Karanlığın duyulmayan sesi!
Yazar: Banu BozdemirBana Karanlığını Anlat, gasilhanede geçen bir yüzleşme hikayesi. Kocasını geçirdiği kalp krizi sonucu kaybeden Nermin belli ki kocasından çekmiş, yıllarca onun yaşattığı baskılara boyun eğmiş ve en sonunda da ondan kurtulmayı başarabilmiş bir kadın. Film üstü kapalı olarak kocasının ölüm anına tepkisiz kalan bir kadınla da karşı karşıya getiriyor bizleri! Çaresizlik, şiddet, baskı asla tasvip etmediğimiz şeyler ama ölüme terk etme, tepkisiz kalma önermesi de düşünülmesi gereken şeyler!
Aslıhan Gürbüz’ün canlandırdığı Nermin kocasıyla olan meselesini tamamlamamış bir kadın, kocasının ölümü, içinde biriken şeyleri kusma anı olarak yansıyor bizlere. Tabii etrafında biten ve onu sürekli ‘istenmeyen’ konumuna iten diğer aile bireylerini de işin içine katarsak Nermin’in tek başına konumlandırıldığı yerde güçlü bir duruş sergilediğini söylemek mümkün. Gasilhanede geçen, neredeyse tek mekan duygusu veren film, ciddi duygusunu kırmak adına karakterleri biraz minimalize ve karikatürize ediyor. Bu filmin genel duygusunu da kıran bir şeye dönüşüyor.
Film bir yerden sonra tüm duyguları bir kenara bırakıyor ‘istenmeyen gelin’e laf sokma yarışına dönüşüyor. Yani bir kadın dayanışmasına asla girmiyor, kadınlar arasında da bir cepheleşme yaratıyor. Özellikle kaynananın yıllarca içinde biriktirdiği laflar, sessiz ve derinden etki eden eltisi, bakışlarıyla Nermin’e olan tepki ve mesafesini koyan geride bırakılmış komşu kızı, mal mülk derdine düşen erkek kardeş ve bütün bunların ortasında günümüz inanç duygusunun temsiliyeti gibi yükselen gasil! Nermin’e çektirdiklerinin cezasını ilahi adaletle ödeme noktasında bir kocaya ikna olsak bile, etrafında biriken ve çoğunluğu kadınlardan oluşan kötücül tortuyu nereye taşıyacağımızı bilemiyoruz doğrusu. Herkes ataerkil bir sıralanmaya, kendilerine yüklenen bir sıra savma telaşı içerisindeler, ölümün gerçek duygusu üzüntü ise herkesin içinden nefret şeklinde taşıp filmin üstünü kaplıyor!
Bana Karanlığını Anlat, Gizem Kızıl imzalı bir ilk film örneği. Anlattığı konuyu her ne kadar kadın sorunları üzerinden anlatıp, seyirciye bir el uzatma derdinde olsa da, karakterlerin yüklendikleri duygu karmaşasından dolayı bir mesafe giriyor araya. Aslıhan Gürbüz’ün kocasının cesedi başında geçirdiği yüzleşme anları maalesef seyirciye etki eden bir tonlamada karşımıza gelemiyor! O yüzden diğer karakterlerin de etkisiyle filmin ironik, zaman zaman gerçekliği bozan bir yanı var. O konuda da kafası karışmış görünüyor yönetmenin. Coğrafyanın gerçekliğini aktarma konusundaki cesaretine diyecek bir şey yok ama anlatımın mesafesi seyirciyi de aksi yönde itiyor.
twitter.com/banubozdemir