Peki, aşk mümkün müdür hala?
Yazar: Duygu KocabaylıoğluFinlandiya’nın bol ödüllü auteur sinemacısı Aki Kaurismäki ile Helsinki’nin bedbaht sokaklarına dönmeye hazır mısınız? Finlandiya göçmenlerini ve Helsinki’nin ‘diğerlerini’ vizöründen izlemeye meftun olduğumuz Kaurismäki’yi en son 2017’de Umudun Öteki Yüzü’nde (Toivon tuolla puolen), Suriyeli Khaled ile pokerci restoran işletmecisi Wikström’ün kesişen yollarında bırakmıştık. Hem icra ettiği sanatsal duruş, hem de insani değerlere dair tutumu ile protest bir sanatçı olan Aki Kaurismäki, son filmi Umudun Öteki Yüzü’nden 6 sene sonra gelen Fallen Leaves (2023) ile sinemasına bir kez daha hayran bırakmayı başarıyor.
Ansa ve Holappa, Helsinki'de bir karaoke barda tesadüfen tanışan, iki yalnız bireydir. Kaurismäki’nin kamerasından seyirciye yansıyan diğer pek çok kayıp ruh arasında, yolları bir kez daha kesişir; zira birinin çalışacak gündelik bir işe ihtiyacı varken diğerinin de aynı barda içmeye ihtiyacı vardır. Birbirlerini -ya da hayatta kalmak dışında herhangi bir şey- aradıklarından bile şüphe duyabileceğimiz bu iki karakter, karşılıklı olarak bir şekilde hoşlanırlar ama günümüz modern Helsinki'sinde bir türlü tekrar buluşamazlar! Kaybolan telefon numaraları, bilinmeyen isimler ve adresler arasında kader ağlarını örebilecek midir?
Latifesi bir yana, mevzuyu bu kadar Yeşilçam (ya da Fin?) melodramına çevirmeyelim ama Fallen Leaves, en başta soğuk mizah olmak üzere, minimal diyaloglar, ifadesi belli belirsiz yüzler ve nostaljik bir estetiğin yeniden bir araya geldiği, tipik bir Aki Kaurismäki sineması örneği. Yönetmenin anlatmaya tabir-i caizse doyamadığı alt sınıf işsizliği ya da işçi sınıfının katı bir yönetmelikler silsilesi içerisinde hor görülmesi temaları çevresinde dolaşan senaryo, bu sefer merkezine -alıştığımız- göçmenlik yerine alt sınıf alkolizmini almayı tercih ediyor. Öte yandan Kaurismäki bu temalarla öyle bir oynuyor, öyle bir ters köşe yapıyor ki yine kör gözümüze parmak sokmadan, vaaz vermeden derdini anlatıyor.
Bu noktada oyunculuklara değinmeden geçmeyelim. Filmin başrol oyuncuları Alma Pöysti ve Jussi Vatanen, filmin soğuk dekoruna ve içinden çıkamadığımız zamansızlığına yakışır, sade oyunculukları ile yönetmen ne istediyse kameraya onu vermeyi başarıyorlar. İnce jestler, mimikler, var ile yok arası bakışlar seyirciye filmin duygusunu -bu garip evrende dahi- geçiriyor. Bu sıradışı tarz, günümüz sinemasında her “benim! “diyen oyuncunun altından kalkabileceği bir yetkinlik de değil doğrusu. Hikayeye tam orta yerinden dalan köpek Chaplin bile üzerine düşeni yerine getirmeyi biliyor!
Teknik açıdan, yakın plan çekimleri bir yana tiyatrovari bir renk paleti, dekor ve ışık kullanımı da söz konusu Fallan Leaves’te. Kaurismäki'nin minimalist tarzını vurgulayan yakın plan kamera açılarının yanı sıra Timo Salminen imzalı sinematografisi şehrin kasvetli sokakları ile sosyal hayatın renkli yönleri arasında bir kontrast yakalıyor. Örneğin işçi sınıfının konakladığı barakalar ne kadar tekdüze ve soğuksa, aynı işçilerin eğlenmeye gittikleri karaoke barın neon tabelaları ya da Ansa'nın sıradanlaşan mutsuzluğuna karşın giydiği kıpkırmızı elbisesi gibi karşıtlıklar filmin görsel stilini de vurgulayan detaylar olarak aklımızda kalıyor. Tabii tüm bu renk paletinin bir de yerlere düşmüş sonbahar yaprakları üzerinde yaşandığını, özellikle içimizi ısıtan final sahnesini de düşünürsek…
Yönetmenin kurgusal romantizm ile şaşırtıcı günlük gerçekçilik arasında ördüğü filmde, seyircinin aklını en çok karıştıracak unsur, şüphesiz ki senaryonun ‘zamansızlığı’. Yazı boyunca değinmeye çalıştığımız tüm detaylar aslında filmin zamansızlık ya da herhangi bir zamana ait olabilme ihtimalini vurgulamak üzerine inşa edilmiş gibi. Peki, yönetmen Aki Kaurismäki ne yapıyor? Tam bu zamansızlığa kendimizi kaptırdığımız anda bir radyo yayını devreye giriyor ve fonda Ukrayna-Rusya savaşının en taze haberlerini duymaya başlıyoruz! Üstelik bu geçmişten gelen bir çatışma/sürtüşme haberi de değil basbayağı Ukrayna devlet başkanı Zelensky’nin ismi de telaffuz ediliyor! Buyur burdan yak sevgili seyirci! Sen istediğin kadar filmin nostaljisine kapıl, ”Eh 1960’larda telefon numarası, adres kaybedersen tabii ki buluşamazsın!” de, çat diye kulağına 2022 savaşı fısıldansın!
Eee ‘muhtarı’ değiliz belki ama 70 küsur yıllık Cannes Jüri Ödülü’nü de adama boşuna vermiyorlar hani… Öte yandan, uluslararası camiada özellikle eleştirmenlerin övgüsüne mazhar olan Fallen Leaves’in, kendi ülkesinin seyircilerini ve eleştirmenlerini de biraz sarstığını ekleyelim. Hafif bir milliyetçilik tonu ile “Görmek ya da gösterilmek istendiğimiz Finlandiya mı bu mu?” nidaları Kaurismäki sineması için telaffuz edilir olmuş…
Çok uzun lafın kısası, layık görüldüğü adaylıklar ve aldığı ödüllerin yanı sıra gelen yerel eleştirilere rağmen ülkesi Finlandiya’nın bu yılki Oscar temsilcisi olmayı başaran ve 81 dakikaya aylarca bir yaşanmışlık sığdıran Fallen Leaves, bizim ülkemizde vizyonu tamamen pas geçerek MUBI platformunda bu cumadan itibaren yayında. Yaşattığı sinema duygusu ile yüksek kaliteli bir perde projeksiyonunu ve ses sistemini yerden göğe kadar hak etmesine rağmen, elinizdeki en iyi koşullarda seyretmeniz tavsiye olunur.