Hesabım
    Konferans
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Konferans

    Gerilimle harmanlanmış bir İskandinav kara komedisi…

    Yazar: Duygu Kocabaylıoğlu

    Netflix çok konuşulacak içeriklerini Ekim ayının sonlarına doğru arka arkaya servis etmeye devam ediyor. Edgar Allan Poe’nun aynı adlı kısa öyküsünden uyarlanan dizi projesi Usher Evinin Çöküşü’nün geçtiğimiz günlerde yayına girmesinden sonra, bu sefer gerilim - kara komedi sularında gezen İsveç yapımı Konferans, platform seyircisi ile bu hafta sonu buluştu. Aldığı çeşitli yorumlar ve puanlara bakarsak hem eleştirmenleri hem seyircileri bölen yapımın yönetmen koltuğunda ise İsveçli sinemacı Patrik Eklund oturuyor… 

    Konferans, yönetmen Eklund’un pek çok kısa film ve mini dizi serisi yönetmeliğinden sonra ilk uzun metrajlı işi; ama, Eklund ‘uluslararası arenaya aşina bir isim’ desek, abartmış da olmayız herhalde. Zira kendisinin 2010 yılında “Instead of Abracadabra” (Istället för Abrakadabra) adlı kısa filmiyle aldığı bir adet Oscar adaylığı mevcut! Yönetmenin önceki işlerini maalesef pek seyredememiş olsam da kendisinin, içinden çıktığı İskandinav topraklarının kara mizahını, görselliğini, sosyolojisini ve nihayetinde sinemasını iyi özümsediğini dile getirmek mümkün.  

    Konferans’a dönersek, filmin senaristliğini yönetmen Patrik Eklund’un yanı sıra Thomas Moldestad ve Mats Strandberg ikilisi paylaşıyor. Keskin köşeleri olan birden çok alt türü birleştiren böyle bir filmin senaryosunda yönetmenin ortak yazarlardan destek almış olması bir şans. Zira bazı sahnelerine slasher tarzı yapımlardan aşina olduğumuz, hafif oyuncaklı bir film var karşımızda. 

    Kısaca filmin konusuna değinirsek; bir minibüs dolusu ve birbirinden oldukça farklı belediye çalışanları bir hafta sonu “yeterlilik gelişimi” eğitimi için şehirden uzak bir kırsal kasabaya gelirler. Fakat bu sıradan bir kasaba değildir; belediye buraya yatırım yapıp yeni bir AVM kurma ve bu sayede bölgenin ekonomisini kalkındırmayı hedefler. Bu hedef doğrultusunda da “bazı” belediye çalışanları diğerlerine göre daha çok çaba ve performans göstermiştir. Bazıları ise bu işe hepten karşıdır, ama kimseye laf anlatamazlar; kimileri ise olacak olanın önüne geçemeyeceklerini fark edip, en azından işlerini düzgün yapmanın peşinde koşarlar. Fakat başlarındaki departman şefi Ingela’nın ‘önderliğinde’ AVM’nin yapılacağı kasabaya gelen belediye görevlilerini, bu ‘yeterlilik gelişimi konferansında’ pek de hoş olmayan olaylar bekler…  

    Öncelikle Patrik Eklund’un böyle bir hikayede anlatım dilini ve beraberinde kamerasını yetkin biçimde kullandığını, öyküyü sadece slasher geriliminde bırakmadan, filmin vahşi boyutuna meşru zemin hazırlayan hikayeyi de sosyolojik açıdan akıllıca kurguladığını belirtmekte fayda var. Bu bağlamda, ne söylersek spoiler’a girecek ama kente ait bir küçük İskandinav belediyesinin portresi ile kırsal dinamiklerin çarpışmasını, yolsuzluk düzeni ve insan doğasının çiğ süt emmişliği üzerinden vermesi, filmin aslında evrensel bir noktadan mevzuyu yakaladığının da ispatı. Seyrettikçe “Aaa bu bize de pek yabancı değilmiş yahu?” hissiyatını Türkiye’de de yaşıyorsanız, üstüne üstlük yapılan ‘yanlışlar’ ileri bir medeniyete ait ise, konunun evrenselliği daha net gün yüzüne çıkıyor. İlk sahnesinden itibaren finale kadar da aslında böyle bir öykü için biraz uzun süresine rağmen yönetmen Eklund, hem seyircinin heyecanını diri tutmayı başarıyor, hem de kuzeye özgü o kara komedi mizahından ödün vermiyor. 

    Üstelik bazı karakterler karikatürize edilmeye oldukça müsait ki; Jonas, Ingla ve Kaj karakterlerinin resmedilişinde sanki kasti bir karikatürize etme hali bile var. Öte yandan, gizemli katilimizin bile kafasına geçirdiği o absürt ötesi başlıkla aslında aynı tuzağa düşürüldüğünü söylemek abartı olmayacaktır. Aklımıza hemen Lenny Abrahamson imzalı Frank (2014) filmini getiren bu başlık benzerliği, neyse ki sadece görsellikten ibaret bir dokunuş.

    Hem otelin içindeki malum konferans salonu, özellikle lobi ve mutfak gibi iç mekan alanlarının hem de ormanın ve kulübelerin dışı gibi dış mekanların iyi kullanımı, filmin gerilim öğelerini destekliyor. Öte yandan, yukarıda bahsettiğimiz kasten karikatürize edilmiş karakterler de dahil olmak üzere oyunculuklar da yeterince etkileyici bir performanslarla karşımıza çıkıyor. Adam Lundgren’in canlandırdığı Jonas’tan tabii ki nefret ederken, Maria Sid’in Ingela’sından irrete olup, ne yalan söyleyeyim, bu performansla başına gelecekleri de az çok tahmin edebiliyoruz.  Filmin dramatik tarafını temsil eden Katia Winter’ın canlandırdığı Lina‘ya inancımızı yer yer yitiriyoruz belki ama beklenmedik sürpriz karakterlerin finale doğru iyi twistler yaptığını da ekleyelim. 

    Sonuç olarak, Konferans, hem kullandığı biçim açısından hem de değişen dünya düzenlerinin majör’den minör’lere varan etkisi düşünüldüğünde, başarılı bir iş çıkarıyor. İskandinav mizahının esprili bir gerilimle harmanlanmış iyi bir örneği olarak bu hafta sonundan itibaren Netflix’te yayında! Patlamış mısırla birlikte keyifli bir hafta sonu eğlencesi. 

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top