Senaryosunu Victoria Vinuesa'nın kaleme aldığı ve yönetmen koltuğunda da Joaquín Llamas'ın oturmakta olduğu “See You on Venus”; "Seyret, sonrasında da unut..." tarzındaki, romantik bir yaz draması olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz, oldukça düşük bir bütçe ve o bütçeye uygun nitelikteki sıradan bir oyuncu kadrosuyla çekilmiş olan; pembe Latin Amerika dizileri lezzetindeki bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
Sabah koşusunu tamamlayarak kendini, evlerinin önündeki havuzun serin sularına bırakan Kyle'ın (Alex Aiono) gözlerinin önünde; üç ay önce yaşamış olduğu dramatik trafik kazasının anısı canlanırken...
***
Aynı esnada...
Bayan Rothswell'ın (Marjorie E. Glantz) yöneticiliğini yapmakta olduğu bir çocuk bakım evinde...
Telefonun saat alarmının sesiyle uyanan Amelia "Mia" Faith'de (Virginia Gardner); baş ucundaki çekmecenin üzerindeki, ilaç kutularından birisinin kapağını açarak ilacını yutmaktadır...
***
Derken...
Tamamen kendine gelerek ayaklanan Mia, kendisiyle aynı odada yatmakta olan küçük Becca'yı da (Eowyn Nyby Krieger) uyandırırken; diğer çocuklar da kahvaltı için mutfakta toplanmaktadırlar
***
Bu arada...
Akşam yemeğinde özel bir menü hazırlayacağını söyleyen Bayan Rothswell sayesinde, idrak edilmekte olan günün; Mia'nın on sekizinci doğum günü olduğunu da, öğrenmiş oluyoruz...
***
Neyse...
Futbolculuktaki becerisi sayesinde...
Boston Kenzer Üniversitesi'ne yaptığı burs başvurusu kabul edilmiş olan Kyle'ın cephesine, yeniden dönecek olursak...
Uzunca bir süre boyunca sesi çıkmayan Kyle'ı, trafik kazasında...
Kendisiyle aynı otomobilin içinde bulunan ve ağır derecede yaralanmış olan arkadaşı Josh'ın da (Alex Astort-Fabra)...
Çok merak etmekte olduğunu görürürüz...
***
Ki...
Otomobilin direksiyonunda oturmakta olduğu, üç ay önceki o meşum kazadan bu yana; neredeyse hayata küsmüş bir vaziyet de olan Kyle...
Kazanmış olduğu futbol bursuna rağmen, söz konusu üniversiteye...
Henüz kaydının yaptırmadığı gibi, yaptırmaya da pek niyetli görünmemektedir...
***
Sabah sabah bakım evinden...
"Kütüphaneye uğrayacağım" diyerek çıkan Mia'ya gelince...
O, kendini...
Ulusal Park'taki doğaya atmak suretiyle, itinayla fotoğraf çekmeye başlamıştır...
***
Çok geçmez...
Kazadan, tek bir sıyrık dahi almadan kurtulmuş olan Kyle...
Belinden aşağısının, felç olma ihtimalinin oldukça yüksek olduğu söylenilen Josh'ın ziyaretine giderken...
Aynı kazada...
Araçtaki diğer delikanlı Noah Green'in de (Miguel Angel Abad), anında hayatını kaybetmiş olduğu bilgisine de ulaşırız...
***
Ziyaretinin bitiminde...
Josh'ın annesinin (Lisa Krosnicki), "Keşke oğlum seninle o arabaya binmeseydi..." diyerek kendisine sitem etmesi üzerine Kyle soluğu; intihar etmek amacıyla Ulusal Park'ta alır...
***
Anımsayacak olursanız...
Mia'da aynı bölgededir ve her ne kadar...
Kafasında kurguladıklarından tamamen bihaber olsa da, Kyle'ın niyetini sezmiş olduğu için de; onun dikkatini...
"Düşerek bayıldı" numarasıyla kendi üzerine çekerek...
İntihar düşüncesini, unutturmaya çalışır...
***
Ancak...
Kısa bir süre içerisinde, Mia'nın maksadını anlayan Kyle...
Uçurumdan atlamak üzere tekrardan kayalıklara yöneldiğinde...
Bu kez de Mia...
"Sen atlarsan, ben de atlarım..." şeklindeki, bir tehditle durdurmayı dener Kyle'ı...
***
Ve...
Bunu, başarır da...
***
Üstelik Mia'nın zoruyla, birbirlerinin telefon numarasını da almış olurlar böylelikle Mia ile Kyle...
***
Fakat asıl bomba haber...
Kyle'ın geçirdiği kazanın detaylarının hepsinin zaten bilgisi dahilinde olan Mia'nın, kendisi gibi bakım evinde yetişmiş bir büyüğüne; sanki annesiymiş gibi davranmak suretiyle...
Kyle'ın annesi Lisa (Veronica del Cerro) ile babası Connor'a (Rob Estes) telefon açtırarak, onların izin ve manevi desteklerini alıp Kyle'ı; 10 günlüğüne İspanya'ya davet etmektir...
***
Zira...
Mia'nın tahminince...
Bu hava değişimi Kyle'a, çok iyi gelirken...
Belki kendisi de, biyolojik annesini bulabilecektir...
Dakika 24...
Mia ile Kyle'ın...
Ceplerinden beş kuruş dahi harcamadan yapacakları İspanya turunun ardındaki gizem ile Mia'nın sağlık durumu ve gerçek annesine ilişkin detayların da gözler önüne serileceği filmin geride kalanında, siz değerli sinemasever dostlarımızı; beklenmedik sürprizleri de bünyesinde barındıran, 70 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,