Hesabım
    Hatır
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Hatır

    Hafızaya romantik bir bakış!

    Yazar: Banu Bozdemir

    Daha önce daha çok Chronic / Kronik ve Sundown /Gün Batımı filmleriyle tanıdığımız yönetmen Michel Franco yine karmaşık ve acılarla kuşatılmış bir filme imza atıyor. Bir yandan bu filminde iyileşmenin kapılarını da açıyor. Amerikalı aktörler Jessica Chastain ve Peter Sarsgaard’ı bu filmde daha bağımsız kalıplara uyumlu bir şekilde görmek gerçekten de iyiydi. Franco’nun dokunuşları yine klinik deneyler içerse de belli bir hassasiyetle hatta romantizmle yaklaştığı da aşikar.

    Hatır, yönetmenin izini takip edenlerin Kronik filmine benzetecekleri bir yol izliyor ama burada iki hasarlı insanın erişilebilir bir aşk yaşaması değer ve farklılık yaratıyor. Kronik’te hastalarına karşı bir nevi tanrı rolü üstlenen David’e biçtiği rolle kıyaslarsak yönetmenin burada karakterlerine daha merhametli olduğunu söylemek mümkün.

    Tatlı ve akıllı kızı Anna doğduğundan beri alkolle arasına kalın bir hat geren Sylvia ve demans hastası Saul ilginç bir biçimde birbirlerinin hayatına girerler! Film Saul’un Sylvia’yı takibini ince bir şekilde önceden tanışma çizgisinde sunuyor, bu da hafızanın yaşam boyunca birikerek bir aşinalık oluşturmasına denk düşüyor. Sylvia küçük bir kızken kendisinden büyük oğlanların tacizine uğradığını hatırlıyor ve bu oğlanlardan birinin Saul olduğuna inanıyor. Saul ise demansından dolayı bu olayı hatırlayamıyor. Sonra Sylvia’nın ablası, kasabaya sonradan taşındıklarını söyleyerek Saul’u temize çıkarıyor. Burada kişisel acılarıyla parçalanan Sylvia’nın hafızasının da çok taze ve güvenilir olmadığı sonucu ortaya çıkıyor. Yönetmen sonra farklı bir yol deniyor ve bu iki yaralı karakteri birbirlerinin hayatına sokuyor ve ortaya çok gerçek bir hikaye çıkıyor. Özellikle de oyuncuların performansları bu yönde çok ikna edici…

    .

    Tabii bu yakınlaşma ikisi içinde zorlu kulvarlar anlamına geliyor. Sylvia çoktan hayatını kontrol edebileceği noktaya taşımış bir anne. Sylvia yetişkin kreşinde çalışıyor ve sosyal hayatı sınırlı. Dairesine girer girmez alarm kuruyor ve kızı konusunda da biraz despot. Kızının büyük erkek çocuklarla ve alkol içilen ortamda takılmasını yasaklıyor. Kendi başına gelen şeylerin kızının başına gelmesinden korkan bir annenin ihtiyatı. Saul ise abisinin ona çocukmuş ve başına gelmiş bir bela gibi davrandığı bir adam.

    Film, ilk başta yaptığı izleme sahnesinin geriliminin benzerlerini Saul ve Sylvia’nın birlikteliklerinde de önümüze sürüyor. İlişkinin olumlu anlarına iliştirilmiş gerilim anları da mevcut. Mesela Saul, Sylvia’nın evinde kalmaya başladığında odaları karıştırması ve Anna’nın onu çıplak görmesi. Bunlar gerilim anları teşkil ediyor ama bir yandan da Sylvia diğer erkeklere göre Saul’u daha az tehlikeli buluyor, onun yanında rahatlıyor ve kızını da onun yanında güvende hissediyor. Filmin bu anlamda seyirciyi ikna anları da epey kuvvetli, buluşmaları romantik anlarla taçlandırmayı ihmal etmiyor. Film bu ilişkinin yakınında duruyor ve doğru zamanlamayla birbirlerinin hayatlarına giren iki sağlıklı birey olarak yorumluyor onları.

    Filmi izlerken yönetmenin Lucia’dan Sonra filmine de uzanmak şu anlamda olası. Sylvia da Alejandra gibi çocukken zorbalık ve taciz yaşıyor ama burada yönetmen karakteri geç de olsa iyileştirmek için kolları sıvamış gibi. Onu da hafızasının gücüne güven olmayan bir adamla yaparak bir tartışma yaratıyor zihinlerimizde.

    Memory bir bulma hikayesi ve Franco’nun dolaylı anlatım yeteneğinden nasibini alan, ikilinin bağının açıklanamayan yanlarına karşın seyirciyi ikna eden tarafsız bir yanı da var. İki oyuncunun duygusal harmanı çok ortada. Sylvia sertleşmiş benliğini Saul’un nazikliğine emanet ederken, Saul de ondan sabır tohumları alıyor ve ortaya hafızanın yetişkin, olgun hatları çıkıyor.

    https://twitter.com/banubozdemir

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top