Ortalama puan
3,3
21 Puanlama
Yurt hakkında görüşlerin ?

6 Kullanıcı yorumları

5
4 Eleştiri
4
2 Eleştiri
3
0 Eleştiri
2
0 Eleştiri
1
0 Eleştiri
0
0 Eleştiri
4,0
9 Ağustos 2024 tarihinde eklendi
Senaryosunu da kaleme almasının yanı sıra ilk uzun metrajlı (debut) sinema filmini de çeken Nehir Tuna'nın yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu "Yurt"; cinsellik anlayış ve ne yazık ki...

Onu uygulayış tarzları dahi birbirlerinden büsbütün apayrı olan, "kent ve kır ayrımındaki" derin sosyokültürel farklılıktaki insanlar arasındaki aşılamaz nitelikteki yüksek sınır bariyerlerinin...

Ergenliğe yeni adım atmış bir çocuğun "karabasanı" biçiminde gözler önüne serildiği...

Gelecek yıllar Türkiye'si ve o Türkiye'nin bilimsel gelişmelerini kendisine esas edinmiş bireyleri açısından...

Son derece vahim ve ürkütücü bir "trajedi" olarak geliyor karşımıza...

***

Gelin isterseniz, İstanbul Film Festivali'nde Nehir Tuna'ya "Altın Lale" ve Florent Herry'e de "En İyi Görüntü Yönetmeni" ödüllerini kazandırmasına ilaveten; Venedik Film Festivali'nde yine Tuna'ya "En İyi Senaryo" ödülünü de kazandırmış olan bu filme biraz daha yakından bakalım...

***

Film...


"1996... Dindar ve laik Türkler arasındaki siyasi gerilim had safhaya ulaştı... Dini yurtlar, İslami aşırılığın kaynağı olarak görülüyor ve polis tarafından düzenli olarak basılıyor...

Öte yandan okullar ise, modern Türkiye'nin kurucusu Atatürk'ün aşıladığı laik değerlere sıkı sıkıya bağlı kalırken... Bazı çocuklar da, bu ikisinin arasına sıkışıp kalıyor..."


Şeklindeki bir bilgilendirmeyle başlar...

***

- Sonbahar 1996 -


14 yaşındaki Ahmet (Doğa Karakaş)...

İngilizce eğitim verilen, Özel Trakya Koleji isimli lise düzeyindeki modern bir okulun hazırlık sınıfı öğrencisiyken...

Aradan geçen uzun yıllar sonrasında...

Nihayet doğru yolu bulup hidayete eriştiğini düşünen...

Varlıklı iş insanı babası Kerim'in (Tansu Biçer) zorlamasıyla...

***

Kendi evi yerine...

Gerektiğinde dayak cezasının da uygulandığı...

Behlül Hoca'nın (Orhan Güner) yönetimindeki...

Sadece erkeklerin kaldığı bir dini cemaat yurduna yerleştirilmiş...

***

Ama...

Bir yandan Ahmet bunu...

Kendisini sabah alıp okula götüren...

Akşama da...

Okuldan evine götürüp bıraktığını zanneden...

Okulun servis minibüsü şoförüne dahi belli etmemeye çalışırken...

***

Diğer yandan da...

Yaşça kendinden büyük arkadaşı Hakan (Can Bartu Arslan) ile birlikte...

Yakarak imha ettiği...

Bulundurulması yasak olan Arapça propaganda broşürlerinden...

Çaktırmadan cebine koyarak ayırdığı kısmını...

Yurdu basan güvenlik güçlerine yakalatmak suretiyle yurdu kapattırıp...

Ondan büsbütün kurtulma çabası içine de girmekte...

***

Fakat...

Barınabileceği başka bir yeri olmayan Hakan'ın engellemesiyle karşılaşıp bunu başaramayınca...

Kaçarak...

"Duvarlarında resimler olan evlere meleklerin uğramayacağı gerekçesiyle"

Babasının odasındaki Bon Jovi posterlerini kaldırdığı evine...

Sığınacak...

***

Ancak...

Annesi Leyla'nın (Didem Ellialtı) dahi söz geçiremediği...

Ve kendisini...

"Şahsi kefareti" olarak görerek hayatını karartan babası sayesinde...

Kavuştuğunu sandığı mutluluğu çok kısa sürerken...

Yurda yeniden dönmek mecburiyetinde kalacaktır...

Dakika 30...

***

Çevresindeki insanları daha da yakından tanıyacak olan Ahmet'in...

"The Handmaid's Tale" deki (2017-2025) June Osborne karakterinin başına gelenlerin benzeri kabusları yaşayacağı filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; siyah-beyaz olarak resmedilen dini tahakküme "karşı koyuş"...

Ve...

Renklendirilerek resmedilen önce söz konusu baskıdan "kaçış"...

Ardından da "boyun eğerek kabulleniş" bölümlerinin yer aldığı, 86 dakikalık bir kısım daha bekliyor olacak...

***

Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...

"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...

Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...

25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...

Keyifli seyirler,
5,0
25 Kasım 2024 tarihinde eklendi
Etkisinden kurtulamadığım bir film oldu.Fransız öncü sinemacı Truffaut'un, 400 Darbe filmindeki gibi bir büyüme hikayesinin içine giriverdim. Doksanlı yılların pek de nostaljik olamayacak kaosunu 14 yaşındaki Ahmet'in tanıklığıyla tekrar İzledim. Yetişkin biri olarak içinden geçtiğim o yılların tanıklığı: Yurt filmindeki Ahmet, Hakan, Yakup ve diğerlerinin hikayesinin içiçe geçmesi sonrası meğerse bu benim de içinde olduğum hikayeymiş düşüncesine kapıldım. 400 Darbe filmi gibi otobiyografik unsurları olan, iyi bir anlatı dili ve oyunculukları olan Yurt izlenmeli.
4,5
8 Aralık 2024 tarihinde eklendi
Nehir Tuna kardeşim, bu filmi yaptıktan sonra sana şu espriyi sıkça yapan oluyordur muhtemelen:

"Silivri soğuktur şimdi."

Seni görsem alnından öpmek isterdim.Böylesine bir korku imparatorluğunun ortasında bu filmi çekmek, "tarikat" gerçeğini bu kadar açık bir şekilde ortaya koymak büyük cesaret isteyen bir iş. Şahane bir film olmuş. Öyle sahneler vardıki, ölene kadar gözümün önünden gitmeyecek. Filmin sonunda o tarikat yurdu inşaatına atılan beton, aslında bu güzel ülkenin temeline döküldü. Ve son 20 yılda tüm ülke çöle döndü.

Atatürk marşlarının söylendiği sahneler, andımızın okunduğu sahne, 90'lı yıllarda laikliği korumak için sokaklara dökülen halk...Gözlerim yaşlı yaşlı izledim.

İşin acı tarafı ise, Türkiye'de hiçbir TV kanalının bu filmi yayımlayamayacak olması. Ama tarihe biz yine de umutla not düşelim:

"Türkiye laiktir laik kalacak..."
5,0
26 Mayıs 2024 tarihinde eklendi
Film’i Taksim oyuncu katılımlı gösteriminde izledim, baştan sona yoğun duygu içeren - filmde defalarca şaşırdığımız ve görsel olarak seyirciyi etkileyen bir film olmuş. Film gerçek bir hikaye olduğunu söylemeden de geçemeyeceğim.

Mutlaka izlenmesini tavsiye ederim
5,0
13 Haziran 2024 tarihinde eklendi
Nehir Tuna'nın YURT filmini izledim dün. 2 saat süren filmde gözümü ekrandan hiç ayıramadan 3.bir göz gibi değil Ahmet'in bedeninin içinden izledim hem de. Ahmet bendim, sendin, o idi....O nu kendimiz kadar tanıyoruz aslında. Ailenin bir uzantısı olarak yaşamak zorunda olan her insan Ahmet. Babasının (iktidar) onayına ve insafına muhtaç. Toplumun her bireyinin duygusunu kendi duygularının çok öncesinde tutmak zorunda bırakılan. Birey olarak görülmediği için birey olması yasaklanan.Türkiye de ki herkes Ahmet, Hakan, Baba,Hoca,Murit,Laik, ingilizce öretmeni,sevinç....
Doğa Karakaş ve Can Bartu Aslan bize izletmediler yaşattılar oyunculuklarıyla. Filmde senaryo,çekim,ışık,müzik herşey kusursuzdu. Sadece Ahmet ve Hakan kendileri olabildiği zaman da renklendi görüntü ve renkli kaldı...Ancak onlar kendileri kalamadılar. Bir insan için Umut nedir? Umutsuzluk insanı nasıl parçalar, Aile nedir? Anne baba aile midir? Dostluk en katlanılamaz şeylere bile katlanma gücünü bulmasına nasıl yardım eder insanın?.... Her karakter için sayfalarca yazabilirim.
Beni Ahmet'in mi Hakan'nın mı maruz kaldıkları daha çok acıttı anlayamıyorum. Sonra dedim ki herkes, hepimiz vardık o perdede.

Senaryo da bir tek şeyi ya anlayamadım ya kaçırdım ya yoktu bilmiyorum. BABA nın aniden dindar bir insana dönüşmesinde ki motivasyonu ne idi? Gerçi Ülkemizde örneklerinin motivasyonlarının ne olduğunu biliyoruz:)

Sonuç olarak mutlaka izlenmesi gereken bir film. Tüm emeği geçenlere saygıyla.
5,0
29 Mart 2025 tarihinde eklendi
İşte düzeltilmiş ve akıcılığı artırılmış yorumun:

---

### **Baskı, Aidiyet ve Özgürlük Üzerine Çarpıcı Bir Film**

*Yurt*, gerçekten etkileyici ve düşündürücü bir yapım. Bir çocuğun büyüme sancılarını ve toplumun dayattığı kurallar içinde kendini bulma mücadelesini ustalıkla anlatıyor. Nehir Tuna’nın yönetmenliği, atmosferi ve hikâyeyi işleyişi oldukça başarılı.

Özellikle Ahmet’in iç dünyasını yansıtan sahneler beni derinden etkiledi. Bir yandan babasının ve toplumun beklentileri arasında sıkışırken, diğer yandan Hakan gibi daha özgür bir karakterle tanışarak kuralları sorgulamaya başlaması çok gerçekçi bir şekilde işlenmiş. Ahmet’in gözlerindeki tedirginlik, çaresizlik ve merak, her sahnede hissediliyordu.

Filmin yurt ortamını, baskıyı ve bireyselliğin nasıl yok sayıldığını anlatma biçimi de oldukça etkileyiciydi. Karanlık ve kasvetli tonlar, hikâyenin atmosferine tam oturmuş. Bazı sahnelerde gerçekten kendimi o ortamın içinde hissettim.

Ayrıca film, dönemin siyasi atmosferine de ufak ama etkili dokunuşlar yapıyor. Sevinç’in “Aczmendi” kelimesini kullanması gibi detaylar, 90’ların Türkiye’sini ve o dönemin muhafazakâr yapısını hatırlatıyor. Bu unsurlar göze sokulmadan, doğal bir akış içinde işlenmiş.

Bu filmi izlerken kendimi Ahmet’in yerine koymaktan başka bir şey yapamadım. Onun yaşadığı iç çatışma, kurallara uyma zorunluluğu ve içinde büyüyen özgürlük isteği... Hepsi bana fazlasıyla tanıdık geldi.

Ahmet’in, kendisini bir kalıba sokmaya çalışan bir ortamda büyümesi, ait olmakla olmak istememek arasında sıkışıp kalması, tam olarak benim yaşadıklarımı hatırlattı. O sessizliği, bir şey demeden anlaşılmayı bekleyişi, her hareketinde “doğruyu” yapıp yapmadığını sorgulaması...

Cesaretin bulaşıcı olduğunu, ama aynı zamanda bir bedeli olduğunu hatırladım. Ahmet’in son sahnelerdeki gözleri, belki de ilk defa gerçekten bir şeyleri anladığını gösteriyordu. O an, filmde Ahmet yoktu. Ben vardım.

Hakan’ın akıbeti ve Ahmet’in içsel yolculuğu tamamen izleyicinin yorumuna bırakılmış gibi. Bazıları için bu eksik bir kapanış gibi görünebilir, ancak bence filmin vermek istediği mesajı daha güçlü kılıyor.

Sonuç olarak, *Yurt* sadece bir büyüme hikâyesi değil, aynı zamanda toplumun birey üzerindeki etkisini sorgulatan bir film olmuş. Kesinlikle izlenmesi gereken yapımlardan biri.
Daha Fazlasını Göster