Hesabım
    Yurt
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    Yurt

    Sürekli aydınlık için…

    Yazar: Duygu Kocabaylıoğlu

    43. İstanbul Film Festivali’nin Ulusal Yarışma bölümünde gösterilen, diğer yedi yeni yerli film ile birlikte Altın Lale için yarışan Yurt, yönetmen ve senarist Nehir Tuna’nın da ilk uzun metrajlı filmi. Eylül 2023’te 80. Venedik Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapan ve İtalyan bağımsız film eleştirmenleri tarafından verilen Bisato d’Oro Ödülleri’nde En İyi Senaryo ödülüne uzanan film, Sofia, Götegorg, Tallinn gibi uluslararası festival organizasyonlarını gezdikten sonra, İstanbullu seyircilerle de festival kapsamında buluştu. Şimdiye kadar çektiği kısa filmler ile adından söz ettiren Tuna, ilk uzun metrajlı filminde tabiri caizse bir auteur yönetmen tarzı ortaya koymaya çalışmış.

    Henüz ergenliğin kıyısında olan ve ülkenin görece daha ‘modernist’ kesimi diyebileceğimiz Trakya bölgesinde özel bir koleje devam ettiğini anladığımız Ahmet, babası tarafından İslami değerleri erken yaşta öğrenmesi için bir cemaat yurduna yatılı olarak gönderilir. Ahmet, kendisini ait hissetmediği bu yurt ve İslami öğreti ortamına ayak uydurmaya niyetlense de hem giremediği ‘rabıta’da hem de laik eğitim sisteminin bir parçası olan kolejinde, ergen ve yetişkin zorbalığına maruz kalır. Zeki bir öğrenci olmasına rağmen psikolojik olarak iki zıt uç arasında gelip giden Ahmet’in bu süreçteki yegane ‘dert ortağı’ ise yurdun gediklisi Hakan olacaktır…

    .

    Ele aldığı hikayenin akışına paralel olarak siyah-beyaz anlatımını, kapalı mekanlar içerisinde kurgulayan Nehir Tuna’nın rejisi, bu cesur öyküde elini hiç korkak alıştırmamış diyebiliriz. 1990’lı yılların ikinci yarısında Türkiye’de yaşanan toplumsal çalkalanmaların fonunda, en çok telaffuz edilen kavramlardan biri olan ‘irtica faaliyetlerinin’ odak noktası olarak gösterilen cemaat/tarikat yurtlarındaki çifte standartlı yaşamı, iki arada bir derede kalmış Ahmet’in (Doğa Karakaş) gözünden izliyoruz. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in (sanki on yıllar önce siyaset içerisindeki bu tür cemaat yapılanmalarına sempati ile yaklaşan kendisi değilmiş gibi) haber bültenlerinde geçen rejim muhafızı açıklamalarından tutun da, “Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık” eylemlerine kadar o yıllardan hafızalarımızda yer eden, toplumsal çalkantıların bir demetini bulmak mümkün. Öte yandan Nehir Tuna’nın anlattığı mevzulara objektif kalmak gibi bir derdinin olduğunu da pek söyleyemeyiz. Tuna, Ahmet’in gözünden ‘laik’ yaşamda bir ergen açısından ikilemlerini gösterse de esaslı eleştiri okları tabii ki diğer cepheye savruluyor. Üstelik herkesin bildiği ama suspus edilen gerçeklere de dokunmaktan geri kalmıyor…

    Filmin başrolü Ahmet’e yetkin biçimde hayat veren Doğa Karakaş Ahmet’in içsel çatışmalarını ve dış dünyayla olan mücadelesini inandırıcı bir şekilde perdeye yansıtmayı başarmış. Türk sinemasının yıldızı parlayan bir diğer genç ismi olan Can Bartu Aslan ise yurdun kıdemlisi Hakan rolünde övgüyü hak eden bir performans ortaya koyuyor. Cemaatin çürük elması Yakup Hoca karakterinde Ozan Çelik ve baba Kerim performansında, bu rollerin aşinası bir isim olan Tansu Biçer, karşımızdaki ‘erkek otoriteler yelpazesinde’ olmaları gereken yerleri gayet iyi temsil ediyorlar. Bu noktada, anne karakterinin bu cemaat erki kapsamında özellikle pasifize edildiğini ve ona hayat veren oyuncu Didem Ellialtı’nın da aslında silikleştirilen bir kadın portresi sunduğunu söylemek mümkün.

    Sonuç olarak Yurt yerli Türk sinemamızın yenilikçi ve cesur bir örneği olarak karşımıza çıkıyor. Nehir Tuna, auteur tadı veren ve parlayan bu ilk uzun metrajlı filminde seyircisine hem görsel hem de duygusal bir doygunluk sunuyor. Türkiye’nin yakın tarihine açtığı belli bir pencereden bakış fırsatı vaadeden film, genç bir ergenin sıkışmışlığını da evrensel bir dil ile anlatmayı başarıyor. Hem filmin, hem rejinin hem de genç oyuncularının bahtı açık olsun…

    Vizyonda seyir şansını, sakın ola es geçmeyin!

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top