Hesabım
    Arınma
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Arınma

    Dogmatik Düşüncelere Karşı Yükseltilmiş Korku

    Yazar: Tuğçe Madayanti Şen

    Korku türünü sadece popüler eğlence olmaktan çıkararak sanatsal bir ifade biçimine dönüştürmek o kadar kolay değildir. Ancak "Immaculate" (Arınma) filminin, korku sinemasının sınırlarını genişleterek film yapımında yeni ve ilginç yollar keşfetmiş olduğunu söyleyebiliriz. "Immaculate" sadece bir dini korku filmi değil. Alt metninde yer alan, genç bir kadının bedeni üzerindeki güç mücadelesi temasıyla etkin bir anlam taşımakta.

    Yükseltilmiş korku (elevated horror) tür eğiliminin yer yer boğucu olabilen hissini kırmayı başaran "Immaculate" filmi, izleyici deneyimini daha keyifli hale getirmiş. Bu türün örnekleri arasında "Get Out", "Hereditary", "The Witch", "Midsommar", "The Babadook", "It Follows" ve "Us" gibi filmleri sayabiliriz. Bu filmler, sadece korkutucu sahneleriyle var olmaz, aynı zamanda toplumsal, psikolojik ve felsefi sorunları ele alarak izleyiciyi derinlemesine düşündürürler. "Immaculate" izleyiciyi sadece korkutmak yerine düşündürmeyi ve duygusal olarak etkilemeyi amaçlayan bir film. Atmosferik ve gizemli bir ton oluşturarak gerilimini artırırken, karmaşık karakter ilişkileri ve senaryosunun içerisine gizlice yerleştirilmiş temalarla da dikkat çekmekte.

    Klasik korku filmlerinin gerektirdiklerini sunarken bir yanıyla da klasik olanın kalıplarından sıyrılarak daha soyut ve teorik konuları ele almış "Immaculate" geleneksel korku türünden farklı olarak daha derin ve karmaşık temaları işleyen, sanatsal ve entelektüel unsurları barındıran bir korku filmi. Korkutucu ve gerilimli unsurları etkili bir şekilde kullanırken aynı zamanda karakter gelişimi, psikolojik derinlik, toplumsal eleştiri ve sembolizm gibi daha sofistike öğeleri de içerisine başarıyla yedirmiş. Yönetmenin görsel hikaye anlatımına rafine yaklaşımı ve etkileyici müzikle birleşen İtalyan mistik ortamı, filmi ürkütücü bir atmosfere büründürüyor ve "Immaculate", atmosferik gerilim ve sanat filmi arasında ince bir denge kurarak izleyicilere gerilim ve belirsizliğin karışımını sunmayı başarıyor. Bu film, sadece korkutucu sahnelerle değil, aynı zamanda toplumsal ve cinsel konuları ele alarak izleyiciyi düşündürmeye teşvik ediyor.

    .

    "Immaculate" bütününe ve anlatmak istediğinin özüne baktığımızda, filmin bir rahibe istismarı filminden ziyade, güçlerin genç bir kadının bedeni üzerinde hak sahibi olduklarını sanmaları ile ilgili olduğunu fark etmemiz gerek. Kişisel özgürlüğü vurgulayan "Benim bedenim, benim seçimim" fikrine derinden arka çıkan bu yapımı, ataerkilliğe ve dogmatik düşüncelere karşı çıkmasıyla da anlamlandırmalıyız.

    “Immaculate” filmi son derece etkileyici bir sahne ile başlıyor. Bu sahnede bir rahibe, gece gizlice Roma Katolik manastırının kilitli kapılarından kaçmak için bir anahtarlık çalıyor ve kapüşonlu dört kişi tarafından yakalanıp bayıltılıyor. Daha sonra bir tabutun içinde diri diri gömülüyor. Bu sekans, fazla bilindik dursa da, bu anlar o kadar etkileyici bir atmosferde sunuluyor ki film daha ilk saniyelerinden itibaren farklı bir korku filmi izleyecek olduğumuzun sinyallerini vermiş oluyor. Ardından orijinal bir hikayeye sahip olduğunu düşündüğüm ana hikayeye geçiyoruz. Donmuş bir gölde boğulma tehlikesi geçirdikten ve yedi dakika boyunca ölü ilan edildikten sonra, Tanrı'nın onu bir amaç için kurtardığına ikna olarak hayata dönen Cecilia, İtalya'da ölmek üzere olan rahibelere son günlerinde bakan bir manastıra katılmak için bir davet alır. Cecilia, Evanjelik öğütlere bağlı kalacağına dair yemin ederek rahibe olur. Manastırın şapelinde, İsa'nın çarmıha gerildiği haçtan alındığını iddia ettikleri bir kutsal çivi kalıntısı bulunmaktadır. Cecilia, bakire olmasına ve hiçbir erkekle ilişkiye girmemiş olmasına rağmen hamile olduğunu öğrenince şok olur. Manastır sakinleri ona bir sonraki Meryem Ana muamelesi yapmaya başlar ve birçoğu çocuğun bir "lütuf" olduğunu ilan eder. Rahip olmadan önce bir genetikçi olan Tedeschi yeni bir mesih getirme umuduyla rahibeleri hamile bırakmak için Kutsal Çivi kalıntısından alınan DNA örneklerini kullanmaktadır. Cecilia'daki başarısına kadar Tedeschi'nin sayısız denemesi başarısızlıkla sonuçlanmış, çoğu zaman fetüslerin şekli bozulmuştur. Filmin en önemli yönü de bu; yani Tedeschi'nin gerçekleştirdiği genetik deneylerin, filmin temalarını şekillendirmesi. Çünkü hikayenin bu yaklaşımı, dini ve doğaüstü unsurları, insan doğasının karmaşıklıklarını ve toplumsal konuları hakkında bir etki bırakabilecek potansiyele sahip.

    .

    "Immaculate", atmosferik gerilim ve sanat filmi arasında ince dengeyi başarıyla kuruyor. İzleyicilere gerilim ve belirsizliğin karışımını sunarken, film aynı zamanda dini entrikaları ve kahramanın uzak bir İtalyan manastırındaki yolculuğunu keşfediyor. Yönetmenin görsel hikaye anlatımına rafine yaklaşımı, büyüleyici müzik ve İtalyan’ın mistik ortamıyla birleştiğinde, izleyicileri filmin ürkütücü atmosferine çeken bir ruh hali yaratıyor.

    Bakire genç bir rahibenin gizemli bir şekilde hamile kalması ve ardından mesihin ikinci gelişine inananlarca manastır tarafından hapsedilmesi ile “Immaculate” filmini giallo filmlerine benzetebiliriz. “Immaculate” filmindeki cinayet sahneleri giallo filmlerinde olduğu gibi detaylı ve çarpıcı. Özellikle 1960'ların sonlarından 1970'lerin ortalarına kadar İtalyan sinemasının bir alt türü olarak popülerlik kazanmış olan giallo filmleri, rüya gibi bir atmosfere sahip olarak izleyicileri gerilimli bir atmosfer içinde sürükleyerek filmin etkisini artırır. Genellikle dolambaçlı hikayelere sahiptirler ve karakterler arasındaki ilişkiler, gizemli cinayetler ve beklenmedik dönüşlerle doludur.

    Rahibe Cecilia, gotik bir İtalyan kırsalında, gecenin karanlığında dolaşan ürkütücü gölgelere gelmeden ve yönetmen Michael Mohan'ın mide bulandırıcı bir yoğunlukla sunduğu şiddet dolu sahnelerde rahibeleri ortadan kaldırmaya başlamadan önce bile havada ölüm kokusu zaten vardır. Andrew Lobel'in senaryosuyla çalışan Michael Mohan, sıçratmalı korkularından ve yakın çekim yoğun kanlı şiddet görüntülerinden de faydalanmakta. Örneğin manastırın çatısından atlayan bir rahibenin kaldırıma çarpan parçalanmış yüzünü görmek için kamerayla birlikte en yakınına kadar eğilmekte. Aynı zamanda derinlemesine düşündüren ve toplumsal meselelere odaklanan bir yapım olarak değerlendirilmesi gereken filmin başrolünde Sydney Sweeney yer almakta. Oyuncu rahibe Cecilia rolünde, kariyeri için çok doğru bir seçim yaparak başarılı bir performans sergilemiş. Bazı film yıldızları rollerinin arkasında kaybolurlar, ancak Sydney Sweeney öyle değil. Üzerine “Euphoria” ve “Anyone But You” yapımlarından sinen popüler kültürün izlerini bu yeni karakteri ile ezip geçmeyi başarmış. Sweeney'nin kendine özgü durgunluğu ile oynadığı karakterler arasındaki karışıklığı davetkar bir şekilde sunuşunu seviyorum. Umarım kendisini bu filmden sonra da kaliteli yapımlarda görmeye devam ederiz.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top