Yaşanmış gerçek olaylardan esinlenilen senaryosunu, Sabelo Mgidi'nin kaleme aldığı ve yönetmen koltuğunda da Mandla Dube'nin oturmakta olduğu "Silverton Siege"; Güney Afrika'daki ırkçılığa karşı verilen mücadeleden...
Geçen uzun yıllar boyunca...
Benzerleri bolca yaşanmış bir kesitin, konu edildiği bir drama olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz, oldukça düşük bir bütçe ile çekilmiş olduğu her halinden belli olmasına rağmen; işlediği dönemi, başarıyla yansıttığını gördüğümüz ve kendine de...
İzleyicisiyle buluşmak amacıyla, Netflix platformunda yer bulabilmiş olan bu Güney Afrika filmine biraz daha yakından bakalım...
***
Belindeki silahla, merkezi konumdaki...
Adı, pek de lazım olmayan bir bankanın şubesine giren Calvin Khumalo (Thabo Rametsi); ortadaki platformun üstüne, zıplayarak çıkar çıkmaz...
Silahını, havaya ateşlemek suretiyle...
"Herkes yere yatsın! Kahramanlık yapmayın... Yerden kalkmayın..." diye bağırırken...
***
Alarma basmaya çalışan ile uyarısına aldırmayan; iki kişiyi daha, yere yatmaya zorlarken...
Calvin konuşmasına...
"Hanımlar beyler, bu bir soygun değildir... Sakin kalırsanız evinize dönersiniz..." şeklinde de devam eder...
***
- Bir Gün Önce / Rooiwal Enerji Santrali, Silverton, Pretoria -
Söz yine...
"Benim adım, Calvin Khumalo... Akan suyun lüks sayıldığı, Mabopane'de doğdum...
Yoldaşlarımla ben; Güney Afrika'da, dünyanın en eşit olmayan toplumu 'apartheid'de büyüdük... Yaşıtlarımızın bir çoğunun ölümüne sebep olan; 16 Haziran isyanları sonrası, Özgürlük hareketine katıldık...
Liderlerimizin çoğu, hapsedildiği veya sürgüne gönderildiği için gençlik; bu ahlaksız sistemi bitirmeyi, kendine görev bilmişti...
Ana hedef şuydu: 'Ülkeyi, yönetilemez hale getirmek...'
Çünkü...
Beyaz azınlık rejimi, bize tek bir seçenek bırakmıştı: 'Şiddet...'
Ana komutadan gelen emirler basitti...
Sivil kayba neden olmadan, başkentteki stratejik noktaları sabote etmek...
Plan buydu..." diyen...
Küçük grubun lideri Calvin'deydi...
***
Ve...
Bu bağlamda da...
Sadece, zaten işini bitirmiş oldukları Enerji Santrali değil...
Şimdi de...
Güney Afrika Savunma Gücü'ne petrol sağlayan; Silverton Pretoria'daki Seahorse Akaryakıt Depolama Tesisi'de, öncelikli hedefleri arasındaydı...
***
Ancak...
Calvin ile Mbali Terra Mabunda (Noxolo Dlamini), Aldo Erasmus (Stefan Erasmus) ve Terra'nın sevgilisi Masego'dan (Vincent Mahlape) oluşan grup...
25 Ocak 1980 tarihindeki, bu eylemlerini gerçekleştirirken yakalanmaları halinde...
Hapise atılmak yerine, doğruca idam edilerek öldürüleceklerinin de bilincindeydi...
***
Üstelik de...
Bombalanacak Akaryakıt Depolama Tesisi'nde, kendileri için tuzak kurmuş olan polis yüzbaşısı Johan Langerman (Arnold Vosloo) ile yardımcısı Schoeman (Deon Coetzee) peşlerinde ve de radyoda...
"Bu sabah saatlerinde, Pretoria yakınındaki Rooiwal Enerji Santrali'nde yaşanan patlama; binlerce evi elektriksiz bırakırken, maddi hasara da yol açtı... Güney Afrika'nın büyük şehirlerini vuran terör saldırılarının, en sonuncusu buydu..."
Haberi verilmekteyken...
***
Neyse ki Calvin...
Bir şeylerin, ters gitmekte olduğunun farkına vararak operasyonu iptal edecek...
Ardından da...
İçine doluştukları minibüs ile...
Kaçarak, uzaklaşmaya çalışacaklardır...
***
Evet...
Oldukça açık bir biçimde, ihanete uğramış...
Ve...
Kimliğini bilmedikleri biri tarafından eylemleri...
Kimlik bilgilerinin, tüm ayrıntılarına kadar...
Onlar harekete geçemeden enselenecekleri bir tarzda yakalanabilmeleri gayesiyle, polise ihbar edilmiştir...
***
Böyle oluncada...
An itibarıyla...
Sürücülüğünü, Masego'nun yaptığı minibüsün önde...
Polis ekiplerinin de arkalarında olduğu sıkı bir takip...
Silverton sokaklarında, başlamış olacaktır...
***
Çok geçmez bu kovalamaca...
Masego'nun, polis kurşunuyla hayatını kaybetmesiyle son bulur...
***
Derken...
Yayan olarak...
Yer altındaki kanalizasyon sistemine yönelen Calvin, Terra ve Aldo...
Kıyafetlerini değiştirir değiştirmez de...
Yeniden sokaklara döner ve polisler ile aralarından yaşanacak, silahlı bir sokak çatışmasının nihayetinde de kendilerini...
Filmin en başındaki, banka şubesinin içine atıverirler...
***
Böylelikle de iş birden bire...
Calvin'in...
Bir helikopter, silahsız bir pilot (Tumisho Masha) ve seçtikleri bir yere güvenle giderken...
Yanlarında...
Bankanın ABD vatandaşı müşterisi, Cornelius Washington'ı da (Shane Wellington) yanlarında götürmek istedikleri...
Bir rehine operasyonu halini almış olur...
Dakika 25...
***
Adalet Bakanı'nın, ırkçılıktan nefret eden kızı Christine'in (Elani Dekker)...
Bankanın müdürü olarak Calvin ve arkadaşlarının ellerine rehin düşmüş olmasına karşın...
Onların henüz, bunun ayırdında olmadıkları ve aralarından birinin de, polisle işbirliği yapan muhbir olduğu gerçeğinin ortaya çıkacağı filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; ırkçılık denilen faşizan kepazeliğin, kapalı tek alandaki...
Nitelikli oyunculuk performansıyla gözler önüne serildiği, 75 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,