Senaryosunu da kaleme alan Çağan Irmak'ın yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu "Sevda: Mecburi İstikamet"; ilgiyle izlenilen, bir aile draması olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz...
Oldukça mütevazı bir bütçe ile çekilmesinin yanı sıra...
Başat unsur olarak oyuncu performanslarına dayanıldığı da hemen her halinden belli olan bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
Yeşilçam sinemasının hüküm sürdüğü...
1974 yılında...
Haftalık olarak yayınlanan...
Dönemin önemli basın yayın organlarından...
Ses mecmuasının düzenlediği Sinema Artisti, Fotomodel ve Jön yarişmasında...
Birincilik tacını giyen Selim Erensoylu (Selçuk Yöntem)...
Aradan geçen kırk küsur senenin sonunda...
"Kurt kocayınca, köpeklerin maskarası olur" misali...
***
Genç oyunculardan...
Bora'nın (Hilmicem İntepe) ayak oyunları neticesinde...
Rol almakta olduğu "Zümrüt Köşk" isimli diziden...
Senaryoda değişiklik yapılarak...
Öldürülerek ihraç edilip yollanılsa da...
***
Yapılan basın açıklamalarında...
Bizzat Selim'in ricasıyla...
Ailevi sağlık sorunlarından söz edilerek...
Gerçek sebepler sümen altı edilirken...
***
Söz konusu 1970'li yıllarda...
Şöhretin basamaklarında...
Koşar adım ilerleyen Selim (Kubilay Aka)...
Aynı filmlerde...
Baş rolleri birlikte paylaştığı Sevda Başaran (Elif Ceren Balıkçı) ile evlenerek...
Dünya evine girer...
***
Ardından da...
Sinemaya veda eden Sevda...
Evinin hanımı olmaya karar verirken...
Erensoylu çiftinin...
Suna adındaki bebekleri de dünyaya gelir...
***
Fakat...
Tarihler 1993 yılını gösterirken...
4 yaşındaki Suna'nın (Deren Yıldırım, Defne Yıldırım)...
Otizm'den mustarip olduğu anlaşılır...
***
Çok geçmez...
Siyam ikizleri misali...
Kamerası ve laptopu ile yapışık bir halde yaşayan Suna (Selin Şekerci)...
Genç bir kız halini alırken...
Sağlık sorunlarıyla uğraşan Sevda (Sevda Aktolga)...
Hayata gözlerini yumacak...
***
Böyle olunca da...
Uzun yıllardır...
Ailesi yerine sadece mesleğine odaklanan Selim...
Zaten sektörden de dışlanıldığı bu dönemde...
***
Beklenilmedik...
Yeni bir film teklifi alsa dahi artık kendini tamamen...
Bakıcısı Fatoş (Günay Karacaoğlu) ve eğitmeninin de (Şebnem Sönmez) yardımlarıyla...
Suna'ya adamak mecburiyetinde hissedecek...
***
Bunun için de öncelikle...
Kızının güvenini kazanması gerekecek...
***
Ancak...
Geleneksel üslubumuz gereği...
"Spoiler" vermek suretiyle, henüz seyretmemiş olanların ağızlarının tadını kaçırmak istemediğimiz için biz de kendi anlatımımızı...
Filmdeki tüm heyecanın start alacağı...
Burada noktalayacağız...
Dakika 27...
***
Yalnızca baba ile kızı değil de...
Flashback geçişleriyle sık sık geçmişe de dönülerek...
Şöhretinden taviz vermek niyetinde olmayan Selim ile kendini çocuğuna hasreden Sevda ve dolayısıyla küçük Suna arasında yaşananların da gözler önüne serileceği filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; ne seyrettiğini anlamayanların olumsuz eleştirilerine aldırmadan...
Aynı sıklıkla Selim'in kendi vicdanıyla da hesaplaşırken, sürpriz bir finali de bünyesinde barındıran...
70 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,