Tarihi yazanlardan mı yoksa satanlardan mısınız?
Yazar: Gizem ErtürkYaz ayları sinema salonları için genellikle ölü sezondur. Vasat yerli korkular ya da tatildeki çocuklar için birkaç ikinci sınıf animasyon dışında çok acayip bir yapım pek karşımıza çıkmaz. Ancak 2024 yazı oyunu bozdu. Pandemi sonrası dev yapımlarla eski parlak günlerine kavuşan sinema salonları şimdi de mevsim engelini kaldırdı.
Inside Out 2, Despicable Me 4 gibi Disney ve Universal stüdyolarının rekortmen animasyonları vizyon için yaz aylarını seçince tüm dünyadan fanlar sinema salonlarına akın etti.
12 Temmuz haftası da tam olarak böyle bir Blockbuster çılgınlığı yazı olarak tarihe geçecek cinsten… Yeni dönem korku sinemasının çığır açan yönetmenlerinden Ti West'in MaXXXine’i 1996 tarihli felaket filmi Twister’ın yeniden yapımı derken vizyon Hollywood yapımından geçilmiyor.
Bizim bugünkü mevzu bahisimiz ise Scarlett Johansson ve Channing Tatum’u buluşturan nostaljik romantik komedi Fly Me To The Moon…
Frank Sinatra’nın o meşhur dizelerini mırıldandığınızı duyar gibiyim… Fly me to the moon, let me play among the stars…
Scarlett Johansson çağımızın en yetenekli aktrislerinden… Onu ister Marvel isterse bağımsız bir drama olsun, her rolün altından başarıyla kalktığı için izlemeye bayılıyorum.
Channing Tatum ise zamanında sıklıkla teenage filmlerinde çıtır Amerikan delikanlısı olarak boy gösterdiği için benim pek ciddiye aldığım bir aktör değildi. Az önce onu da 44 yaşına geldiğini fark edip hüzünlendim. Zaman hızlı geçiyor ancak Channing yakışıklığından ve kaslarından pek de bir şey kaybetmemiş.
Bir “gerçek” tüm dünya yalan olduğunu söylese de hala gerçektir…
Bir “yalan” ise tüm dünya gerçek olduğunu söylese de yalan…
Gelelim filmimizin konusuna, Beni Ay'a Uçur, NASA’nın tehlikeli bir Ay’a iniş görevinde yaşanabilecek terslik ihtimali üzerine sahte bir Ay'a iniş videosu hazırlanması sırasında yaşanan olayları konu ediyor.
Ay’a hiç gidilmediğine dair iddialar, Ay’a ilk ayak basılan tarih olarak kayıtlara geçen 20 Temmuz 1969’dan günümüzde fısıltı gazetelerinde konuşuluyor.
Hatta da o dönemin yaşayan en büyük yönetmenlerinden Stanley Kubrick’in ABD hükümeti ve NASA’yla iş birliği yaptığı ve Ay’a inişlerin filme alındığı iddialarını duymuşsunuzdur.
İşte filmimiz de tam da bu noktadan hareketle Stanley Kubrick’in kötü bir taklidi yönetmenle bu yola çıkıyor.
Pazarlama harikası (diğer bir değişle yalan dolanla işlerini yürüten) Kelly Jones’u (Scarlett Johansson) da NASA'nın kamuoyundaki imajını düzeltmekle görevlendirip filmin merkezine oturtuyor.
Cole Davis (Channing Tatum) ise tam bir NASA emekçisi… Dürüst ve çalışkan… Geçmişte yaptığı bir hata yüzünden Apollo 1 görevindeki pilotların ölümüne sebebiyet verdiğini düşündüğü için de kendisini asla affetmemiş ve hayatını işine adamış…
Aslında bakarsanız başroldeki iki oyuncunun karakter özelliklerini basitçe sıraladığımızda Amerika’nın iki farklı türdeki insan yapısını gözler önüne serdiğini anlıyorsunuz.
Kelly Jones, Amerikan Rüyası’na kavuşmak için her yolun mübah olduğu bir geçmişten geliyor. O ürünü satmak için gerekirse en kötü yalanı söyle ama başarıya ulaş.
O dönemin hükümeti de Amerika’nın uzay yolcuğunda ezeli düşmanı Rusya’dan oldukça geriye düşmesi ve halkın gözünde madara olduğunu düşündüğü için, NASA’yı yeniden parlatmak için göreve usta bir yalancıyı (halka ilişkiler sorumlusu) getiriyor.
Düşünce asla olmayacak bir şey değil… Astronotların hayatlarını adadığı çok tehlikeli olan bu görevi pahalı saat markaları, kahvaltılık gevrekler gibi Amerika halkının zaafı olan markalarla işbirliği yaptırarak bir nevi finans sağlamayı hedefliyor. Astronotları halkın gözünde birer film yıldızına dönüştürüyor adeta…
Bizim dürüst, çalışkan ve hak yemez elamanımız Cole ise adeta bir Cüneyt Arkın ya da Kadir İnanır karakteri gibi mert ve sistemin bu oyunlarına karşı onur bir mücadele sergiliyor.
Tabii bir de bu iki benzemez karakter arasında engellenemez bir de çekim olunca her ikisi de biraz birbirlerinden etkilenmeye, hatta mevzu ulusun menfaati olunca birlikte çalışmaya başlıyor.
Özetle biri tarih yazmaya öteki de o tarihi satmaya çalışıyor…
Beni Ay'a Uçur 2 saat 12 dakikalık süresine rağmen izleyicisini sıkmadan keyifli dakikalar geçirtmeyi hem de tarihi gerçekler ve yalanlar üzerine düşündürmeyi başarıyor.
Filmde bir de kara kedi metaforu var. Filmin tüm ana fikri de bu dört ayaklı dostumuz üzerine kurulu… Siz siyah kedilerin uğursuzluk getirdiğine inananlardan mısınız yoksa tam aksine mi? İşte tüm mesele bu…