Senaryosunu Okan Özkunt'un kaleme aldığı ve yönetmen koltuğunda da "Kutsal Damacana" 4 ile 5'ten de tanıdığımız Kamil Çetin'in oturmakta olduğu "Öt Bakalım"; sinemadan anlayan birileri açısından, ziyadesiyle hafif bir komedi olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz...
Gerek sınırlı süresi ve gerekse de oyuncu kadrosunun...
Olumlu anlamdaki niteliği sebebiyle...
Peşinen eleyerek...
Devre dışı bırakmayı göze alamadığımız...
Oldukça düşük bir bütçe ile çekildiği de hemen her halinden belli olan bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
Gecenin bir yarısı...
İstanbul sokaklarında yapılan bir koşuşturma esnasında...
Peşindekileri atlatamayacağı şüphesine düşen kimliği meçhul bir adam...
Elindeki paketi...
Önünde durduğu...
Hasan ustaya (Güray Kip) ait koltuk kanepe yapım ve tamir atölyesinin içine fırlatıp atarak...
Karanlıklara karışır...
***
Ertesi sabah...
Nevzat'ın kafeleri için sipariş ettiği koltukla alakalı kumaşın...
Atölyenin içine...
Aynen Amerikalı meslektaşları misali fırlatılarak bırakılması nedeniyle...
Tedbirsiz davranan kargo çalışanlarınca...
Kapısının camının kırıldığını zannederek söylenen Hasan usta ile kalfası (Mehmet Emre Tunç)...
Dükkanlarını açarlarken...
***
Emekliliklerinde...
Bir kafe işletmeye karar veren Figen (Asuman Dabak) ile Nevzat (Murat Akkoyunlu) ise...
Açılış gününün son hazırlıklarını yapmaktadırlar...
***
Ki...
Çok geçmeyecek...
Ve Hasan usta ile kalfası da...
Söz konusu koltuğu sırtladıkları gibi...
Kafeye götürüp...
Figen ile Nevzat'a teslim edecekler...
***
Ardından da...
İçi müşteri dolan kafede...
Figen ile Nevzat...
Garsonları Sadık (Serkan Şengül) ile beraber...
İşin servis ve müşterileri hoş tutma kısmına geçerlerken...
***
Figen ile Nevzat arasındaki fısıldaşmadan...
Günün sürpriz konuğu Tarık Mengüç'ün (kendisi) hastalanmış olması sebebiyle...
Gelip şarkı söyleyemeyeceği...
Anlaşıldığı esnada...
***
Dertli karı koca arasındaki...
Bu sohbete kulak misafiri olan müşterilerden emekli Yeşilçam dublörü Galip (Kubilay Penbeklioğlu)...
Figüranlar kahvesinden...
Tarık Mengüç'ün benzerini çağırmayı önererek...
Çaresiz durumdaki Figen ile Nevzat'ın yaralarına merhem olurken...
***
Hasan ustanın imal ettiği koltuğa oturanların kendilerini...
Ölçüp biçerek ifade etmeyi bırakarak...
Aynen içlerinden geçtiği şekilde kırıp dökerek...
Kitabın ortasından konuşmaya başladıkları...
***
Daha da doğrusu...
Düşündükleri her şeyi...
Karşılarındakine itiraf ettikleri fark edilir...
***
Özellikle de...
Bunların arasında...
Yakınlardaki Merkez Hakem Komitesi toplantısında başkanlığa aday olduğunu açıklayan...
Emekli hakem Erman Keser (Tuncay Beyazıt) vakası ve onun "Küçük Erman" kısmı var ki...
***
Geleneksel üslubumuz gereği...
"Spoiler" vermek suretiyle, henüz seyretmemiş olanların ağızlarının tadını kaçırmak istemediğimiz için biz de kendi anlatımımızı...
Filmdeki tüm heyecanın start alacağı...
Burada noktalamamızı gerektirecek...
Dakika 30...
***
Gerçekleri söyleten koltukta kullanılan kumaşın sırrının çözüleceği filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; sıkılmadan izlenebilen, 65 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
Yeter ki...
Çok da büyük beklentilere girmiş olmayın...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,