Hesabım
    Gülümse
    Ortalama puan
    3,8
    56 Puanlama
    Gülümse hakkında görüşlerin ?

    10 Kullanıcı yorumları

    5
    2 Eleştiri
    4
    3 Eleştiri
    3
    4 Eleştiri
    2
    1 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Alparslan BOZLAK
    Alparslan BOZLAK

    1 değerlendirme Takip Et!

    5,0
    13 Haziran 2024 tarihinde eklendi
    Mükemmel ötesi bir film puan kıran neyden kırdı bilmiyorum kesinlikle tavsiye ediyorum rüyanıza girebilir dikkat edin 😄
    Eda Urgan
    Eda Urgan

    1 değerlendirme Takip Et!

    5,0
    8 Haziran 2024 tarihinde eklendi
    Her anı korkunçtu, gerilerek izledim... Sonunu da ayrıca sabırsızlıkla bekledim. Bence kesinlikle izlenebilir.
    İsil Celebi
    İsil Celebi

    4 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    18 Aralık 2023 tarihinde eklendi
    Yorumlara bakmayın gayet başarılı..gerilim var gizem var oyunculuklar çok iyi beğendim..çok güzel film
    Selçuk Özdemir
    Selçuk Özdemir

    Takipçi 33 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    2 Nisan 2023 tarihinde eklendi
    "Gülümse çünkü başka hiçbir şeyin yok"

    Film son dönem çöplüğe dönen korku filmi sektörüne kurtarmaya gelmiş gibi duruyor. Parker abimiz sonunu biraz daha güzel hale getirseydi film tam anlamıyla mükemmeldi. Filmin ilk saatlerde yedirilmesinin ardına yapılan final maalesef film için güzel bir final değil.

    Filmin başlarında yaşanılan güzel bazı sahneler var. Aslında önceden de bildiğimiz korku sahneleri (jumspcare) tarzı şeyler var. Bunların önceki korku filmlerinde de sıkça görüyoruz ama bunlar filme güzel yedirilmiş. Bunların atmosfer ile birleşimi ise muhteşem. Sanırım evde tek başınıza gece kulaklıkla bu filmi izlemek hepimiz için kolay olmayacaktır çünkü bazı noktalarda cidden sağlam korkulututabiliriz.

    Gerilim kısmına gelirsek. Film müzikler ve atmosfer ile bunu orta düzeyde tamamlıyor. Kadın oyuncumuzu da tebrik etmek gerekiyor zira tam anlamıyla bitkin düşkün birini anlatması harika. Müziklerin kullanımı ile birlikte çekim teknikleri de üstüne eklenince gerilimi damarlarında hissetmeme şansınız yok.

    Benim bu filmi sevmem korku filmlerini sevmem ile alakalı değil. Filmin muhteşem şekilde içine drama katmış olması ve kurgusunu sağlam yapması. Korku filmlerin tek unsuru "hadi şuraya bir korkunç makyaj surat yapalım" olmamalı. Mesela metaforik bir "gülme" bile filmi diğerlerinden ayırmaya yetiyor. Filmde baktığımızda tam 10 defa bu korkunç gülme ifadesini görüyoruz. Tırsıtmıyor değil. Hele ilk baştaki boğazını kesen ablamızı tebrik ediyorum. Bir insan ancak bu kadar korkunç gülebilir. Arkasında sağlam bir hikaye var ve bu hikaye mantıklı argümanlar ile destekleniyor.
    Filmde ki baş karakterimizin kız kardeşi ve sevgilisi var. Aslında ne kadar mutlu olduklarını düşündüğümüz bu sevgili çift , kızın aklını yitirme davranışları sergilemesi ile çorbaya döner. Kızın dediklerine inanmayan abimiz haklı bir tepki ile karşılaşıyor belki de. Kendi küçük dünyasının hayallerini kuran damat adayı maalesef kızın ne yaşadığını umursamamıştır bile. Buradaki eleştiri güzel bir noktadadır. İlişkilerin sağlam bir temel üzerinde kurulu olmaması kızımızı daha çaresiz bırakmaktadır. Şöyle düşünün : Doğru bildiğinizden emin olduğunuz bir durum var. Sevgiliniz beklemediğiniz bir tepki veriyor, insanlar deli olduğunuzu düşünüyor ve kimse sizi dinlemiyor. Ana karakterimiz böyle bir durumda zaten sağa sola giderek derdini anlatmaya çalışıyor ama herkes ona "Rose biraz dinlenmeye ihtiyacın var" diyor. Oysa ablamızın dinlenmeye değil dinlenilmeye ihtiyacı var. Zira kıza aşık olan diğer karakterimiz ise tam tersi bir davranış sergileyerek kıza güzel davranıp her istediğini yapmaktadır. Burada yönetmen burada gene kıza inanan tek adam figürünü gösterere zaten korku filmlerinde sıkça gördüğümüz bir şey yapıyor ve en sonunda o adama bir şey olacağını önden gösteriyor (her ne kadar mutlu sonla bitmesi bence daha iyi olsa da, devam filmi olacak olur mu? (!)

    Filmdeki lanetin travma kaynaklı insanların intaharlarından kaynaklandığını söylemeliyiz. Canavarımız gerçek mi yoksa insanların zihninde kurdukları birer bilmecemi bunun cevabını inanın bende veremedim. Bu açık uçlu durum filmi iki adım daha öte atıyor. Saf korku olmasından ziyade psikolojik bir tat katıyor. İntiharların insanların travmatik eski olaylarını hatırlattıklarını ve böylece bu durumların insanların zihninde birer canavara dönüştüklerini söyleyebiliriz. Ama bir canavarın olma ihtimali ağır basıyor gibi.

    Ana karakterimizin annesi, karakterimiz daha çocukken intihar ediyor. İntihar esnasında ablası ondan bunaldığı içim evde değil ve o zamanlar küçük bir kız olan karakterimiz büyük bir çelişki yaşıyor. Annesi tam intihar edecekken yaptığından pişman olup Rose bacımızdan yardım istiyor ama ondan çektiği eziyetten olsa gerek ona yardım etmiyor. Bu durum iki kardeşte de ciddi travmaya sebep oluyor. Ablamız sakin bir hayat kurup ev hanımlığını tercih ederken. Ana karakterimiz insanlara yardım ederek bu travmasını çözmeye çalışıyor. Burada bile çifte durum da bulunulması güzel bir nokta. Başta ki ana noktada da zaten Rose ablamızın bir nebze de olsa insanlara yardım etmek istediği (ki bu yüzden intihar gördüğü) diğer ablamızın ise sakin bir hayat yaşamak istediğini üstüne kuruluyor. Baştaki yemek sekansında yaşadığı travma verici durumu sakin bir hayat ile aşmaya çalışıyor ve hayatı ağzına vuruyor. Rose ablamız ise güçlü, ablamız dingin, ablamız samimi, ablamız cesaretli... (ah ikinci film çıkmayacak olsa görürdük)

    Filmde bu travma üzerinden kurgulanmış olaylar dönuyor. Karakterimiz, annesinin ölümünden kendisini sorumlu tutuyor ve gözünün önünde birinin intihar etmesi bu durumu tetikleyip onun zihninde de bir canavara netice veriyor.


    Film kesinlikle son dönem korku filmleri arasında kolayca sıyrılır. İkinci filme yer açmak gerektiğinden olsa gerek sonu pek iyi bitirilmemiş ama gene de bir alkışı hak ettiğini söylemek gerek. Korku gerilim, drama, psikoloji ve gizem bu kadar güzel bir araya getirilebilir.

    Cümlelerime son verirken şunu söylemek istiyorum. Allah belanı versin Trevor!
    O?????? B
    O?????? B

    1 değerlendirme Takip Et!

    2,0
    4 Mart 2023 tarihinde eklendi
    Ben sadece başını ve son 10 dakikasını beğendim gerisi ne gerici ne de izlemesi keyifliydi benim için çünkü klişeydi. Başrolün oyunculuğu güzeldi ama az bir miktar gerilim sahnesi vardı, özellikle gerici bir film arıyorsanız izlemenizi önermem. Truth or Dare'a benziyordu o filmi beğenenler buna da bakabilir.
    patoshik
    patoshik

    Takipçi 58 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    22 Ocak 2023 tarihinde eklendi
    Oyunculuk normal kurgu son yılların popüler konularından olmasına rağmen fena değildi. Çoğu sahnesi tahmin edilebilir olsada filmin beni tatmin ettiğini düşünüyorum. Açıkçası yoklukta iyi gidiyor arkadaşlar iyi seyirler...
    Mert H
    Mert H

    Takipçi 1.356 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    9 Kasım 2022 tarihinde eklendi
    Çoook uzun zamandır korku filmi izlemiyormuşuz, onu anladım. Son zamanların en iyi filmiydi fakat şu tahmin edilebilirliği ve mantık hataları olmasaydı baş yapıt olabilirdi. Bu haliyle de oldukça iyi diyebiliriz.
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 2.094 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    14 Ekim 2022 tarihinde eklendi
    Senaryosunu da, "Laura Hasn't Slept" (2020) isimli kendi kısa hikayesinden uyarlayarak kaleme almasının yanı sıra ilk uzun metrajlı (debut) sinema filmini de çeken Parker Finn'in (@ParkerJFinn) yönetmen koltuğunda oturduğu "Smile"; gizemini son anına kadar koruyan, basit bir "gülümsemenin" ardındaki dehşetin ne olduğunun anlatıldığı psikolojik bir korku gerilim olarak geliyor karşımıza...

    Gelin isterseniz, 17 milyon dolarlık bir bütçeyle; "korku - gerilim" sinemasında deneyimli görüntü yönetmeni Charlie Sarroff, editör Elliot Greenberg, casting direktörü Monika Mikkelsen, özel efektler makyajcısı Lisa Forst ve görsel efektler supervizörü Vico Sharabani'nin de içinde yer aldıkları teknik bir ekibin çabalarıyla kotarılarak, brüt 102.3 milyon dolarlık bir hasılat rakamına da ulaşılmış olan sıra dışı nitelikteki bu filme biraz daha yakından bakalım...

    ***

    Dr. Rose Cotter (Sosie Bacon); ofisindeki masanın başında daldığı ve annesinin intihar ederek hayatını kaybettiği on yaşındaki çocukluk (Meghan Brown Pratt) günlerine ait bir rüyayı görmekte olduğu uykusundan, çalan telefonun sesiyle uyanır...

    Zira kendisinden; "O ölecek, ben öleceğim, herkes ölecek" şeklindeki sözcükleri mütemadiyen tekrarlamakta olan Carl Renken (Jack Sochet) isimli bir hastayla ilgilenmesi istenilmektedir...

    Rose'a göre hastadaki bu depresif savrulma, her ne kadar hastasını bir türlü ikna edemese de; birkaç günlüğüne müşahede altına alacağı Carl'ın, geçirdiği manik ataklarından bir başkası da değildir...

    ***

    Tam mesaisini tamamlayıp hastaneden ayrılmaktayken, çalan telefonun sesini duyarak odasına gerisin geriye dönen Rose'a; acil servise getirilmiş olan, yirmi altı yaşındaki yüksek lisans öğrencesi Laura Weaver'ın (Caitlin Stasey) bilgisi verilir...

    Ki aynı zamanda, mevcut polis kayıtlarında bu Laura; çekiçle intihar ederek kendini öldüren Profesör Muñoz vakasının, tek tanığı olarak da yer almaktadır...

    ***

    Kendisine emanet edilen hastayla ilgilenmek üzere muayene odasına girdiğinde Rose; içerideki koltuklardan birine oturmak yerine Laura'nın, duvarın bir köşesine dikilmeyi tercih etmekte olduğunu görür...

    Neyse...

    Rose ikna eder de, duvarın kenarından ayrılan doktora adayı Laura; kendisine, klasik psikolojik terapi protokolüne uygun soruları yönelten Rose'un karşısındaki koltuğa oturarak derdini anlatmaya başlar...

    Şöyle ki Laura; kimsenin göremediği, insana benzeyen ama insan olmayan bir şeyi gördüğünü iddia etmektedir...

    Öyle ki bu yaratık; bazıları Laura'nın yakından tanıdığı, şu an hayatta olmayan dedesi gibi çok farklı karakterlere de bürünebilmektedir...

    ***

    Derken...

    Rose, "Görününce, sana ne yapıyor?" biçimindeki can alıcı soruyu sorar Laura'ya...

    Yanıt:

    "Dostça olmayan bir 'gülümseme'dir..."

    Ve...

    Bu gülümsemenin ardından Laura, kötü bir şeyler olacağına dair bir duyguya kapılarak son derece korktuğunu da belirtir...

    Bunun üzerine Rose, bunun kalıtsal bir halüsinasyon sorunu olup olmadığını anlamak amacıyla, Laura'nın aile geçmişini irdelemeye başladığında; zaten ağlamakta olan Laura'nın verdiği tepkiler, daha da agresifleşir...

    Çünkü Laura, gördüklerinin gerçek olduğu hususunda ısrarcıdır ve aynen Rose'un diğer hastası Carl gibi öleceğini söylemektedir...

    ***

    Çok geçmez...

    "O, şimdi burada" diye bağıran Laura, kendini yere atarak resmen tepinerek yuvarlanır...

    Çaresiz kalması sebebiyle, duvardaki kırmızı telefona yönelerek yardım ekibi isteyen Rose, telefonu kapatıp gerisin geriye döndüğünde; ayağa kalkmış olan Laura, "gülümseyerek" hatta "pis pis sırıtarak" kendisine bakmakta ve kırılan porselen çiçek vazosunun bir parçasıyla da gırtlağını keserek intihar etmektedir...

    ***

    Dedektif Buckley (Perry Strong) ile memur Wilkes (Shevy Gutierrez), bu olayın soruşturmasını yürüten polis görevlileri olup; Rose'dan, Laura'nın akıl sağlığına ilişkin bilgiler almaya çalışmaktadırlar...

    Rose; kötü bir ruhun kendisine musallat olduğuna inanan Laura'nın, paranoyak sanrıları olduğu düşüncesindedir...

    Böylelikle dedektifler de, Laura'nın delirmiş olduğuna kanaat getirmiş olurlar...

    ***

    Nihayet hastaneden ayrılabilen Rose, artık evindedir...

    Duşunu alıp kadehine doldurduğu şarabı, gün içinde yaşadığı üzüntünün neden olduğu dalgınlık içinde ağır ağır yudumlarken Rose; aniden kapı açılıp da nişanlısı Trevor (Jessie T. Usher) içeriye girdiğinde, irkilerek yere düşürdüğü şarap kadehi kırılıverir...

    Ardından da birlikte...

    Rose'un evli kız kardeşi Holly (Gillian Zinser) ve kocası Greg (Nick Arapoglou) ile önceden ayarlanmış restorandaki yemek randevularına giderler...

    ***

    Ertesi gün hastanede...

    Memur Wilkes, hastası Laura'nın ölümüyle sarsılmış olan Rose'un durumunu kontrol etmek için öylesine bir yanına uğrar...

    Wilkes'ı başından kısa sürede savmayı becerebilen Rose, resepsiyon hemşiresi Wanda'nın (Ura Yoana Sánchez) gönderdiği; Laura'nın Profesör Muñoz'un ölümüne dair polisteki ifadesinin bulunduğu dosyasını, bilgisayarında incelerken oldukça ilginç bir söyleme rastlar...

    Nasıl mı?

    Aynen Laura'nın kendini öldürürken Rose'a gülümsediği gibi Victoria Muñoz'un (Judy Reyes) yastaki şaşkın eşi Profesör Muñoz'da Laura'ya gülümsemiştir...

    Mümkünse, hadi gel de çık işin içinden...

    ***

    Tam bunları okurken kardeşi Holly'den gelen telefon sonrasında dikkati dağılarak hastane içinde vizite çıkan Rose; kendisine "öleceksin" diye bağırarak seslenen hastalarından Carl Renken'ın, aniden saldırganlaştığına ve ancak erkek hemşirelerce kontrol altına alınabildiğine tanıklık eder...

    Peş peşe gelen bu iki vahim olay neticesinde hastanenin başhekimi Dr. Morgan Desai (Kal Penn); uzun vardiya sürelerinden bunalarak yorgun düşen Rose'un, bir haftalık ücretli izin kullanmasını uygun bulur...

    Böylelikle kafasını boşaltacak olan Rose, daha sağlıklı ve dingin olarak dönerek işine dört elle sarılabilecektir...

    ***

    İstemeye istemeye de olsa izne ayrılan Rose, yolda uğradığı bir oyuncakçı dükkanından; Holly'nin de verdiği bir tüyo ile, yedi yaşına girecek olan yeğeni Jackson'ın (Matthew Lamb) Cumartesi kutlanacak doğum günü için hediye olarak bir tren lokomotifi satın alarak evine gider...

    Bir iki yudum bir şeyler içerek rahatlamaya uğraşırken ötmeye başlayan kapı alarmının yarattığı şaşkınlıkla Rose, yine içki kadehini elinden düşürecektir...

    Evet...

    Gerçekten de Rose'un evinin arka kapısı, davetsiz bir misafirce açılmıştır...

    Üstelik de bu durum, alarmın kurucusu güvenlik şirketinden gelen oldukça garip bir telefon araması ile de teyit edilmiştir...

    ***

    Elbette Rose, polis ile Trevor'ı haberdar etmekte çok da gecikmez...

    Fakat Laura ile Carl'ın davranışlarının nedenlerini araştırmayı takıntı haline getirmiş olan Rose'un, ruh halinde de ciddi değişiklikler olması ve o yüzden Dr. Madeline Northcott'a (Robin Weigert) başvurması da kaçınılmaz bir hal almıştır artık...

    Dakika 40...

    Korku sinemasına, oldukça sağlam bir giriş yapmış olan Parker Finn'in filminin geride kalanında kategorinin meraklısı sinemaseverleri; beklenmedik "ters köşe" sürprizleri de bünyesinde barındıran, ilgiyle izleyeceklerinden kesinlikle emin olduğumuz 75 dakikalık muhteşem bir bölüm daha bekliyor olacak...

    Keyifli seyirler,
    Rukiye Kabataş
    Rukiye Kabataş

    1 değerlendirme Takip Et!

    3,5
    5 Ekim 2022 tarihinde eklendi
    Güzel bir gerilim fakat korku değil yüksek gerilim ve pskoljik bir film filmde korkunç bir yaratık yapmaya çalışmışlar filmin tek komik kısmı o oldu gerçekten
    Anil P
    Anil P

    5 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    5 Ekim 2022 tarihinde eklendi
    Tam olarak 2.5 dan 3 puanlık bir film Film sonundan ve kadının başındaki lanetten kurtulma konusunda yetersiz konudan 1 puanı direkt kırarsınız
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top