Yaren Leylek ve Adem’in çevreci mesajları!
Yazar: Banu BozdemirGölyazı Yazı Evi’nde konakladığımda bir leylek hikayesi yazmaya başlamıştım, leyleklerin göç yerlerinden biri olan Gölyazı’ya hep farklı gözle baktım, Yaren Leylek’in hikayesi Gölyazı’ya 15 km uzaktaki Eskikaraağaç köyünde geçiyor, ama bazı çekimler Gölyazı’da çekilmiş izlenimi aldım. Filmde muhtar Karaağaç’ın turistik olmamasından şikayet ediyor, belki de Gölyazı’ya gönderme yapıyor, çünkü Gölyazı turistik bir yer… Onların turistleri de leylekler, öylesi daha güzel!
Balıkçı Adem Yılmaz’ın her sene gelip balıkçı teknesine konan yaren leylekle olan dostluğu bir süredir yerel ve ulusal basında yer alıyor, bu sempatik haber ve güzel dostluk hikayesi Arzu Yurtseven tarafından bir senaryo haline getirilmiş, bir çocuk filmi olduğu için Adem’i çocuk olarak izliyoruz ve takvimler dostluğun temellerinin atıldığı 2011 yılını gösteriyor.
Onur Uzun’un yönettiği, tamamen köyde geçen hikayede ya da bu tarz hikayelerde çocukların doğayla yakaladıkları uyum, oyun ve gizem duygusu aktarılır genelde, bu da olabilecek en iyi yöntemdir zaten. Böyle bir hayat da var algısı, hayvan sevgisi, doğaya verilen tahribatın izleri de bu filmin hikayesinde yer alan detaylar. Adem (Emir Ali Doğrul) ve ailesi, annesinin rahatsızlığı dolayısıyla babaannesinin köy evine gelir. Buğra Gülsoy’un hayat verdiği baba Hakan karakteri her şeyin üzerine titreyen, takıntılı bir karakter, Hande Doğandemir’in canlandırdığı Arzu ise biraz sorunlu bir hamilelik geçiriyor ve filmde çok etkin olmayan bir rolde karşımıza çıkıyor. Hakan’ın daha çok yeni doğacak kızı ve karısının üzerine titremesi, Adem’in canını yaksa da film o konuyu biraz yüzeysel veriyor. Amcasının oğlu olan kuzeni Kerem ve onun arkadaşı Derya ile kurdukları dostluk, onları köy içinde ve karşı adada birtakım maceralara çıkarıyor. Senarist Yurtseven hikayeye gizemli ve mistik tatlar katmayı ihmal etmemiş, o tatlar zaman zaman hayvan, doğa ve insan arasındaki bağa işaret ederken, bazen de istediği etkiyi yakalayamıyor ama yine de verdiği mesajı değerli kılıyor!
Yaren Leylek’in yuvası Adem’in babaannesinin evinin hemen yanında, o yüzden sık sık birbirini gören Yaren ve Adem arasında oluşan bağ, biraz da doğaya zarar verenleri bulmak ve durdurmak üzerine kurulu. Yaren Leylek’in düşen yumurtasını kurtarması karşılığında Adem’e usturlap (yıldızların konumunu gösteren alet) hediye etmesi, Adem’in onu babaannesinin anlattığı ölümsüzlük suyunu bulmak için kullanmaya çalışması hikayeye farklı uçlar katıyor. Bu arada arkadaşları Kerem ve Derya da bir hayli bilmiş, her şeyi sorgulayan hatta olayları yorumlayan çocuklar hayatın içinde ve büyüklerle el ele vermiş bir yaşamın tadını sunuyorlar bize!
Çocuklar birbirleriyle telsizle iletişim kuruyorlar, onu yani çocukların telsizleri nasıl buldukları arka planını sorgulamak yerine, tatlı iletişimlerine bırakıyoruz kendimizi, filmde çocukların elinde telefon ya da iPad görmedik neyse ki, kitap okumanın önemine sözel vurgulama yapıldıysa da ellerinde kitap görmek de güzel olurdu çocukların.
Yaren leyleği daha fazla görmek de güzel olurdu, Adem’e tehlikeleri işaret eden, genelde çocukların üstünde dolanan leyleği Adem’le daha yakın mesafeden görmek daha anlamlı olurdu. Ama bu tarz filmlerde öncelikle şuna dikkat ederim; özellikle şehirde yaşayan çocukların bilgisayar oyunlarında aradıkları macerayı birebir yaşamalarını sağlayan, doğanın, hayvan sevgisinin, arkadaşlık kurmanın, iki adım ötedeki arkadaşının kapısını çalmanın, oyun oynamanın önemine vurgu yaptıkları için bu tarz filmlerin artmasını dilerim…
banubozdemir@gmail.com