Hesabım
    Leyla'nın Kardeşleri
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    Leyla'nın Kardeşleri

    Bir aile dramında geçmiş ve geleceğin kırılımı…

    Yazar: Duygu Kocabaylıoğlu

    İranlı yazar ve yönetmen Saeed Roustaee ilk uzun metrajlı filmi Sonsuzluk ve Bir Gün (2016) ile önce İran sinemasında ve sanat çevrelerinde yoğun ilgi gördü; akabinde gelen 6.5 Metre (2019) ile anlatım dilini uluslararası camiaya daha geniş çapta gösterme fırsatına erişti. İkinci filmi ile Venedik ve Zürih Film Festivallerinde kendisine yer bulan Roustaee, 2022’de gelen “Leyla'nın Kardeşleri” (Leila's Brothers/ Baradaran-e Leila) ile bu sefer çıtayı Cannes ana yarışma seviyesine koyuyor. Altın Palmiye adayları arasında olan ve festivallerin eleştirmenler açısından en prestijli ödülü olarak gösterilen FIPRESCI’ye layık görülen film, yerel ölçekteki bir aile dramını incelikli bir kırılım ve anlatım ile beyaz perdeye taşımayı başarıyor.

    40 yaşındaki Leyla, ailesine hem bir hizmetçi gibi yetişen hem de aile bireylerini elle tutulur biçimde, maddi ve manevi olarak geçindiren yegane kişidir. Üstelik 4 tane yetişkin erkek kardeşinin ve anne ile babasının gerici tutumlarına rağmen. Aile uzun yıllardır belini bir türlü doğrultamamıştır ve bunda -en azından filmin bize söylediği kadarıyla- ailenin babası İsmail Jourablou’nun bencil, inatçı ve cimri tutumunun payı oldukça büyüktür. Ailesine pek olumlu bir faydası dokunmamışken şimdi Jourablou aşiretinin ‘reisi’ olarak ilan edilmek ve hayatı boyunca görmediği saygıyı ömrünün son demlerinde yaşamak istemektedir. Bu sahte saygı içinse, 5 çocuğunun ve dahası torunlarının da tek gelecek umudunu çarçur etmekte pek bir beis görmez.

    İsmi bile film içerisinde doğru düzgün telaffuz edilmeyen ailenin annesi ise İran’daki ‘kadının adı da, cismi, fikri de yok’ tutumunun tam bir karşılığı olarak konumlanırken, geçmişe ve göreneğe ait tüm bu tablonun karşısına bir gelecek temsili olarak Saeed Roustaee, ailenin tek kızı ve aklı çalışan insanı olarak Leyla’yı konumlamaktadır. Bir çimento harcı misali aile bireylerini, özellikle yüzü daha geleceğe dönük olanları bir arada tutmak için gerçekçi bir mücadele veren Leyla aklı, rasyonel düşünceyi temsilen hikayede konumlanıyor. Bu terchin yakın dönemde özgürlükleri için halen mücadele veren İran kadınları açısından da ayrı bir sembolik önemi olduğu şüphesiz.

    Jourablou ailesi halihazırda fakirlik ve maddi zorluklarla mücadele ederken, bir de ülkenin içinde bulunduğu ekonomik altüst oluş günleri (bir başka deli olan ABD eski başkanı Trump’ın İran’a nükleer restini çektiği günler) Jourablou ailesi için işleri iyice içinden çıkılmaz bir noktaya sürüklüyor. 

    Senarist ve yönetmen Roustaee üzerine düşünülmeden, duygusallıkla ve akılsızca alınan kararların hem mikro hem makro ölçeklerdeki sonuçlarını seyircinin gözüne sokmaktan hiç çekinmiyor. Bu anlamda anlatım dili ve tercihleri olarak yükselen sahnelerle seyirciye tokat atmaktan çekinmeyen Roustaee, tüm bu kaos içinde karakter odaklı yaklaşmayı da es geçmiyor. Baş karakter Leyla ile hızlıca özdeşlik kurmasına kuruyoruz ama yönetmen, en aklı çalışan erkek kardeş Alirıza’yı da anlamamızı istiyor; hatta tüm olumsuzluklarına rağmen İsmail’in gözünden de geçmiş temsilini vererek küflenmiş eski neslin durduğu yeri iyi kaydetmemizi sağlıyor.

    Tam da bu noktada Saeed Roustaee’nin önceki filmlerinde de beraber çalıştığı oyuncular Taraneh Alidoosti, Saeed Poursamimi, Navid MohammadzadehPayman Maadi ve Farhad Aslani isimleri rollerinin ve karakterlerinin hakkını sonuna kadar veren performanslar ortaya koyuyorlar. Her bireyin aile içindeki farkı ve hikayedeki yeri, ince detaylar ve tutarlı planlar ile seyirci önüne konuyor. Örneğin Manouçer ve Parviz gibi bambaşka karakterleri çok ince detaylarla vurgulayan yönetmen, yine bu birbirinden çok farklı kişilikleri son kertede aynı çerçevede buluşturuyor, yönetmenin bu yetkinliği duru oyunculuk performansları ile beyaz perdeye yansıyor.

    Filmin görüntü ve sanat yönetimi, mekan seçimleri de Roustaee’nin sinemasal anlatım tercihlerini destekleyecek biçimde kurgulanmış. İran sinemasında ülkenin fakir ve 3. dünya yüzünün gösterilmesine aşinayız fakat bu filmde, özellikle ülkenin zenginliğine ve yeni zenginlerine dair sunumlar oldukça net, hatta ‘parmak kör göze biçimde’ verilmiş desek yanlış olmaz. Roustaee sanki ‘o sizin bildiğiniz eski İran geçmişte kaldı’ dercesine, pasparlak bir AVM cazibesini seyircinin önüne koyuyor. Öte yandan Bayram’ın oğlu için yaptığı altın varaklı düğünün şatafatını da geçmişin içi boş debdebesi olarak yorumlamak mümkün.

    Uzun lafın kısası, 160 dakikalık uzunca süresine rağmen Saeed Roustaee imzalı Leyla’nın Kardeşleri, mütevazı bir duruş ile ailevi bir kaosu evrensel bir düzleme taşımayı başarıyor; muhtemelen batı sinema camiasından aldığı alkış ve övgünün nedenlerinden biri de bu. Yer yer memleketimizin dokunsundan da izler bulabileceğiniz “Leyla’nın Kardeşleri” MUBİ Türkiye’de çevrim içi seyircisini bekliyor…  

    Twitter.com/duygukocabayli 

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top