindeki geçmişine dönük pişmanlıklardan kaynaklanan hesaplaşması onu, açık ve savunmasız bir hedef konumuna getirerek, kolayca duygusal bağlanmanın pençesine itiyor. Bu itiliş, sonunda yaşanmaması gereken hisleri ona tattırarak, imkansız bir arzunun doğmasına ve aynı anda da sönmesine neden oluyor.Filmin senaryosu, modern çağın kadın-erkek etkileşiminin ve hem kadının hem de erkeğin karşılaştığı çözülmeler ile sarmalanmaların, dramatik ve özellikle ilk yarıdaki cinsellik yüklü anlatım ile yansıtılması, her ne kadar kimi yerlerde fazla zorlama bir kurgu hissi tattırsa da tutturulmuş yapısı ile hedefine ulaşıyor. Anlatının cesaret gerektiren açıklığı ve iki cinsin yakınlaşmasındaki sunumun süzülmeden saydam görüntüler eşliğinde sunulması, bir bakıma hayatın realist bir sergilenişi olarak perdeye yansır iken bir yandan da, adı olan ?mahremiyet'i ihlal edip etmediği yönlü sorularla zihinler de yer ediyor. Yönetmenin kadına dayalı gidişatı, ?kraliçe margot? filminde de görüldüğü için başarısı yadsınamaz etkinliği içinde barındırıyor. Oyunculuklardaki anı yaşama ve eserdeki karakter ile kendini özdeşleştirme, ortaya sarsıcı hayat hikayeleri çıkartıyor. Sonuçta; erkek filmde, kaybeden taraf olarak yalnızlığın soğukluğuna geri dön.e zorunda kalıyor. Bir önemli ayrıntı ise; kadın merkezli olsa da film, erkeğinde o merkezde bulunan kadının yaşadığı yıpranmayı yaşaması gözler önüne serilerek bir bakıma; erkek filmin gizli öznesi durumuna dönüşüyor. Filmin 2002 de Berlin film festivalinde büyük ödülü aldığını da belirtmek istiyorum.---- İntimacy (Mahremiyet) ----
    adrian9822
    adrian9822

    42 değerlendirmeler Takip Et!

    0,5
    10 Aralık 2004 tarihinde eklendi
    kesinlikle rezalet bi film. basindan sonuna kadar porno. o kadar ki hikayeyi geride birakmis. zaten seks sahnelerini izlerken OHA, YUH ARTIK dedim. o saskinlik ve ofkeyle filmin ne hikayesi kaldi ne de ne anlatmak istedigi. insanlar bi filme erotizm ciplaklik ve seks katinca sanat yaptiklarini zannediyolar. sanattan anladigini sanan zavallilar da nerde ciplak vucut gorseler sanat diye bakiyolar.
    cok merakliysaniz gidin porno izleyin. onlarda da hikaye var ne de olsa. hem onlar da sanat filmi sayilir di mi?!?
    bence rezalet, tek kelimeyle rezalet. 1/10 paun verdim. o da 0/10 olmadigi icin.
    kruvasan
    kruvasan

    Takipçi 134 değerlendirmeler Takip Et!

    1,5
    21 Mayıs 2002 tarihinde eklendi
    Bu filme Modern aile kavramının eleştirisiyle olsunyitik tipler ve alternatif yollarla karşılanmayaçalışan isteklerin ve dürtülerin betimlemesi olarak olsun ister mahremiyet sınırları üzerine bir deneme olarak düşününnasıl yaklaşırsanız yaklaşın bir eksiklik;anlatmakistediğini anlatamamanın sonucu olan ele yüzebulaşmadan başka birşey göremiyorsunuz.Evet film sanatadına birşey yapmaya çalışıp yapamazken sahnede sanat bekleyenleri de hayalkırıklığına uğratıyor.Fakat başka şeyler beklerseniz onu bilemem.Bu filmin nasıl ödül aldığıda bence başlıbaşına bir 'Hayret!' konusu.Filmdeki senaryo yazarlarından Hanif Kureyşinin Festivalimizde gösterilen iki tane güzel sayılabilecek filmi (Benim Güzel Çamaşırhanem ve SAmmy ve Rosie işi pişirdi) yazdıktan sonra kötü sayılabilecek böyle bir senryo yazması ilginç.Oyunculuklar birazcık filmi kurtarmaya çalışıyordu bilhassa Timothy Spall işini iyi yapmaya çalışmış görünüyordu.Ama kurtaramamışTavsiye Etmiyorum daha fazla yorum yazmak gereksizBol sinemalı günler diliyorum
    sena-cos
    sena-cos

    Takipçi 30 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    19 Mayıs 2002 tarihinde eklendi
    bence filmin konusu güzel, modern hayatta bazı ihtiyaçlarımızın nasıl dejenere olduğunu anlatıyor. fakat konunun işlenilişini hiç beğenmedim çünkü gereğinden çok çok fazla erotizm kullanılmış. filmin başından sonuna kadar cinsellik ön plandaydı. filmi seyrederken kendimi seks hakkında ders veren bir sınıfta gibi hissetim çünkü her çarşamba tüm ayrıntılarıyla gösteriliyordu. ama yine de gidin derim!
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top