Robot deyip geçmeyelim!
Yazar: Banu BozdemirYazar-yönetmen Drew Hancock’un kimi zaman neşeli, karmaşık gerilim filmi "Companion" tam bir spoiler bombası, filmin ayrıntılarına dalmadan önce, eğer konusuna dair bir şey duymadıysanız, belki afişinde gördüğünüz şey kafanızda bir ışık yakmıştır ama filmin 24. dakikasında gerçekleşen şey kafamızdaki akışı değiştirdiği gibi filmin akışını da değiştiriyor!
"Hayatımda en mutlu olduğum iki an oldu. Birincisi Josh’la tanıştığım, ikincisi ise onu öldürdüğüm gündü." der filmin hemen başında Iris. Bu iyi bir açılış repliği olduğu kadar, ortalama bir gerilim filminden daha fazla şey vaat ettiğini belirtir bize ve Iris’in Josh’ı öldüreceği ana ve onu nasıl öldüreceğine odaklanırız!
Dünyanın geleceği birkaç yüzyıllık plan dahilinde belli olduğu için sinema da bu beyin fırtınasını yıllardır istediği gibi estiriyor; önümüzde robotlar, robotik insanlar, androidler, süper lakaplı her neyse onlar uzayıp gidiyor. Bu filmde de anlatıldığı gibi kendi farkına varan, bir amaç için kullanıldığını fark eden (burada seks robotu) robotların geyşa ruhundan bir savaşçıya dönüştüğünü sayısız kere deneyimledik! Filmi izlerken pek çok filmdeki karakterlerle aşinalık noktası kurulabilir, "2001: Bir Uzay Destanı"ndaki Hal, "Teminatör" filmindeki T800’ler, "Ex Machina"daki Ava ile Kyoko ve arkadaş "M3GAN"a kadar hepsi insan eliyle yaratılmış beyin ve bedenlerini kendileri için kazanmak adına bir savaşın içine girmiş robotlar. Iris, Sergey’i öldürüp odaya geldiğinde üstü başı kan içindedir, kendi kanı değildir ama başka bir sahnede vücudundaki suyun gözyaşı olup aktığını ve elini mumda yaktığını görüyoruz, vücudunda yara oluşturup kanatabilen, hatta terleyip kokan "Terminatör"ü hatırlattı, hatta polise yakalanmamak için Almanca konuşmaya geçmesi filmin komik sahnelerinden ve ayrıca Iris’in zekasının fırladığı aşamayı gösteren özelliklerden biriydi. Ava ve Kyoko arasındaki farklılık ise tek vücutta Iris’in vücüdunda toplanmış gibi, bu anlamda daha öncekilere benzeyen ama bir yandan da farklı, bağımsız bir film algısı yaratıyor "Companion" / "Kusursuz Arkadaş"…
Iris Josh’la tanıştıkları süpermarket sahnesini ballandıra ballandıra anlatırken, akşam yemeği sahnesinde Patrick de Eli ile karşılaştıkları partiyi anlatır coşkuyla. Filmin ikinci sürprizi orada saklı ama film seyirciyi biraz daha akışa bırakmaya kararlı davranıyor. Olaylar biraz daha ilerledikten sonra Iris’in yalnız olmadığını anlarız! Film başta Sergey’i kötü eleman olarak yansıtıyor, Iris’in zaten o iş yaratıldığı imasında bulunuyor. Iris kendisini savunmak zorunda kalıyor ve onu bıçaklıyor. Film aslında o an başlıyor! Josh ve Kat’in gizli kötüler olduğu, buluşmanın aslında Sergey’in kasasında bulunan milyonlarca doları çalmak için tasarlandığı ortaya çıkıyor. Burada Iris’in rolü ne mi? Cezai hükümlülüğü olmayan bir robot olması! Ama Josh’ın gözden kaçırdığı bir şey vardı. Onu yükselttiği saldırganlık dozu Iris’e acil ihtiyaçlarından fazla bir dünya görüşü ve gücü de kazandırmıştı. Film ondan sonrasında ivme kaybetmiyor, aksine daha fazla coşuyor! Iris’in kendisini ve yapabileceklerini keşfetmesiyle kanlı sahneler ve ceset sayısı artarken, aksiyon da genişliyor!
Bu, Hancock’un ilk senaryosu. Yönetmenlik konusunda da deneyimli olduğu söylenemez ama ayarlanmış mizahi dozuyla, temposu ve zekice senaryosuyla, bir gerilim filmi havası yaratmayı başarıyor ve ikili ilişkilerdeki güç dengeleri hakkında ferahlatıcı yorumlarla dikkat çekmeyi başarıyor! Film teknolojinin bağımlılığına saplanan dünyamızda, bizi sadece tüketmeye ve değerleri nesneleştirmeye sevk eden anlayışın ipliğini pazara çıkarırken onun ipiyle kuyuya inmenin insan olmaya dair neler kaybettirdiğiyle de bizzat ilgileniyor.
En son "The Boogeyman" ve "Heretic"te karşımıza çıkan Sophie Thatcher, rolünün hakkını veren bir dönüşüm ve savunmayla karakterinin hayatta kalma sınavını gayet sempatik bir biçimde ortaya koyuyor. Partneri olarak başta mükemmel iyiyi oynayan Josh rolündeki Jack Quaid de iyi tasvirine farklı kimlik katarak karakterini sağlamlaştırıyor. Lukas Gage ve Harven Guillén de gayet sevimli destek güçler oluyor rol arkadaşlarına!
Film sonuçta gişede ne kadar hareket yaratır bilinmez ama bundan sonrası için Drew Hancock’un yanına bir tik atılmasını sağlar! Filmin seyircide yaratacağı algı ise mağdur bir robotun kötü bir insandan daha iyi olup olmadığı sorusuyla birlikte, robotların insansı özelliklerine ne kadar sempatiyle bakılabilir olduğu muhtemelen! Film baştan beri bunu empoze ediyor!
Banu BOZDEMİR