Minik Bir Gülümseme ve Bolca Umut
Yazar: Onur KırşavoğluMurat Fıratoğlu'nun yönettiği ve ilk ayak seslerini özel ödül aldığı Venedik Film Festivali’nde duyuran Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri, sinemalardaki yerini aldı. Venedik sonrası Türkiye prömiyerini yaptığı Adana Film Festivali’nden de ödülle dönen ve Nuri Bilge Ceylan başkanlığındaki jüriden en iyi film ödülünü kapan yapım, borçlarını ödemeye çalışan, bu sırada biriken yevmiyesini almakta güçlük çeken Eyüp’ün başından geçenleri anlatıyor. Murat Fıratoğlu’nun başrolü de üstlendiği filmde, Fırat Bozan, Ali Barkın, Sefer Fıratoğlu, Çetin Fıratoğlu ve Salih Taşçı gibi isimler rol alıyor. Birkaç farklı tür ve yönetmene göz kırpan Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri, aynı zamanda özgün ve samimi bir dil yakalamayı başarıyor.
Eyüp, borçlarını ödemek için çalışan bir mevsimlik işçidir. Biriken yevmiyesini almak için, işin başındaki Hemme ile tartışma yaşar. Hemme de emir kuludur ama işçilere karşı bir patron tavrı sergiler. Bu tartışma küfürlü bir kavgaya dönüşür ve Eyüp, Hemme’yi öldürmeyi kafasına koyar. Biz, bu sürecin içinde yer alır ve Eyüp’le birlikte zamana karşı da mücadele verir, oradan oraya koştururuz. Filmin ilk bahsedilmesi gereken özelliği de sanırım bu. Martin Scorsese’nin After Hours filmine benzer bir tonda, karakterin başına gelmeyenin kalmadığı (tabii ki kendi ölçeğinde), zamanın su gibi akıp gittiği ve hedefe giden yol uzadıkça farklı hislerin yoğunlaştığı bir koşuşturma. Ve bu koşuşturma içerisinde Urfa/Siverek’in mahalleleri, esnafı, bozkırı, eğreti duran yeni binaları ve samimi insanları bizi karşılar. Genelde geniş bir kamera açısı kullanan Fıratoğlu, bize kendisinden sonraki başrolün yaşadığı şehir olduğunu vurgular. Her sahne sonrası kadraj bir süre daha kentte durur. Bu masalsı tavır izleyiciyi içine çeken en önemli detaylardan biri olarak karşımıza çıkar.
Film, Abbas Kiarostami sinemasına sıklıkla benzetilecektir. Hatta Elia Suleiman göndermeleri festival gösterimlerinden sonra konuşulmaya başladı. Coğrafi benzerlikler ve renk tercihlerinin kullanımı da bu açıdan izleyiciye biraz yön verecektir. Zaten motorsiklet detayı ve anlatının izleği de Kiarostami sinemasını çağrıştırıyor ama ben daha çok İtalyan Yeni Gerçekçilik sinemasındaki o yoksulluk ve çaresizlik içinde dahi umudunu kaybetmeyen karakterlerin bir yansımasını gördüm. Film, büyük oranda yüzümüzde gülücükler açtıracak bir mizaha sahip. Fıratoğlu, aslında komedi olarak hiç düşünmediğini ve yazarken farklı bir disiplinle hareket ettiğini söyledi ama zaten bu çaresizlik içindeki umut ve mizah, insanımızın doğasında var. Dürüst, tüm kalbini açan ve bir o kadar da samimi bir dil kullanan bir yönetmen olunca bahsedilen mizah kendiliğinde ortaya çıkıveriyor. Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri de tam olarak bu anlatıya sahip. Zira, Eyüp’ün başına beklenmedik olaylar geldikçe, zamana karşı olan yarışını kaybettikçe, gün artık son ışıklarını vermeye başladıkça siniri azalıyor, öfkesi yumuşuyor ve karakter de kendini komik bir durumun içinde bulmaya başlıyor. Tabii ki seyirci de öyle. İşçilerin haklarını alamadığı bir noktada kızgın bir şekilde filmi izlerken, kendimizi bir anda halayın ortasında, kıpırdamadan duramadığımız bol eğlenceli bir müziğin içinde buluyoruz. Her şey bittiğinde ise minik bir gülümseme ve bolca umutla salondan ayrılıyoruz.
Filmin elbette kusurları var. Bir tempo sorunundan bahsetmek mümkün. Çok göze batmıyor ve kısa süresi bunu görmezden gelmemizi sağlıyor. Diğer kusur gibi gözüken detayların büyük çoğunluğu da Fıratoğlu’nun röportajlarında bahsettiği üzere bütçe sorunu kaynaklı. Zaten, cebinde çok daha başka projeler varken, en çekilebilir olan Hemme olduğu için buna yönelmiş. İyi ki de öyle yapmış. Birçok dilin konuşulduğu, Türkiye özeti gibi farklı karakterlerin olduğu, fazla samimi bir anlatı çıkmış ortaya. Bu aynı zamanda zamanın ve yolun dinginliği, insanı doğruya şevk edici özelliğiyle de alakalı bir film. Eyüp ve Hemme’nin kavgası ve edilen küfür, başta erkeklik üzerinden intikama yol açacak bir sonuç doğuruyor ama zaman geçtikçe, yol aktıkça ve Eyüp kendini dinlemeye başladıkça mantıklı karar verme sürecine giriyor. Bu da hayatta hepimize lazım olan bir “kulağa küpe” olarak zihinlerde yer ediyor. Fıratoğlu’nun amacı bu mudur bilinmez ama bir film artık izleyiciye aittir ve izleyici ne alırsa filmi de yıllarca o yüklerle taşır. Velhasıl, Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri, samimi anlatısıyla sinemamıza güzel bir renk katıyor. Bunu yaparken, hem etkilenilen yönetmenlerin filmlerini anımsatıyor, hem de bir o kadar özgün kalmayı başarabiliyor. Yılın izlenmesi gereken önemli filmlerinden biri ve Fıratoğlu’nun bir sonraki filmini heyecanla beklemek için fazlasıyla yeterli.