Hesabım
    Gülümse 2
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Gülümse 2

    Finn'den Bol "Gülümseli" Bir Suspiria

    Yazar: Onur Kırşavoğlu

    2022 yılında gösterime giren ve gerek eleştirmenlerden gerekse gişede izleyiciden geçer not alan Smile (Gülümse), arayı çok açmadan 2024 yılında devam filmiyle sinemalardaki yerini aldı. Senaryosunu ve yönetmenliğini ilk filmde olduğu gibi Parker Finn'in üstlendiği Smile 2, ilk filme göre daha büyük bir bütçeye sahip ve Finn, yönetmenlik becerileri sergileme konusunda daha cesur bir noktada duruyor. Bu kez, devam eden lanetin odak noktasında geçirdiği bir kazadan sonra yeniden hayata tutunan ve geri dönüşünü bir turneyle taçlandırmak isteyen bir popstar bulunuyor. Filmin başlıca rollerinde Naomi Scott, Rosemarie DeWitt, Dylan Gelula, Ray Nicholson, Kyle Gallner ve güzel bir sürprizle Drew Barrymore yer alıyor.

    Filmin en büyük gücü, ilk filmde de olduğu gibi biçimsel yetkinliği. Finn, kuralları tersyüz eden kadrajları, tekinsizliği an be an hissettiren açıları, karakterin ruh haline paralel olarak kullandığı renkleri ve türe yenilik getiren tercihleriyle yine çok başarılı bir iş ortaya koyuyor. Filmin ilk saatinde herhangi bir korku sahnesi neredeyse olmamasına rağmen sürekli bir gerginlik hali yaşıyoruz ve karakterle birlikte geri dönüşü olmayan o soğuk atmosferin içinde kayboluyoruz. Yavaş yavaş biz de seyirci olarak kontrolümüzü kaybediyoruz ve yine başarıyla kotarılan ses kullanımının sinir bozucu etkisiyle birlikte konforumuzu kaybediyoruz. Finn'in türün diğer örneklerinden farklı olarak öne çıkan özelliklerinden biri bu. Etkisini sessiz ve derinden oluşturması ve kaynayan sudaki kurbağa misali huzursuzluğu son ana kadar hissettirmemesi. Bu filmde de popstarımızla birlikte düştüğümüz tuzak bu. Hissettiğimiz andan sonrası da zaten Finn'in alaycı ve yenilikçi korku tüneli. Bir yerden sonra artık durdurmak güç ve tüyler ürpertici sahnelerle dolu ikinci yarının içinde hapsolmuş durumda kalıyoruz. Bu noktada yönetmenin korku sahneleri üretme konusundaki yetkinliğiyle bir kez daha tanışıyoruz. İlk filmden aldığı gücün de etkisiyle tüm bu bahsettiğim özellikleri daha cesur, daha özgür ve kendinden daha emin bir şekilde kullanıyor. Bu da özellikle biçimsel olarak orijinalinden aşağı kalır yanı olmayan bir devam filmini ortaya çıkarıyor.

    Filmin açılışında ilk filmde sağ kalan polis üzerinden lanetin devamı sağlanıyor ve popstar Skye Riley artık yeni odak noktamız ve haliyle kurbanımız oluyor. Finn, ilk filmde bir doktor ve psikolojik vakalarda uzman olan bir karakteri seçerek daha güvenli bir alanı tercih etmişti. Bu kez karşımızda bir popstar var ve onun dertleri bambaşka. Geçirdiği kaza sonrası hayata tutunmaya çalışırken, işkolik ve insani duyguları körelmiş bir menajer (annesi) ve plak şirketinin baskılarıyla uğraşmak durumunda. Sıkışmış ve hayatında ne yapmak istediğini bilmeyen bir karakter. İnsanlardan uzaklaşmış ve eski kötü alışkanlıklarının etkileri hala üzerinde. Burada bir parantez açmam gerekirse; yakın zamanda Shyamalan'ın son gerilim filminde ve benzer birkaç yapımda buna benzer bir hikaye çatısı görmüştük. Odakta milyonlarca hayranı olan popstarlar vardı. Hollywood izleyicileri geri çekmek için, dünyada ne olursa olsun kitlesini asla kaybetmeyen ve genç hayran sayısı herkesten çok olan popstarların gücünü kullanıyor ve hikayelerinde onların benzerlerini oluşturuyor. Bu bir strateji mi tesadüf mü tam bilemeyiz ama Finn'in müzik ve dans estetiğini kullanması, bazı uzun dans sekanslarına yer vermesi birçok kişinin aklına Suspiria ya da Climax gibi yapımları getirecektir. Özellikle Suspiria'ya bir gönderme olma ihtimalini düşünmek Argento hayranı olan benim için oldukça keyif verici. Bu tercih bir devam filminin karakter oluşumu ve ilk filmin kopyası olma ihtimalinden uzaklaşmak için bu akıllıca bir hamle.

    Naomi Scott filmin elbetteki en büyük gücü. Şarkıcılık geçmişi ve müzikal tınısı olan filmlerde rol alışı da onu güzel bir alan açmış. Bu alanı da başarıyla kullanmış ve yakın dönemde daha çok başrolde kendisini görme ihtimalimiz yüksek. Son tahlilde ise, ilk filmi seven izleyicileri daha güçlü bir ikinci film bekliyor diyebilirim. Aynı tadı almak mümkün. Özellikle, yukarıda bahsettiğim üzere, benim gibi yönetmenlik becerisi farkından dolayı ilk filmi sevdiyseniz devam filmi sizi etkisi altına alacak. İlk yarının huzurlu görünen tekinsizliği ve ikinci yarının ürkütücü hamleleri sonrası salondan biraz yorgun ama keyifli çıkmanızı sağlayacak. Final tercihi ise seyirciyi ikiye bölecek. Filmin puanını düşürdüğünü ve gereksiz olduğunu düşünen çok olacaktır. Ancak, sonuç ne olursa olsun bu serinin birkaç filmle daha devam edeceğini tahmin etmek güç olmasa gerek. Her şeyin nasıl başladığının anlatıldığı bir prequel için de şimdiden kollar sıvanmıştır diye düşünüyorum.Bekleyelim, görelim ve şunu unutmayalım: Her şeye rağmen gülün!

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top