Senaryosunu da, "Cheaters" (1978) isimli kendi yazdığı tiyatro oyunundan uyarlayarak kaleme alan Michael Jacobs'ın yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu “Maybe I Do”; eşler arasındaki aşk, sevgi ve sadakatin ömür boyu sürmesi gerektiğine inanılan evlilik kurumunun, pek çok kişinin alışkın olmadığı ezber bozan bir "kara mizah (dark comedy)" kurguyla masaya yatırıldığı, sıra dışı bir romantik komedi olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz, 7.5 milyon dolarlık bir bütçe ve Richard Gere, Diane Keaton, Susan Sarandon ve William H. Macy gibi şahane bir performans sergileyen usta oyuncu kadrosunun da desteği ile çekilerek; nedenini bir türlü kavrayamadığımız olumsuz eleştirilerin de katkısıyla, brüt 3.2 milyon dolarlık bir hasılat rakamıyla gişeye çakılmış olan bu bağımsız (indie) Amerikan filmine biraz daha yakından bakalım...
***
Sinema salonunda izlemekte olduğu filmin yaşlı erkek karakteri, evlilik müessesini:
"Evlilik...
Evet, uzun zamandır evli ve mutlu bir adamım... Çoğunlukla...
Ve kimliğin, çoğunlukla olduğun şeydir, değil mi?
Demek istediğim, hayatın boyunca bir şey oldun; ama bir gün uyanırsın ve anlarsın ki, hayatının geriye kalanından daha fazlası geçmiş...
Yani, belki de yapmadığın şeyleri düşünüyorsun... Ya da hiç olmadığın kişiyi... Veya yol boyunca kaçırmış olabileceğin şeyleri...
Ve o gün, olmak istediğin son şey; çoğunlukla olduğun kişidir... Ve biliyor musun? Bu bir hata..."
Şeklinde tanımlar ve aynı yaşlardaki karısı da kendisine:
"Seni ne rahatsız ediyor, Nils?" diye sorduğunda da; kocası Nils, "Bir şemsiyem olsaydı... Sonsuza dek okyanusa yürürdüm..." biçiminde yanıtlar ve yaşlı karı koca şemsiyelerini açarak okyanusa doğru yürümeye başlar başlamaz...
Hüngür hüngür ağlamakta ve yemeye hazırlandığı kucağındaki bir kova dolusu atıştırmalığı biraz gürültülü bir tarzda karıştırmakta olan Sam (William H. Macy); salondaki bir diğer seyircinin (Setty Brosevelt) tepkisi üzerine, yerini terk ederek daha arka sıralardaki boş bir koltuğa geçmek zorunda kalır...
Bütün bu yaşananları, sessizce takip etmekte olan ve "Seni tanımıyorum... Bunun kesinlikle benim yerim olmadığını da biliyorum ama çok sıkıntılı görünüyorsun..." diyen Grace'de (Diane Keaton) gelerek; Sam'in bitişiğindeki koltuğa oturuverir...
Böylelikle de, Grace ile Sam tanışmış olurlar...
***
Aynı esnada...
Lüks bir otelin odasındaki yatağın üzerine, bırak pijamasını giymesini, ayakkabısını dahi çıkartmadan oturmuş olan Howard (Richard Gere), sıkılmış bir surat ifadesiyle bir havayolu şirketinin dergisini karıştırırken; geceliğini sırtına geçirmiş olan Monica (Susan Sarandon), kendisiyle sevişmesi için dört aydır gizlice takıldığı Howard'ı tahrik etmeye çalışmaktadır...
Ancak gel ve gör ki Howard, aynen filmdeki Nils gibi; sevişmek yerine, geçmişi ve geleceğiyle hayatını sorgulamayı tercih etmektedir...
***
Derken...
Sofia'nın (Natalie Ortega) düğünündeki Michelle (Emma Roberts) ile Allen'dan (Luke Bracey), evlenme sırasının bir an önce kendisine de gelmesi için çırpınan Michelle'i; Sofia'nın fırlatacağı gelin buketini kapma heyecanı içindeyken görürüz...
Ancak fırlatılan bir buket çiçeği kapan, ani bir plonjonla çiçeğe hamle yapan Allen olur...
***
Neyse...
Yeniden sinemada tanışmış olan Sam ile Grace'in hikayesine dönecek olursak...
Saatlik kiralanabilen odalara sahip ucuz bir motele kapağı atmış olan çiftten Grace, bu bir gecelik kaçamaktan o an için vazgeçtiğinde soluğu; bir kova dolusu barbeküde pişirilmiş çıtır tavuk ile yarım düzine kutu Fresca sipariş edecekleri bir restoranda alırlar...
Ancak siparişlerini paket ettirecek olan Grace ile Sam; Tweedle Dee adındaki bu motele, geri döneceklerdir...
Elbette Grace, günaha girip de doğrudan cehenneme gitmemek adına; yaptıklarına tanıklık etmesini engellemek gayesiyle odadaki kutsal kitap İncil'i dolap çekmecesinden alıp resepsiyona teslim etmesinin yanı sıra koyacağı aynı çekmecede unutacağı parmağındaki evlilik yüzüğünü çıkartmayı da ihmal etmez...
***
Öte yandan...
Dört aylık ilişkilerini sonlandıran Howard, bir daha görüşmemek üzere; otel odasında tek başına bıraktığı Monica'yı, terk etmektedir...
***
Bu arada...
Düğün buketini kapma olayı sonrasında Michelle'de, her ne kadar özür dilemiş olsa da; kendisini herkesin içinde mahcup ettiğini düşündüğü Allen'ı, beraberce yaşamakta oldukları evde, bir başına bırakma kararı alarak babasının evine döner...
***
Çok geçmez...
Monika ile yaptığı otel kaçamaklarını, arkadaşlarla kart oynuyoruz bahanesinin arkasında gizleyen Howard'ın aslında; Grace'in kocası ve Michelle'in de babası olduğunu öğreniriz...
Bizatihi Sam'in de, Monica'nın kocası ve Allen'ın babası olduğu bilgisine ulaşacağımız gibi...
***
Uzatmayalım...
Ebeveynlerinin de verdikleri gazla, küskünlüklerini sonlandırarak evlenme kararı alan Michelle ile Allen'ın, zaten birbirlerini çok iyi tanımakta olan aile büyüklerinin; Grace ile Howard'ın evlerinde verecekleri akşam yemeğinde buluşarak, tanışma vakitleri de gelir...
Dakika 45...
Meydana gelecek karmaşanın yanı sıra müziklerinin de kulaklarınızın pasını sileceği filmin geride kalanında, siz değerli sinemasever dostlarımızı; yapılan olumsuz yorumlara aldırmadan sinema salonlarının koltuklarını dolduracaklarını umduğumuz, 50 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
Keyifli seyirler,