"Büyüyordu Bailey, ama farklı..."
Yazar: Duygu Kocabaylıoğluİngiliz sinemacı Andrea Arnold, bir taşra çiftliğindeki ineklerin hayatlarını 94 dakika boyunca seyrettirmeyi başardığı belgeseli İnek (2021)’ten sonra yeni filmi "Bird/Kuş" (2024) ile yeniden kurmacanın sularına geri dönmüş. Kısa filmi WASP (2003) ile 77. Akademi Ödülleri’nde En İyi Kısa Film dalında Oscar heykelciğini kaldırdıktan sonra, bu filmin özünü oluşturan alt sınıf İngiliz banliyölerini tüm çıplaklığı ve çarpıklığı ile farklı açılardan beyaz perdeye taşımaktan çekinmeyen Arnold, Bird’de 12 yaşındaki bir genç kızın büyüme/büyüyeme hikayesine kamerasını çeviriyor. Üstelik kendi sinema diline fantastik dokunuşlar katarak…
Filmin senaryosunu da kaleme alan auteur sinemacı Arnold, yine kendi memleketi de olan Kent’in (kontluk) ‘ötekilerine’ odaklanıyor. Baş kahramanımız olarak tanıdığımız Bailey (12), işgal apartmanı olarak nitelendirilebilecek bir yapıda, üvey kardeşi Hunter (14) ve kendisi de hala çocuk kafalı olan babaları Bug (28/Barry Keoghan) ile yaşamaktadır. Karakterlerin yaşlarını ayrı ayrı belirtmekte fayda var zira anne-baba olarak geçen karakterler de, çocuklarından farksız, başıboş ergenler adeta. Bailey’in (Nykiya Adams) annesinin evinde yarı aç yarı tok dolanan diğer kardeşleri, keza kendisi de sorumsuz bir tip olan Hunter’ın (Jason Buda) dahil olduğu ‘belalı çete’, kendilerini dünyaya getiren parti hayvanı yetişkinlerin kafaları güzelken ortaya koydukları mahsuller adeta. Ve kendilerini her nesilde kopyalarak, sürekli artıyorlar.
Üstelik Arnold, Bailey’in karşısına tüm bu keşmekeş içerisinde Bird’ü (Franz Rogowski) çıkartarak farklı bir alternatif sunsa da, günün sonunda anlıyoruz ki; on yıllar önce de bu kasabada işler aşağı yukarı aynıymış. Kafalar güzelken leş bir katlanır koltukta seviş ve kızın adeti geciktiğinde ortadan kaybol! Ya da bu günah meyvesini ‘saldım çayıra, mevlam kayıra’ mottosu ile büyüt. Yani anlayacağınız, ya da Arnold’un kurduğu sinematografik evrenlerden anladığımız Londra’nın merkezinden 20-30 km uzaklaştıktan sonra medeniyetin beşiği, yerini beşiği bile olmayan bebeklere bırakıyor.
Seyirciler olarak biz de bu döngünün sert gerçekliklerine, ilgi ve macera arayışındaki Bailey’nin hayat akışını izledikçe şahit oluyoruz. Yalnız Arnold, bu büyüme hikayesinde farklı bir dokunuş yaparak bir genç kızın kendini keşfetme temasına, doğadan gelen sembolik dokunuşlar ekliyor. Başta farklı türlerdeki kuşlar olmak üzere çeşit çeşit hayvanlar hem Bailey’nin kadrajına giriyor, hem de onla aynı pelikül karesinde buluşuyor. Arnold bu noktada, kuşlar özelinde alegorizmi yerinde kullanarak, kah karşımıza Martı Jonathan’ı çıkartıyor, kah Poe’nun kuzgununu. Yani kah özgürlük, kah dostluk ve sadakat; ve bazen de intikam!
Bu anlatı içerisinde Nykiya Adams, karakterinin mücadelelerine ve dayanıklılığına derinlik katan ham ve büyüleyici bir performans sergileyerek Bailey rolünde nefis bir oyunculuk ortaya koyuyor; acemiliğini bile karaktere yedirmeyi başarmış. Bird olarak izlediğimiz Franz Rogowski övgü alan performansı ile karakterini hem manevi hem de fiziksel olarak, her anlamda dönüştürüyor. Bu rollerin iyi-kötü aşinası olan Barry Keoghan da inandırıcı bir oyunculuk ortaya koyuyor, özellikle aksanıyla. Arnold filmde, farklı müzik öğelerini de birer yan kahraman olarak konumlandırıyor; üstelik müzik seçimleri karakterlerin dönüşümlerine paralel seçenekler olarak eklemleniyor.
Sonuç olarak, "Bird," Andrea Arnold’un olgunlaşmış sinema dilini özgün dokunuşlarla yeniden karşımıza getiriyor. Bailey’nin büyüme hikayesini, İngiltere’nin alt sınıf gerçeklikleri ile harmanlayan Arnold, izleyicilere sert ama bir o kadar da duygusal bir yolculuk sunuyor. Nykiya Adams’ın yarı amatör ama etkileyici performansı ve filme eklenen doğa alegorileri, anlatıyı daha da derinleştiriyor. Toplumsal ya da dönüştürücü bir eleştiri getirmektense, bir nevi ayna tatma derdinden "Bird," bu temaları fantastik dokunuşlarla harmanlayarak, düşündürücü bir sinematografik evren vadediyor. Cannes’daki prömiyerinden sonra dünyada gezmedik festival bırakmayan film ülkemizde MUBi Türkiye aracılığı ile yayında; ayrıca bahsi geçen bir önceki film İnek’i de yine MUBi platformundan izleyebilirsiniz.
İyi seyirler!
* Kulağınızda Yaşar Kurt’un Martı parçasının melodisiyle…