Senaryosunu kaleme almasının yanı sıra başroldeki Ayzek karakterini de canlandıran Cem Yılmaz'ın yönetmen koltuğunda da oturmakta olduğu "Do Not Disturb: Ayzek ile Bir Gece"; akıllarına esen her boka maydanoz olmayı marifet sanan ve o bağlamda da...
Çektikleri abuk subuk videoları, sosyal medya ile Youtube'daki kendi özel mecralarına yükleyerek ünlenme çabası içine giren "yaşam koçları" ve her türlü bilgiye, aynı mecralardan ulaşabileceklerini zanneden...
Eğitimsiz olmaları sayesinde de, gözlerine ilişen her haltı "like"lamak da...
Her hangi bir beis görmeyen zeka engelli tiplerle fena kafa bulunulduğu, "kara mizah (dark comedy)" ögelerle süslenilmiş; gece başlayıp sabaha kadar süren...
Son derece basit...
Ama bir o kadar da şahane olan bir drama olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz, 29 Eylül 2023 tarihinde; Netflix platformunda, izleyicisiyle buluşturulmuş olan CMYLMZ / Fikirsanat yapımı bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
İDO'dan (İstanbul Deniz Otobüsleri) dolayısıyla da çaycılık yaptığı vapurdan ayrılan, pandemi falan da derken...
Evde, sıkıntılı bir iki yıl geçirmiş olan Ayzek...
***
Peri Sönmez (Nilperi Şahinkaya) adındaki bir kadının, "Kendini Affet, Uyumlan ve Kabullen" ile "Toksit İlişki mi? Asla" isimli iki Instagram videosunu; kendine favori edinerek hayata geçirmiş olan Ayzek...
Kendilerini, toksit bulduğu ve kendisine iyi gelmediği için...
Vapurdan, Salih (Zafer Algöz) ve Bahri (Can Yılmaz) ile de görüşmeyi bırakarak...
Onlarla olan muhabbetini tamamen kesmiştir...
***
Bir an önce evlenmesi ve çektirmiş olduğu dişlerini yaptırması hususlarında ısrarcı olan annesiyle (seslendiren Tilbe Saran) birlikte yaşayan Ayzek...
Nihayetin de muradına ermiş...
Ve...
Patronu Cengiz'i (Mustafa Kırantepe) ikna ederek...
Gece işi bulduğu Komodor Palas Otel'de, çalışmaya başlamıştır...
***
Derken...
Otelde karşılaşacağımız ilk müşteri...
103 numaralı oda da kalan, bestekar Bahtiyar (Celal Kadri Kınoğlu) olur...
***
Ayzek açısından...
İlk gün için ters giden tek husus ise...
Göğsüne takacağı rozetteki isminin, Metin yerine Çetin olarak yazılmış olmasıdır...
***
Ki...
Patronu Cengiz'e göre, zaten deneme süresi içinde olması nedeniyle Ayzek...
Bu ufak ayrıntıya, kafasına takmamalıdır...
***
Neyse...
Kapısında, "Maskesiz Girilmez!!!" uyarısı da bulunan; otelin çamaşırhanesine uğrayan Ayzek...
Orada...
Kendi annesiyle, kızcağızın annesinin...
Görücü usulü misali ikisini baş göz etmeye uğraştıkları; kendisi gibi gece vardiyasında çalışmakta olup, ütü yapmakta olan Suhal (Ahsen Eroğlu) ile tanışır...
***
Ve...
Suhal'i gördükten sonra...
Telefon ile arayacağı annesine, "Bu kız bana uygun mu?" diyerek sitem edecek olan Ayzek...
Suhal ile tam evlilik mevzusuna girecekken...
Resepsiyona inen Bahtiyar'ın, "Çetin bey, Çetin bey..." diye seslenen sesi duyulur...
***
Zira...
Sillesini yediği hayata küsmüş ve karısı Dora (Seda Akman) tarafınca da terk edilmiş eski bir edebiyat profesörü olan...
Maske takmayı reddetmesinin yanı sıra aşı karşıtı olduğunu da açıkça belli eden Bahtiyar...
Yandaki tekel büfesinden...
Altı bira, 400 gram tuzlu fıstık ve bir kutu jilet aldıracak...
İlaveten...
Bir leğen de sıcak su isteyecektir...
***
Saat biraz daha ilerlediğinde...
İçeri girerek resepsiyonun önünde duran Davut (Bülent Şakrak) Ayzek'ten, kendisi için tek kişilik bir oda talebinde bulunup...
Odanın ücretini de...
Cebinden çıkarttığı zarfın içindeki bir tomar paradan peşinen öder ödemez de...
Ayzek'te kendisinden, kayıt için kimliğini ister...
***
Adının deftere kaydedilmesine karşı olan Davut; yine cebinden çıkardığı para zarfından bu sefer, oda parasının üç katı olan 600 TL'yi...
Ayzek'e bahşiş olarak verir...
Çünkü bu Davut...
Covid 19 salgını sebebiyle cezaevinden, şartlı tahliye edilmiş olan mahkumlardan birisidir...
***
Bu arada...
Bahtiyar'ın cebinden 270 TL ödeyerek satın aldığı siparileri teslim eden Ayzek...
Leğen için de...
Elindeki iki fincan çay ile çamaşırhaneye yeniden uğradığında...
Kara kalem portre çizimi yapan Suhal'in, Mimar Sinan Üniversitesi'nin sınavlarına hazırlanmakta olduğunu öğrenir...
***
Çok geçmez...
Otelin karşısındaki seyyar pilavcıdan, bir paket de kendine yaptıran Davut içeriye geçtiğinde...
"Metin... Metin gel buraya!" diye feryat figan etmekte olan Bahtiyar, merdivenlerden inmektedir...
Zira, biraları içip kafayı bulmasının ardından; jiletle bileğini keserek intihar etmeyi kafaya koymuş olan bestekar müzisyen, kan revan içinde kalmasına rağmen başarılı olamamıştır...
***
Fakat...
O akşam için Ayzek'i etkileyen...
Hatta suratını, ciddi anlamda asmasına bile yol açan esas konu; ne Bahtiyar'ın intihara teşebbüsü ne de beli silahlı Davut'un durumudur...
Bahtiyar'ın bileğine sarmak amacıyla, ütülediği çarşaflardan birisini getiren Suhal'in bir ayağının, aksamakta olduğunu fark etmesidir...
***
Ayzek'in benzinin, kan tutması sebebiyle attığını düşünen Davut...
Cebinden çıkarttığı bir başka 200 TL ile kendisini, pansuman malzemesi temin etmesi için...
Sabaha kadar içine, yoğun miktarda cin katacağı kolalı meşrubat ile demlenecek olan Saniye'nin (Özge Özberk) işletmekte olduğu nöbetçi eczaneye gönderir...
***
Ayzek, Bahtiyar'ın odasından, tekele iade etmek üzere aldığı dört şişe birayla...
Bir kez daha eczaneye uğradığında, "Her Şey Çok Güzel Olacak" (1998) filmindeki Altan (Cem Yılmaz)n ile ecza deposu çalışanı ağabeyi Nuri'ye (Mazhar Alanson) gönderme yapmaktan da geri durmaz...
Dakika 34
***
Bahtiyar'ın, kendisini öldürmesi gayesiyle para teklif edeceği...
Reçeteli sakinleştirici "BiCoverdim" kullanan Ayzek'in, mahallenin madde bağımlısı Çarli (Diren Polatoğulları) tarafından kıçından bıçaklanacağı...
"Komodor Palas"ın Ayzek'in...
Stanley Kubrick'in "Shining"indeki (1980) "Overlook Hotel"ine dönüşeceği...
Filmin geride kalanında, otelin temizlik görevlisi Hacer (Selen Şenay) üzerinden siz değerli sinemasever dostlarımızı; "kadına yönelik şiddet" ve "yargı sistemine" ilişkin etkileyici bir eleştiriyi de bünyesinde barındıran, 80 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,