Usta yönetmen şansa bırakmıyor!
Yazar: Banu BozdemirWoody Allen 88 yaşında, kariyerinin ellinci ve ilk Fransızca filmi Coup de chance / Şans Eseri filmiyle yine keyifli ve soğukkanlı yapımlarından birine imza atmayı başarıyor. Woody Allen çoğu çevrelerce dışlanmış olsa da tepkiler arasında yol almaya, tesadüflerin bir kazanç ya da felaket olduğu, kazaların, kayıpların şipşak halledildiği ve kendi etrafında çözüldüğü filmler çekmeye devam ediyor.
Şans Eseri filmi de rasgele bir buluşmayla başlıyor ve sınırlarını aşıp bir ilişkiye dönüşüyor. Şimdi evli olan Fanny’e görmediği yıllar boyunca aşık olan Alain, ona ilişkileri esnasında bir piyango bileti hediye eder. Bu romantizm barındıran hediye aslında bu ilişkinin şans konusundaki ortalamasını ifade etmektedir. Hatta yazar bir alıntı cümlesiyle filmin bütün kaderinin altını kalınca çizer. "Kış gelmeden önce harekete geçmezsek hepimiz buzda donarız." der ve filmin makarasını sarmaya devam eder.
Suçlar ve Kabahatler ile Maç Sayısı tarzında bir suç komedisi olan filmde, aldatma, bir katalizör görevi görürken kayıp kelimesi de kuşku uyandıran ama kimsenin tahmin edemediği bir sona evrilen detaylar barındırıyor. Allen ayağının altından çekilen tüm halılara rağmen başarılı filmlerinden birini ortaya çıkarmaya sebat etmiş izlenimi veriyor!
Fanny’nin kocası Jean hiç de yabana atılacak, karısındaki aşk değişimini fark etmeyecek cinsten bir adam değildir ve film ormandaki avlanma sahnelerinin, silahların bu aşk üçgenine çevrileceği konusunda bizi baştan uyarır. Biz de bu yasak aşka bulaşan, kimin Jean’in hangi hain planları içerisinde telef olma ihtimali olacağını bekleyemeye başlıyoruz. Film soğukkanlı, açık seçik ve jazz müziğiyle sarmalanmış gerilimli sahnelerini önümüze getirirken son ana kadar ters köşe yapacağını bize hissettirmiyor. Aslında Allen her şeyi lafların arasına bir puzzle gibi yerleştiriyor ve kayıp parçayı son ana kadar bulmamıza izin vermiyor, bu da filmin artısı oluyor.
Filmin pastoral tatları iki yanlı ve zıt kutuplu ilerliyor. Bir yanda eskiden bohem olan Fanny’nin aşkı Alain ile Paris’in farklı parklarında yaşadıkları buluşmalar romantik anlar içerir. İkinci el kitapçılar, evde pişirilen spagetti, yerlere serilmiş yaprakların arasında geçen sıradan ama romantik anlar, diğer yanda tırnağıyla kazıdığı servetiyle gurur duyan, evinin bir odasını tren yoluna çeviren bir adamın ormanda geyik avlayarak geçirdiği pastoral anlar vardır ki Fanny’nin kafası karışık olsa da ilerleyen zamanda hangisini seçeceği çok aşikardır. Fanny bu avlanma seanslarında muhteşem orman evinde kitap okur ya da yemek yapar, bu kabulleniş, geride durma hali ona yeterli gelir ama Alain onu tekrar geçmişin saf dokusuyla buluşturur. Fanny ve Alain aynıdır; suçlu, çaresiz ve masum bir sığınmadır bu! Jean ise kaybetmeye tahammülü olmayan, önüne çıkan pürüzleri yok etme konusunda usta biri… Filmin karanlık tarafa geçerken bile genel dokusu değişmiyor, Allen ufak tefek devamlılık hatalarına rağmen ustalıkla bildiği yoldan devam ediyor. Oyuncular da güçlü ve inanmış performanslarıyla bizi filmin atmosferinde tutmaya yardımcı oluyorlar. Sade bir güzellikle Lou de Laâge, Niels Schneider, Melvil Poupaud, kuşkucu ve bir anda filmin seyrine etki eden anne rolüyle Valérie Lemercier filme yeni bir soluk katmışlar. Amerika’dan Avrupa’ya transfer olan yönetmene bu zorunlu değişim yaramış gibi görünüyor, filme kattığı doğaçlama havası ve ballad tarzı seyirciyi içine çekmeyi başarıyor!
twitter.com/banubozdemir