Roza’nın gücü!
Yazar: Banu BozdemirDaha önce bildiğimiz filmleri arasında Sumru Yavrucuk’un rol aldığı Annem filmi de bulunan Mustafa Kotan’ın imzasını taşıyor Roza… Hamit İzol’un aynı adlı kitabından uyarlanan film, gerçek bir hayat hikâyesinin izini sürüyor. Ve deneyimli oyuncularla ‘kadın’a uygulanan her türlü şiddete dikkat çekmeye çalışıyor. Konu duyarlılık içerince ben de basın gösteriminin yolunu tuttum ama filmin performansı ne yazık ki beklediğim gibi çıkmadı. Kürt ve Arapların önyargıların kurbanı olduklarının anlatıldığı filmde, Urfa’dan Mersin’e göç eden bir ailenin dramı anlatılıyor ve altmışlı yıllar havası esiyor, çünkü filmde o yıllarda İstanbul’a yaşanan göçleri anlatan filmlerin havası var.
Film daha çok, filme ismini veren Roza’nın ablası Ceylan üzerinden ilerliyor; onun yaşadıkları üzerinden kadının aile üzerindeki konumu ve töre cinayetleri anlatılıyor. Roza’ya hediye edilen bilgisayar üzerinden birisiyle yazışmaya başlayan ve muavinlik yapan Ferdi’ye aşık olan Ceylan, bir yandan da kendisine göz koyan amcasının oğluyla uğraşmaktadır. Öte yandan güçlü Kürt kadın imajı çizen anne Fate ve kızlarını çok seven baba Hüseyin arasında yaşanan ‘sevgisizilik’ dramını izliyoruz. Belçim Bilgin ve Fikret Kuşkan’ın canlandırdıkları anne ve baba da dahil olmak üzere oyunculukların şive sorunsalı yaşaması ve büyük oynanması sebebiyle bir inandırıcılık sorunu yaşanıyor filmde!
Filmin tek sevgi dolu erkeği Hüseyin, kızlarının haklarını savunuyor, onları okutuyor, zorla evlendirilmelerine karşı duruyor ama anne muhtemelen aynı kaderden geçmiş olmasına rağmen kızlarının yakınında durmuyor, erkek çocuğunu sevip kokluyor. Bir de işin diğer tarafında Roza’nın Arap ve Türk arkadaşları oluyor, Türk kızın annesi Roza’yı aşağılıyor ama Roza hasta kızına iliğini bağışlayınca ondan af diliyor…
Film romandan dolayı birçok konuyu harman edince, seyirci olarak ne tarafa yöneleceğimizi şaşırıyoruz; herkesin kötü olduğu bir ortamda iyilik yeşeremediği için sürekli kötülüklerle haşır neşir oluyoruz. Filmi biraz da televizyon dizilerine benzettim, çünkü onların senaryolarında da olayların ilerlemesi için sürekli kötülük, fesatlık, hinlik devreye sokuluyor, burada da aynı şeyi yaşıyoruz. Gerçek olay ibaresi de bu durumda biraz hırpalayıcı oluyor.
Dedim ya film aslında Ceylan üzerinden gidiyor, Roza daha çok onun yaptıklarını, yaşadıklarını örtme eğiliminde. Ama sonra onun bir avukat olduğunu görüyoruz, kadınların haklarını savunduğunu görüyoruz. Ama orada zaman atlamasında bir mantık hatası var. Yeğeni yani ablasının kızı son karelerde en fazla beş yaşlarında görülüyor ve Roza’nın beş yılda nasıl avukat olduğunu anlayamıyoruz, en azından bir on yıllık süre geçmesi gerekiyordu bu süreç için. Oraya küçük bir çocuk koyunca olmuyor sanki bu işler…
Film konusu gereği duyarlı olmayı gerektiren bir durum içerse de filmin akışı sorunlu, oyuncular abartılı oynadıkları için filmin duygusu ve mesajları havada kalıyor. Fikret Kuşkan bu rolüyle İtalya’da Ora! Fest Uluslararası Film Festivali’nde en iyi erkek oyuncu ödülü kazandı, iyilik kazanmış diyebiliriz bu ödül için… Onun dışında film klişeler yumağı şeklinde üstümüze geliyor! Roza arkadaşlarına ve ablasına güç ve hayat veren bir karakter olarak öne çıkıyor yine de!
twitter.com/banubozdemir