Alışılmış tarzının dışındaki senaryosunu da, Ömer Gecü ve Tevfik Sütay ile birlikte kaleme alan Alper Mestçi'nin yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu "Haile: Bir Aile Kâbusu"; Los Angeles Sinema Okulu standartları çerçevesinde değerlendirdiğimizde...
Korkunun, "Büyücülük (Witchcraft)" alt kategorisindeki...
Gizemini uzunca bir süre koruyan, bir korku gerilim olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz...
Yine filmografisindeki öteki filmler gibi, oldukça düşük bir bütçeyle çektiği her halinden belli olan; yerli yapım korku sinemasının nadir yüz aklarından Mestçi'nin bu filmine de biraz daha yakından bakalım...
***
- Baras 1997 -
Sırılsıklam aşık olduğu Hatice'nin (Seyran Aksoy)...
Ağabeyi Hasan (Rifat Durmuş) ile evlendirilmesini bir türlü kabullenemeyen Kemal (Tolga Demircan)...
Çözümü...
Bir büyücüye (Ayşe Kaya) başvurmakta bulur...
***
Ve...
Hasan aradan çekilirken...
Töreler gereği...
Hatice'nin de kendisine kalacağını ısrarla vurgulayan büyücü...
***
Bunun için de...
Önemli bir adak adanması gerektiğini belirtirken...
Ki bu da aslında...
Hatice'yi takıntı haline getirerek şuurunu tamamen yitiren Kemal'in...
O günlerde düşünmeden "tamam" dediği...
Kendisinden olma ve Hatice'den doğma ilk çocuğunun...
Yedinci yaşını doldurmadan...
Kurban verilmesi biçiminde olacak...
***
Yoksa lanet...
Ailenin son ferdi de ölünceye kadar peşlerinden kovalayacaktır...
***
İşte tam da bu bağlamda...
Günden güne...
Verdiği sözün baskısı altında ezilmekte olan Kemal...
Bir gece yarısı...
Oğlu Salih'i de (Emre Aydın) yanına alıp götürmek suretiyle...
Bunun gereğini yerine getirmek mecburiyetinde kalır...
***
Ve nihayetinde...
Yaptığı yanlışlıkların farkına vardığı için de...
Kendini de bir ağacın dalına asıp intihar ederek...
Hamile durumdaki Hatice'yi...
Geride bir başına koyarak çekip gider...
***
- İstanbul 2022 -
Kemal ile Hatice'nin...
İkinci çocukları olduğunu anlamakta kesinlikle tereddüt göstermediğimiz Damla (İpek Arkan)...
Kocası Cem (İbrahim Şentürk) dahil...
Kimseyi inandıramadığı...
***
O yüzden de...
Hasta muamelesi yapılarak...
Psikolog psikolog dolaştırılarak...
İlaç kullanmak zorunda bırakıldığı...
***
İçinde...
Kendisine seslenen...
Tanımadığı küçük bir erkek çocuğun bulunduğu karabasanlar görmekteyken...
***
Arkadaşlarından Ebru'nun (Zeynep Urhan) önerisine kulak verip...
Nurullah Hoca (A. Tevfik Sütay) ve onun görme engelli annesinin (Güneş Galava) ziyaretine gider...
***
Ve karşılarına geçip oturur oturmaz da...
Bu güne kadar bir duacının...
Kendisini koruyup kolladığını...
Ama...
Kötülüğün de galip gelmek üzere olduğunu öğrenir...
***
Elbette...
Bu türden hurafelere kulak asmayan...
Ve karısının...
Böylesi yöntemlere başvurmasına da...
Bayağı bir içerlemiş olan Cem...
Geceyi mışıl mışıl uyuyarak geçirirken...
***
Kabuslarıyla baş başa kalan Damla ise...
Kolundaki mor doğum lekesi hususunda...
Google araştırması yapar...
***
Ertesi sabah da...
Bayi toplantılarına katılmak amacıyla...
Cem bir haftalığına Bursa'ya giderken...
Kendisini telefonla arayan Ebru'dan Damla...
Nurullah Hoca'nın annesinin...
Kendisini de uyku tutmayan gece...
Hayatını kaybettiği bilgisini alır...
***
Ki...
Ölmeden önce annesi...
Oğlu Nurullah ile kendisi hakkında konuşmuş...
Ve sırf o yüzden de Hoca...
Kendisinin aranarak...
Bu konudan haberdar edilmesini istemiştir...
***
Bunun üzerine...
İyice meraklanarak...
Aracına atlayan Damla...
Veysel'in (Emre Kılın) pansiyonunda konaklayacağı...
Ata yurdu Baras'ın yolunu tutar...
***
Zira...
Artık o da...
Korkularının ardındaki gerçeklerle yüzleşmesinin vaktinin geldiğini...
Çoktan anlamıştır...
Dakika 27...
***
Kategori ve Mestçi hayranlarını, yeterince tatmin edeceğini düşündüğümüz filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; bol miktardaki ters köşe sürprizi de bünyesinde barındıran, 72 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,