Senaryosu, Danny Matier tarafından yazılan “The Unborn”; sinemadaki asıl işi kameramanlık olan Tal Lazar’ın yönetmen koltuğunda oturduğu, bir ilk uzun metrajlı (debut) sinema filmi…
Tek bir mekânda, oldukça düşük bir bütçeyle çekildiği her halinden belli olan bu “indie”nin (bağımsız) en iyi tarafı, süresinin 70 dakika ile sınırlı olması…
Onun dışında da, neredeyse hemen her ayrıntıda, tam bir “vasatlık” ile “olmamışlık” hali damgasını vurmuş filme…
Ki bu durum, filmin ilk saniyesinden, son anına kadar da hiç değişmiyor…
***
Çölde, kutup ayısının hışmına uğrayan bedevi Arap misali, yıkım aşamasındaki metruk bir binada özel güvenlik görevlisi olarak gece vardiyasında nöbet tutan Tiffany ile Joey’i canlandıran, genç oyuncular Manni L. Perez ile Chris Bellant’da bu curcunada, tüm çabalarına karşın deneyimsizliklerinin sonuçlarına yenik düşmüşler…
Hani, deneyimsiz değil de, usta olsalardı da; en azından, hiçbir derinliği bulunmayan senaryonun azizliğine uğrayarak yine de tökezleyeceklerdi performanslarında…
Hatta emin olun, o iki talihsiz güvenlik görevlisini; “Gravity” (2013) deki, Sandra Bullock ile George Clooney oynasaydı da durum pek fazla değişmeyecekti…
Zira korkunun “hayaletler tarafından ele geçirilmiş ev / haunted house / ghost & spirits” kategorisinde yer alan filmin, neresinden tutulursa tutulsun elde kalan hikâyesinin altı tamamen “bomboş”…
Öyle ki, uzunca bir süre; o binanın içinde dolaşan “kimliği meçhul” varlıkların ne olduklarını ve oraya hangi nedenle, nereden geldiklerini bir türlü anlayamıyorsunuz…
***
Hâlbuki film, bir 10 – 15 dakika daha uzatılarak flashback geçişleri aracılığıyla; geçmişte o binada yaşanmış olan olaylarla da ilişkilendirilmiş olsaydı, işin (ve tabii ki de filmin) rengi bayağı bir değişmiş olacaktı…
Ancak gerçekten de, işin ilginç olan tarafı; Lars von Trier’in “Riget / Kingdom” (1994 – 1997) TV dizisine de öykünülmüş olan filmin finalindeki bir sahne aracılığı ile bir devam filmine de “işaret edilmiş” olması…
Fakat muhtemelen, aslında ölü bir fikir olarak doğmuş olan ilki gibi “The Unborn 2” yi de yine kimse finanse etmeyeceği için çekilemeyecek ve zamanla da unutularak başarısız bir sinema projesi olarak tarihin çöplüğüne gömülecektir…
***
Belki, yine klasik bir laf olacak ancak diğer yorumlarımızda olduğu gibi “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu son derece özgün satırlar, filme ilişkin aydınlatıcı tespitler toplamımız olsun…
Sinema sanatına yaraşır, “emek verilerek” yazılmış bir başka kapsamlı yorumda yeniden sizlerle buluşmak üzere; kendi değerlendirme sistemimiz içinde “Anlamsız” kategorisine dâhil ederek puan olarak da 1.5 verdiğimiz bu film için önerimiz de, ne yazık ki, “vakit kaybından daha fazlası değil” şeklinde olacak…