Hesabım
    Venedik'te Cinayet
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Venedik'te Cinayet

    Poirot, Ruhlar Aleminde!

    Yazar: Onur Kırşavoğlu

    Agatha Christie romanlarıyla hayatımıza giren, birçok sinema uyarlaması yapılan ve tiyatro sahnesine de uğrayan dedektif Hercule Poirot, yönetmen ve oyuncu Kenneth Branagh’la olan birlikteliğinin üçüncüsü olan Venedik’te Cinayet filmiyle sinemalardaki yerini aldı. Murder on the Orient Express ve Death on the Nile sonrası üçüncü buluşma A Haunting of Venice orijinal adıyla, adından da anlaşılacağı üzere macerasını Venedik’e taşıyor. Branagh’ın yanı sıra kadroda Michelle Yeoh, Jamie Dornan, Tina Fey, Riccardo ScamarcioCamille Cottin ve Kelly Reilly gibi isimler bulunuyor. Film, daha önce işlenen bir cinayet üzerinden ilerlese de Poirot’nun olduğu yerde yeni cinayetler beklemek izleyici için sürpriz olmasa gerek diyelim ve filme geçelim.

    Venedik’te Cinayet, emekliliğine karar veren Poirot’nun yazar arkadaşı Ariadne Oliver tarafından bir eve davet edilmesiyle başlıyor. Bir medyumun olduğu ve işlenen bir cinayet için belki ipuçları bulunabileceği, Poirot’nun dikkatini cezbediyor ama asıl önemlisi medyumun bir sahtekar olduğunu ispatlama isteği onu daha da heyecanlandırıyor. Cadılar Bayramı zamanında yaşanan hikaye ve medyum girişi, filmin atmosferine ve sinematografi tercihine de yansıyor. Film; tekinsiz sesler, bulanık ve açısız görüntüler, karakterlerin gerginliğini anlatan yakın çekimler ve bolca fırtınayla bizi karşılıyor. Elbette kapalı alana geçsek de Venedik arka planı da etkileyici bir biçimde kullanılıyor. Bu konuda oldukça başarılı tercihlerin yapıldığını ve bu tekinsizliğin izleyiciye de geçtiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Öyle ki cesaretiyle tanınan dedektifimiz bile bu gergin ortamdan nasibini alıyor ve özellikle başlangıçta, gergin anların deneyimini izleyiciye hissettiriyor. Elbette bu noktada yönetmen-oyuncu ikilisinin tek elden Branagh olması büyük avantaj.

    Tina Fey, filmin mizahi gücünü tek başına sırtlayan isim. Karakter yaratma konusunda da bu gücünü fazlasıyla kullanıyor. Sadece bununla kalmıyor, Poirot’nun ve üçlemenin (sanırım böyle diyebiliriz) de kendi içerisinde mizahını/göndermelerini yapıyor. Görkemli ve her şeyden emin dedektifimizle ince ince dalga geçiyor. Onu kendine getirecek hamleleri yaparken, bazı konularda sandığı kadar iyi olmayabileceğinin imasında bulunuyor. Fey ve Branagh’ın sahneleri, gerilim ve soğuk atmosfere küçük molalar verdirirken, seyirciye de nefes aldırmayı başarıyor. Yeni Oscar sahibi Michelle Yeoh ve diğer karakterler ise ciddiyeti elden bırakmayan performanslarıyla dengeyi kuruyor. Branagh ise hem hikaye, hem performans anlamında olması gerektiği yerde duruyor ve her şeyin tam ortasında yer alıyor.

    Bu kez Poirot’nun karşısında cinayet şüphelileri kadar “çocukların laneti” olarak efsaneleşen doğaüstü ve ruhani durumlar da var. Poirot, bu konuya şiddetle karşı çıkıyor ama sürekli bir şüphe duymasına sebebiyet veren olaylara da tanık oluyor. Filmin sonuna dek, hatta sonunda bile Branagh, bu durum konusunda kesin bir hükme varmıyor. Cinayetleri çözerken gerçeklikten asla ödün vermeyen, farazi konuşmayan ve net sonuca ulaşan Poriot, bu kez biraz da olsa ruhların dünyasına göz kırpıyor. Yönetmen koltuğundaki Branagh ise kararı biraz izleyiciye bırakmayı tercih ediyor ama küçük dokunuşlarla. Artık yaşlanan ve emeklilik kararı alıp almayacağı belli olmayan dedektif için, yeni hikayedeki bu sorgulamalar kariyeri için de belirleyici oluyor. Belki de artık ödün verme zamanı gelmiştir? Ya da emekli olmak en iyisidir. Kim bilir? Belki de bu durum mesleğine daha sıkı sarılmasına sebep olabilir. Tüm bunlar Branagh’ın da seriye devam edip etmeyeceğinin göstergesi olabilir. Tıpkı canlandırdığı karakterde olduğu gibi aynı kararsızlık onu da etkisi altına almış olabilir. Bunu zaman gösterecek. Elbette bu kararsızlık, cinayet çözme safhasındaki usta dedektifi hiç etkilemiyor ama yönetmeni kariyeri konusunda düşündürebilir.

    Son tahlilde, Cadılar Bayramı atmosferini iyi kullanan, klasik anlatıya korku gerilim türünden güzel bir ekleme yapan yeni bir Poirot filmi var karşımızda. Hem dedektiflik ve cinayet gizemi sevenler, hem de bahsettiğim gerilim atmosferini arayanlar salondan mutlu bir şekilde ayrılacaklardır. Üçleme olarak baktığımızda, ilk iki filmle aynı değerde olacağını söylemek sanırım yanlış olmaz. Yine üçleme olarak bakacak olursak Branagh’ın karaktere verdiği yeni yolculuk geçer not aldı diyebiliriz. Bir başyapıt beklentisi olmadan gayet keyifle izlenebilecek bir film ve seri olduğunu söyleyebiliri. Shakespeare uyarlamalarıyla yıllar önce sinemaya atılan Branagh, son yılları Christie ile sonlandırdı. Bakalım yeni durağı hangi yazar olacak? İyi seyirler...

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top