Ortalama puan
3,3
22 Puanlama
Yurt hakkında görüşlerin ?

6 Kullanıcı yorumları

5
4 Eleştiri
4
2 Eleştiri
3
0 Eleştiri
2
0 Eleştiri
1
0 Eleştiri
0
0 Eleştiri
4,0
9 Ağustos 2024 tarihinde eklendi
Senaryosunu da kaleme almasının yanı sıra ilk uzun metrajlı (debut) sinema filmini de çeken Nehir Tuna'nın yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu "Yurt"; cinsellik anlayış ve ne yazık ki...

Onu uygulayış tarzları dahi birbirlerinden büsbütün apayrı olan, "kent ve kır ayrımındaki" derin sosyokültürel farklılıktaki insanlar arasındaki aşılamaz nitelikteki yüksek sınır bariyerlerinin...

Ergenliğe yeni adım atmış bir çocuğun "karabasanı" biçiminde gözler önüne serildiği...

Gelecek yıllar Türkiye'si ve o Türkiye'nin bilimsel gelişmelerini kendisine esas edinmiş bireyleri açısından...

Son derece vahim ve ürkütücü bir "trajedi" olarak geliyor karşımıza...

***

Gelin isterseniz, İstanbul Film Festivali'nde Nehir Tuna'ya "Altın Lale" ve Florent Herry'e de "En İyi Görüntü Yönetmeni" ödüllerini kazandırmasına ilaveten; Venedik Film Festivali'nde yine Tuna'ya "En İyi Senaryo" ödülünü de kazandırmış olan bu filme biraz daha yakından bakalım...

***

Film...


"1996... Dindar ve laik Türkler arasındaki siyasi gerilim had safhaya ulaştı... Dini yurtlar, İslami aşırılığın kaynağı olarak görülüyor ve polis tarafından düzenli olarak basılıyor...

Öte yandan okullar ise, modern Türkiye'nin kurucusu Atatürk'ün aşıladığı laik değerlere sıkı sıkıya bağlı kalırken... Bazı çocuklar da, bu ikisinin arasına sıkışıp kalıyor..."


Şeklindeki bir bilgilendirmeyle başlar...

***

- Sonbahar 1996 -


14 yaşındaki Ahmet (Doğa Karakaş)...

İngilizce eğitim verilen, Özel Trakya Koleji isimli lise düzeyindeki modern bir okulun hazırlık sınıfı öğrencisiyken...

Aradan geçen uzun yıllar sonrasında...

Nihayet doğru yolu bulup hidayete eriştiğini düşünen...

Varlıklı iş insanı babası Kerim'in (Tansu Biçer) zorlamasıyla...

***

Kendi evi yerine...

Gerektiğinde dayak cezasının da uygulandığı...

Behlül Hoca'nın (Orhan Güner) yönetimindeki...

Sadece erkeklerin kaldığı bir dini cemaat yurduna yerleştirilmiş...

***

Ama...

Bir yandan Ahmet bunu...

Kendisini sabah alıp okula götüren...

Akşama da...

Okuldan evine götürüp bıraktığını zanneden...

Okulun servis minibüsü şoförüne dahi belli etmemeye çalışırken...

***

Diğer yandan da...

Yaşça kendinden büyük arkadaşı Hakan (Can Bartu Arslan) ile birlikte...

Yakarak imha ettiği...

Bulundurulması yasak olan Arapça propaganda broşürlerinden...

Çaktırmadan cebine koyarak ayırdığı kısmını...

Yurdu basan güvenlik güçlerine yakalatmak suretiyle yurdu kapattırıp...

Ondan büsbütün kurtulma çabası içine de girmekte...

***

Fakat...

Barınabileceği başka bir yeri olmayan Hakan'ın engellemesiyle karşılaşıp bunu başaramayınca...

Kaçarak...

"Duvarlarında resimler olan evlere meleklerin uğramayacağı gerekçesiyle"

Babasının odasındaki Bon Jovi posterlerini kaldırdığı evine...

Sığınacak...

***

Ancak...

Annesi Leyla'nın (Didem Ellialtı) dahi söz geçiremediği...

Ve kendisini...

"Şahsi kefareti" olarak görerek hayatını karartan babası sayesinde...

Kavuştuğunu sandığı mutluluğu çok kısa sürerken...

Yurda yeniden dönmek mecburiyetinde kalacaktır...

Dakika 30...

***

Çevresindeki insanları daha da yakından tanıyacak olan Ahmet'in...

"The Handmaid's Tale" deki (2017-2025) June Osborne karakterinin başına gelenlerin benzeri kabusları yaşayacağı filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; siyah-beyaz olarak resmedilen dini tahakküme "karşı koyuş"...

Ve...

Renklendirilerek resmedilen önce söz konusu baskıdan "kaçış"...

Ardından da "boyun eğerek kabulleniş" bölümlerinin yer aldığı, 86 dakikalık bir kısım daha bekliyor olacak...

***

Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...

"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...

Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...

25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...

Keyifli seyirler,
4,5
8 Aralık 2024 tarihinde eklendi
Nehir Tuna kardeşim, bu filmi yaptıktan sonra sana şu espriyi sıkça yapan oluyordur muhtemelen:

"Silivri soğuktur şimdi."

Seni görsem alnından öpmek isterdim.Böylesine bir korku imparatorluğunun ortasında bu filmi çekmek, "tarikat" gerçeğini bu kadar açık bir şekilde ortaya koymak büyük cesaret isteyen bir iş. Şahane bir film olmuş. Öyle sahneler vardıki, ölene kadar gözümün önünden gitmeyecek. Filmin sonunda o tarikat yurdu inşaatına atılan beton, aslında bu güzel ülkenin temeline döküldü. Ve son 20 yılda tüm ülke çöle döndü.

Atatürk marşlarının söylendiği sahneler, andımızın okunduğu sahne, 90'lı yıllarda laikliği korumak için sokaklara dökülen halk...Gözlerim yaşlı yaşlı izledim.

İşin acı tarafı ise, Türkiye'de hiçbir TV kanalının bu filmi yayımlayamayacak olması. Ama tarihe biz yine de umutla not düşelim:

"Türkiye laiktir laik kalacak..."
Daha Fazlasını Göster