Hesabım
    Love & Gelato
    Ortalama puan
    3,0
    3 Puanlama
    Love & Gelato hakkında görüşlerin ?

    1 Kullanıcı eleştirisi

    5
    0 Eleştiri
    4
    0 Eleştiri
    3
    1 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 2.095 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    17 Kasım 2023 tarihinde eklendi
    Senaryosunu da, Jenna Evans Welch'in aynı isimli romanından (2016) uyarlayarak kaleme alan Brandon Camp'in yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu "Love & Gelato"; yapılan tüm olumsuz yorumların aksine, ilgiyle izlenilebilecek romantik bir drama olarak geliyor karşımıza...

    ***

    Gelin isterseniz, oldukça düşük bir bütçeyle...

    Kesinlikle hiç bir ihtiyacı bulunmasa da...

    Roma, Rönesans ve krallık döneminden kalma tarihi binaları ile sokaklarının özgün yapılarının...

    İnşaat rantı ile zengin olma sevdasından gözleri dönmüş taşralı müteahhitler ile onların siyasi destekçilerince uydurulan kentsel dönüşüm palavrası aracılığıyla, AVM ve ellişer katlı rezidanslara dönüştürülmesine izin verilmeyerek...

    Bizzat insanlık adına...

    Tarihi dokusunun yüz yıllardır korunduğu, İtalya'nın turizm reklamının da yapıldığı; bu Netflix filmine biraz daha yakından bakalım...

    ***

    Film...

    Liseyi yeni bitirmiş ve önümüzdeki yıl da, dünyanın en iyi ilk beş okulu arasında yer alan MIT'de üniversiteye başlayacak olan Lina Emerson'ın (Susanna Skaggs); kanserden hayatını kaybeden annesinin son dileğini açıkladığı, biraz uzunmuş gibi görünse de...

    Hikayeyi, daha kolay anlamamızı sağlayacak aşağıdaki giriş ile başlar...


    "Annem, İtalya'da söylenen bir sözden bahsetmişti...

    'Il primo amore si scorda mai...'

    İnsan ilk aşkını asla unutmaz...

    İşin ironik yanı; son dakikaya kadar hayatındaki aşklardan ya da İtalya'dan, hiç söz etmedi... Sanki her şey, büyük bir gizemmiş gibi...

    Görünüşe göre, gerçekten de öyleymiş...


    En baştan başlamalıyım... Ki buna, pek başlangıç da denemez...

    Annem, tipik çılgın kurallarını ortaya koymuştu...

    Birincisi, kimse üzülmeyecekti...

    İkincisi, kimse siyah giymeyecekti...

    Sadece, koyu bal kabağı rengi... En sevdiği renk...


    Çok garip biriydi...

    Onun bu yönünü, çok seviyordum...

    Üçüncüsü, cenazesinde Fleetwood Mac çalacaktı... Yahut bir yerel cover grubu olan Fleetwood Zach (Alex Boniello)...


    Cidden mi anne?


    Dördüncüsü...

    Roma'daki, anne - kız mezuniyet gezisine gitmemi şart koşmuştu...

    Sanırım benim yaşımdayken oraya gittiğinde, hayat amacını bulmuştu...

    En iyi dostum Addie (Anjelika Washington) ile birlikte gitmek istedim... Ama, o kabul etmedi... Yalnız gitmem gerekiyordu... Zaten tam olarak da öyle hissediyordum...


    Yarın gideceğime inanamıyorum...

    Büyükannem ve büyükbabam da öldü... Ailemden, neredeyse kimse kalmadı...


    Gitmek istemediğimden değil... Onsuz gitmek istemiyordum...

    Hayatım boyunca, her şeyi birlikte yaptık... Artık tek başıma kaldım... Lise yıllarımı, hastalığı yenecek diye kendimi kandırarak ve saklanarak geçirdim...

    Kim olduğumu bilmiyordum... Ve onun son arzusu olmasaydı, böyle devam etmesinden çok mutsuz olurdum..."


    ***

    - Roma - Fiumicino Uluslararası Havalimanı -

    Kendisini, trafik kurallarına uymaksızın...

    Çılgınlar gibi otomobil kullanan annesinin dost ve sırdaşlarından Francesca'nın (Valentina Lodovini) karşılayarak evine götüreceği Lina...

    An itibarıyla, Roma'dadır...

    ***

    Ancak...

    Francesca öncelikle, özel bir okulda resim öğretmenliği yapan profesyonel restorasyon ustası İrlandalı kuzeni Profesör Howard Riley'in de (Owen McDonnell) hazır bulunduğu...

    Mezunlar partisine katılmak niyetindedir...

    Ki böylelikle Lina'da, yaşıtı İtalyanlar ile tanışmış olacaktır...

    ***

    Yeri gelmişken...

    Lisa'nın annesini, Francesca kadar yakından tanıyan...

    Bu Howard Riley'in, üniversite okumak amacıyla İtalya'ya geldiğini ve yirmi yıldır da...

    Tutkuyla bağlandığı İtalya'dan, bir türlü ayrılamadığını da belirtmiş olalım...

    ***

    Neyse...

    Partinin yapılmakta olduğu ve vakti zamanında annesinin de gezmekten mutluluk duyduğu tarihi mekanları kendisine tanıtan Howard...

    Okul müdürünün (Giovanni Serra Siani) kendisini çağırmasının ardından...

    Dolaşması için Lisa'yı tek başına bıraktığında...

    Genç kızın karşısına, seneye Harvard'ta okuyacak olan Alessandro Albani (Saul Nanni) çıkar...

    Ama...

    O an için...

    Lisa ile Alessandro arasında, bir telefon numarası alışverişi gerçekleşmez...

    ***

    Derken...

    Eve geçildiğinde...

    Francesca Lisa'ya, yıllardır kendisinin emanetinde durmakta olan annesinin eski günlüğünü teslim eder...

    Zira...

    Her ne kadar Lisa almak istemese de...

    İtalya'daki günlerine dair notları içeren defterin kendisine verilmesi, annesinin vasiyet ettiği şeylerden birisidir....

    ***

    Çok geçmez...

    Duşunu alıp kıyafetlerini değiştiren Lisa...

    Bir arkadaşıyla buluşmak üzere Francesca dışarıya çıkmış olduğu için de yalnız kaldığında...

    Yemeğini yerken...


    "Merhaba günlük... Bir soruyla başlayacağım...

    Hemşirelik okulundaki kayıt memuruyla görüştükten sonra panikatak mı geçirirdin? Ebeveynlerine, okulu dondurduğunu söyleyip mezuniyet paranla uçak bileti mi alırdın? Günlük mü alırdın?

    Yoksa saydıklarımın hepsini mi yapardın?


    9 Haziran...

    Güneş battı ama Roma, hala canlıymış gibi gevezelik ediyor... Garip siren sesleri duyuyorum ve her yerde, cıyaklayan martılar var... Bu şehirde, açıklayamadığım bir şey mevcut...

    Belki de...

    Bilmiyorum, kalıcılığındandır...


    Harika bir aileyle kalıyorum... Kızları Francesca benim yaşımda ve benim yerime, Amerikalı bir erkek çocuğu gelmediği için üzgün...

    Annesi spaghetti ve alla puttanesca yaptı... Şimdiye dek yediğim en güzel şeydi... Tanrım...

    İtalya, buradayım ve bana göstereceklerini sabırsızlıkla bekliyorum...

    Buraya gelmem gerektiğini hissettim... Belki de, evden ve kendimden uzaklaştığımda; kim olduğumu görmek istedim..."


    Yazılı, annesinin günlüğüne şöyle bir göz atar...

    ***

    Ertesi sabah...

    Tenis antrenmanı yapmakta olan Alessandro, bunun bir aylaklık olduğunu düşünen babası Cosimo Albani (Luca Seta) tarafından...

    Kendisi için görüşme ayarladığı, Milano bankasını aramasını isterken...

    ***

    Aynı Alessandro, telefon numarasını...

    Kendisinden habersizce, Addie'nin photoshop kullanarak hazırladığı sosyal hesabından almak suretiyle telefonunu çaldırdığı Lisa'yı uykusundan uyandıracak...

    Ve...

    Saat 21:00'de...

    Babasının, opera için bağış topladığı La Nuvola'daki partiye davet edecektir...

    ***

    Elbette...

    Muhteşem bir Puccini gösterisinin de sunulacağı...

    Bu geceye Lisa'yı, bir moda danışmanı olan ve kendini onun, vaftiz annesi olarak da gören Francesca hazırlayarak gönderecektir...

    ***

    Fakat...

    Mültimilyarder bir bankacı olan babası Cosimo tarafından, Alessandro namına...

    "Yarın adını bile anımsamayacağı bir kız" olarak nitelendirilen Lisa'nın, mutlu başlayan gecesi...

    Hüzünle sonuçlanırken...

    ***

    Yolu bu kez de...

    Oradan telaşla uzaklaşırken yanlışlıkla içine dalacağı...

    Partinin yapılmakta olduğu binanın mutfağında çarpışacağı, Howard'ın öğrencilerinden olup...

    Floransa'daki aşçılık okuluna gitmeyi kafasına koymuş olan...

    Ve...

    Alessandro ile de arası pek hoş olmayan...

    Orta halli ve ziyadesiyle de farklı bir ailenin çocuğu Lorenzo Ferrazza (Tobia De Angelis) ile kesişecektir...

    ***

    Tabii ki...

    Bu son yaşananların, Alessandro'nun pes ederek...

    Geri çekileceği anlamına gelmediği gibi, babasının göz kamaştırıcı servetinin sayesinde...

    Lisa'yı büyülemeye devam edeceğini de, ifade etmiş olalım...

    Dakika 32...

    ***

    Lisa'nın gönlünü, Alessandro ile Lorenzo arasındaki rekabet de...

    Kimin kazanacağının yanı sıra İtalyan asıllı babasının kimliğini de öğreneceğimiz filmin geride kalanında, siz değerli sinemasever dostlarımızı; bazen gözlerinizin nemleneceğini de tahmin ettiğimiz, 78 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

    ***

    Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...

    "Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...

    Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...

    25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...

    Keyifli seyirler,
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top