Hesabım
    Back To Black
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Back To Black

    "Size bir sır vereyim mi? Hiçbir şeyden pişman değilim!"

    Yazar: Gizem Ertürk

    27 yaşında hayata veda eden İngiliz caz ve soul müzik ikonu, Amy Winehouse aramızdan ayrılalı 13, aynı adlı filme adını veren şarkı yayınlananı tam 17 yıl oldu geçtiğimiz 30 Nisan’da…

    O zamanlar 20 yaşına yeni girmiş çiçeği burnunda bir üniversite öğrencisiydim ve Amy’nin kendi cenazesinin klibini yaptığı o görüntüler kalbimi paramparça etmişti. Klipte Amy, kendi mezar taşını diktirip "Huzur içinde yat Amy Winehouse'un kalbi" diye yazdırmıştı.

    Bu dahiyane fikrin Amy’nin kendisine ait olmadığını düşünmek zor değil. Her seferinde popüler olmanın umrunda olmadığını söyleyen Amy’nin plak şirketleriyle sıklıkla ters düştüğünü biliyoruz. Hiç şüphe yok ki şirketin “ürün” olarak gördüğü ve karşılığı milyonlara dolara tekabül eden bir “kalp” onun ki… Yeteneği ise paha biçilmezdi…

    Amy’i bu kadar ilginç kılan bir başka özellik ise dönemdaşları gibi bir kalıba sığmamasıydı. 70’lerden kalma başına buyruk rock star imajı çiziyordu. Bir modern zaman Janis Joplin’i ya da saray duvarları arasına sıkışmış Prenses Diana’ydı adeta. İşte bu hali aç gözlü magazin basının iştahını kabartmaya yetmişti bile.

    .

    İşte 21. yüzyılın en ikonik yıldızlarından Amy Winehouse'un hayat hikayesini konu alan Back to Black, bu özel yeteneğin hayatını, ergenlikten yetişkinliğe yolculuğunu ve günümüzdeki en çok satan albümlerden birinin yaratıldığı dönemi anlatmaya meylediyor.

    Sanatçının tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’deki hayranlarının da merakla beklediği biyografik film, hakkındaki tartışmaları yeniden alevlendirecek gibi görünüyor.

    Filmin çekildiği haberi 5 yıldan uzun bir süredir bizlerin gündemindeydi. Sanatçının ölümünden birkaç yıl sonra gelen 2015 tarihli Asif Kapadia imzalı “Amy” belgeseli dengeli ve gerçekçi anlatımıyla hayranları ziyadesiyle memnun etmişti. Belgeseli izlerken bolca gözyaşı döktüğümüzü ve gerçek Amy’i tüm çıplaklığıyla gösterdiğini hatırlıyorum.

    O belgeselde, Winehouse’un naif ilk genç kızlık yılları, babasının baskıcı tutumu, eşinin dengesiz davranışları ve tüm bu hengame içinde bir gecede 5 Grammy ödülü birden kazanan yıldızın alkol ve uyuşturucularla sınavını da tüm çıplaklığıyla görme fırsatı bulmuştuk. Gerçi Amy tüm hayatını kameralar önünde yaşadığı ve basına uzun zamandır aç kaldığı malzemeyi savunmasızca verdiği için adeta göz göre ellerimizin arasından kayıp gitmişti

    Peki Back to Black filmi bize yeni olarak ne sunuyor? 27’ler kulübünün son büyük kayıplarından olan sanatçının hayatına hangi pencereden bakıyor? Öncelikle filmin yönetimi bir kadına -Sam Taylor-Johnson’a- emanet olduğu için başta mutlu olmuştum. Filmi yurtdışında izleyenlerden de feminist bir bakış açısıyla çekildiğine dair bazı fısıltılar gelmişti. Ancak sonuç maalesef aşırı ağdalı bir melodram olmaktan öteye gidememiş. Eminim yönetmenin de niyeti bu değildi ancak dramanın dozunu fazla kaçırınca kontrolü kaybediyor.

    .

    Marisa Abela başta olmak üzere filmin cast seçimi başarılı, Abela da performansı için oldukça çaba sarfediyor ancak senaryonun tek düzeliği karşısında çırpınmaktan başka pek de çaresi kalmıyor.

    Film başında Grammy ödüllü Amy’nin kendisine ait olan “Sesimle hatırlanmak istiyorum” sözünü hatırlatılıyor. Böyle olunca hakkı verilmiş bir hayat hikayesi izleyeceğinizi sanıyorsunuz ancak film sanatçıyı hafızalarımızda içki ve uyuşturuculardan ibaret içi boş bir magazin figürü olarak sunmaktan öteye geçemiyor.

    Amy belgeselini izlemiş ve hakkında yazılmış kitapları okuyanlar, bu filmdeki Amy’nin tıpkı yaşarken olduğu gibi magazin figürü olarak sömürülmesinden farksız olduğunu görecekler, fakat onunla ilk kez tanışacak olan yeni kuşaklar için oldukça talihsiz portre çizdiği kesin.

    Özetle Amy’nin uyuşturucu ve alkol alışkanlıklarını görmezden gelen bir film değildi beklentim… Olması gereken sanatçının dahi yönünü de en az deli yönleri kadar eşit bir potada eritebilmesiydi. Babası ve eski eşini birer iyilik timsali olarak göstermesi değil, onlara Amy’nin kötü gidişinde pay sahibi olarak sorumluluk aldırmasıydı.

    Sex, drugs ve rock'roll felsefesine Forever 27 Club’ın kıdemli üyeleri Jimi Hendrix, Janis Joplin, Jim Morrisson, Kurt Cobain gibi gönülden bağlı olan Amy sadece kadın olduğu için zaaflarıyla değil gerçek bir sanatçı gibi yeteneğiyle anılacak. "Size bir sır vereyim mi? Hiçbir şeyden pişman değilim!" demişti tam da bu yüzden sesiyle hatırlanmaya devam edecek, sonsuza dek…

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top