Hesabım
    Zaferin Rengi
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    Zaferin Rengi

    Futbol asla sadece futbol değildir…

    Yazar: Gizem Ertürk

    Deneyimli yönetmen Abdullah Oğuz imzalı, işgal altındaki İstanbul’da Harington Kupası kapsamında Birleşik Krallık işgal kuvvetleri karma futbol takımına karşı zafer elde eden Fenerbahçe’yi, istiklâl mücadelesinde yer alan dönemin önemli isimleri eşliğinde anlatan "Zaferin Rengi" uzun süredir promote ediliyordu. Bilirsiniz bazen paketin dışı ne kadar parlaksa içi o kadar boş olabiliyor. İşte bu yüzden Kubilay Aka'dan Birce Akalay'a; Nejat İşler'den Timuçin Esen'e; Yiğit Özşener'den Gonca Vuslateri'ye ünlü oyuncu kadrosuyla da dikkat çeken film beni biraz korkutmuyor değildi… "Atatürk"ten beri yerli sinemamızda salondan tatminkar ayrıldığım bir yapım karşımıza çıkmamıştı. Bu sebeple de izleyici olarak biraz da umutsuzdum. Beklentiler her zaman üzüyordu. İşte bu yüzden sıfır beklenti ve ön yargıyla izlediğim Zaferin Rengi beni oldukça şaşırttı ve ziyadesiyle memnun etti.

    .

    Gişeye oynarken seyircisini aptal yerine koymuyor

    Abdullah Oğuz popüler bir yönetmen. Kadro da öyle… Haliyle filmin gişeye oynayacak tüm tuşlara basmasına şaşırmıyoruz. Milli duyguların köpürtülmesinden, taraf olma tutkusuna; tarihi göndermelerden romantik aşklara seyirciyi kalbinden vuracak tüm hedefler belirlenmiş. Hollywood yapımlarında da bunun örneklerini sıkça görüyoruz. Mesele bunu yapması değil, bunu yaparken içini ne kadar doldurduğu. Çoğu yerli yapımın düştüğü tuzak ya da bilerek seyirciyi aptal yerine koyması tam da bu ince çizgide var oluyor. Hatırlayın İstanbul İçin Son Çağrı’yı… Sırtını başrolündeki iki ünlü oyuncunun popülaritesine yaslamış, izleyicinin zekasını hafife almıştı. Türün tüm klişelerini pervasızca kullanmaktan geri kalmamış, hızla akan günümüz dünyasında en değerli şey olan zamanımızı gözümüzün içine baka baka çalmakta bir mahsur görmemişti.

    Ancak Zaferin Rengi öyle değil. Evet bir gişe filmi ama bu türün de hakkı verilerek -iyi bir yönetim, mantıklı bir senaryo, emek verilmiş oyunculuklar, kaliteli dekorlar, makyajlar ve kostümler- mümkün olabileceğini gösteren bir yapım.

    .

    Gerçeğinin birebir aynısı dekorlar…

    Bana kalırsa bu emeklerin en büyüğü de teknolojik imkanlardan faydalanarak -mış gibi gösterilebilecekken, İzmit Seka Platosu’nda 20.000 metrekarelik bir alana Papazın Çayırı, Topçu Kışlası/Taksim Stadı, Kuşdili Lokali/Fenerbahçe Kulüp Binası ve Gülistan Gazinosu’nun sıfırdan aslına uygun bir şekilde yeniden inşa edilmesiyle başlıyor. Özellikle tarih boyunca pek çok unutulmaz ana tanıklık etmiş olan Taksim Stadı’nı film boyunca gerçeğe yakın bir şekilde izleme fırsatı bulmak da çok keyifli.

    Tarih tekerrürden ibarettir

    Filmin Fenerbahçe kulübüne odaklanması sizi yanıltmasın, dönemin de getirdiği koşullar sebebiyle takım o sıralar sadece futbol oynamaktan ibaret değil, aynı zamanda da milli mücadelenin kalbinin attığı merkezlerden biri. Ancak hiçbir şey boşuna ve tesadüfi değil. Tarih tekerrürden ibaret sözü de bir kez daha haklı çıkıyor. Kim bilebilirdi ki Mustafa Kemal Paşa’nın söylediği "Fenerbahçe'ye sonsuz muvaffakiyetler" sözünün yalnızca bir temenni değil bir emir olduğunu… Bu sözün söylemesinden 100 yılı aşkın süre sonra, Fenerbahçe’nin Suudi Arabistan'da gösterdiği vefanın temelleri işte o günlere dayanıyor. Tüm parçaları birleştirip resme uzaktan baktığınızda gözlerinizin dolmasına ve kalbinizin minnetle dolmasına engel olamıyorsunuz.

    .

    Tekke’den Rock’n Roll’a…

    Filmde tarihe dair az bilinen bir başka gerçek de Anadolu'ya asker ve cephane göndermede gizli bir üs olarak hizmet veren Üsküdar’daki Özbekler Tekkesi’nin kilit rolü. İsmet İnönü, Halide Edib Adıvar ve Mehmet Akif Ersoy gibi dönemin birçok aydını, siyasetçi ve gazetecisi Anadolu’ya buradan geçiyor. Şeyh Ata Efendi, Özbekler Tekkesinin son şeyhi olarak biliniyor. Ancak asıl sürpriz The Rolling Stones ve Ray Charles gibi sayısız yeteneği keşfeden dünyaca ünlü müzik yapımcısı Ahmet Ertegün’ün bu soydan geliyor olması. Müzikle yakından ilgili olanların zaten bildiği bu bilgi yine de birçok kişiyi şaşırtacak diye düşünüyorum.

    Kulüp propagandası değil milli mücadelenin resmi

    Ayrıca filmin bazı eleştirmenlerin söylediği gibi işgale direnişin değil, kulübü yüceltmenin aracına dönüştüğüne de katılmıyorum. Bir Galatarasay taraftarı olarak filmi futbol üstü ve tam olarak bir milli mücadele hikayesi olarak izledim. Salt kulüp filmi de olsaydı, başarılı bir sinema filmi olması şartıyla yine aynı hazla izlerdim ve bu beni rahatsız etmezdi. Çünkü Zaferin Rengi'nin bir takım reklam filmi ya da propagandası değil tarihi film türümüzde geleceğe gururla taşınacak bir eser olduğu düşüncesindeyim.

    .

    Yılmaz Adam Bayraktar ve Birce Akalay rollerinde devleşiyor

    Tüm oyuncuların rollerini hakkıyla vermesi bir yana özellikle Yüzbaşı John G. Bennett'e hayat veren Yılmaz Adam Bayraktar’tan parladığını söylemeden geçemeyeceğim. Ayrıca Birce Akalay da Halide Edip Adıvar’ın Sultanahmet Mitingi Konuşması’nı canlandırdığı sahnede adeta devleşiyor. Perdede yalnızca birkaç dakika görünen Akalay uzun yıllar aklımızdan çıkmayacak bir performansa imza atıyor.

    Özetle Zaferin Rengi, Atatürk’ün ardından cumhuriyetimizin 100. yılına yakışan, 156 dakikalık uzun süresine rağmen izleyicisini sıkmadan hikayesini akıcılıkla anlatan ve geleceğe gururla taşıyacağımız tutku dolu bir dönem filmi. Seyircisini bir asır öncesinin İstanbul’una geri götürecek yapım, hiç şüphesiz adı gibi gişeden de zaferle ayrılacak.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top