Amaca Yönelik Şiddetin Anatomisi…
Yazar: Gizem Şimşek KayaSafkan Cinema ve Ceylan Yapım ortak yapımcılığında gerçek bir olaydan uyarlanarak çekilen Otoban Katilleri filminin yönetmen koltuğunda Tolga Kadıoğlu oturuyor. Senaryosunu da yönetmen Kadıoğlu’nun kaleme aldığı filmin görüntü yönetmenliğini Mustafa Kemal Dolaşır üstlenmiş. Müzikleri Derviş Çakmakkaya’ya ait olan filmin oyuncu kadrosunda ise Korkut Çözer, Muhammet Mustafa Karademir, Barış Hacıhan, Cemalettin Çekmece, Serdar Çakmak, Tuncay Köncü, Komeil Vaez, Alihan Demirbilek gibi isimler bulunuyor.
Filmin konusu 20-23 Ekim 2006 tarihleri arasında, kiraladıkları araba ile otobanda 52 saatte uğradıkları 6 farklı şehirde 7 kişiyi öldüren iki katilin hikâyesinden uyarlanarak oluşturulmuştur. Araba kiralayarak yola çıkan iki kişi, otoyol kenarındaki dükkanları ve benzin istasyonlarının tezgahtarlarını gasp ederek pompalı tüfekle öldürürler. Ağır uyuşturucu etkisi altında olan ikili, güney sınırından yurt dışına çıkma planları kurmaktadırlar. Hayatlarından kesitler de gördüğümüz ikili, kendilerinden geçmiş ve sadece para edinmeye odaklanarak gözü dönmüş halde önlerine çıkan insanları öldürmekte sakınca görmemektedirler.
Türk gerilim sinemasının son yıllarda artan trendi olan intikam hikâyeleri yerine, geçmiş dönemlerde Sivas Katliamı’ndan Ankara’da yaşanan ve bir bar konseptiyle sinemaya uyarlanan trajediye değin farklı olaylar ve farklı temaları izleyici ile buluşuyordu. Son dönemde kişilik bölünmesi ile intikam arasında gidip gelen bu tekdüzeliğe Otoban Katilleri son veriyor. Amaçsız şiddeti Türk Sineması’na atom bombası gibi bırakan Barda (2007) filminin en büyük handikabı, yaşanmış olaylardan uyarlanmış olsa da üst sınıf ile alt sınıf karşıtlığını yansıtmayı başaramamış olması ve kötüler başarılı performans gösterseler de tam olarak bu şiddetin altında yatan nedenleri es geçmiş olmasıydı. İzlemesi zor bir film olan Barda sonrasında karşımıza çıkan Otoban Katilleri sayesinde amaçsız şiddet denilemeyecek, bir amaca ve tabanlara oturtulmuş, izlenmesi gene zor bir filmle karşı karşıya kalıyoruz.
Sanat yönetimi ile izleyenleri 2000’li yılların başına götürmeyi başaran, özen gösterildiği fazlasıyla belli olan filmde, özellikle Korkut Çözer ile Muhammet Mustafa Karademir’in performanslarının inandırıcı ve gerçekçi olduğunu söylemek rahatlıkla mümkün. Diyaloglarından kurgusuna, alt metinlerinden karakter dönüşümüne değin üzerine düşünülmüş, çalışılmış olduğunu fazlasıyla hissettiriyor. İzleyici filmin ilk yarısında suç kavramını kafasında irdeleyemeden ne mağdur ne de suçlu ile özdeşleşemeyerek, gerçek olayda olduğu gibi adeta bir uyuşturucu etkisinde hızla o katliamdan bu katliama ilerliyor. Hatta bu ilerleme sırasında mağdurlar arasında direnmeye çalışanından direnmeyenine, rica edeninden gizlenenine değin her yolu deneyeni de görmek mümkün oluyor. Film, izleyicilere adeta bu adamlar karşınıza çıktığında hangi yolu denerseniz deneyin sonuç aynı demekten de çekinmiyor.
Buna rağmen filmin bazı sorunları elbette ki bulunuyor. İlk yarıda temponun biraz düşük olması ve geçmişe dönüşlerin ikinci yarıya bırakılması aksamalara neden oluyor. İzleyiciler finale doğru bir bitiş ve bir başlangıcın tek çizgide buluşmasına tanıklık etse de bunun filmin başından itibaren tercih edilmemiş olması ilk 60 dakikada aslında filmin bittiği hissiyatını yaratıyor.
Sonuç olarak Otoban Katilleri; içerisinde yaşadığımız toplumdan çıkan, onu etkileyen bir olayı yine içerisinde olduğumuz toplumu eleştirerek ele alan, alt metinlerinin gücüne odaklanırken bir nazar bocuğu misali temposunda zaman zaman aksamalar olan bir film. Bütün bunlar düşünüldüğünde bizden olan bu filmin gösterimdeyken kaçırılmaması tavsiye edilir…