Bazen ormanlar, bir evden güvenlidir..
Yazar: Hande KaraÖğretmeni Blanche (Virginie Efira) ve bankacı Grégoire (Melvil Poupaud) tanıştıklarında Blanche yeni bir ayrılık yaşamış, aşktan yana umudu kalmamıştır. Yakışıklı bir adam, tatmin edici bir seks, üstü açık bir araba, Paris'te romantik bir gezinti derken çiftin tutkuyla başlayan ilişkileri, kısa sürede evlilikle taçlanır. Hamilelik, evlilik derken Blache bir anda kendini, memleketi Normandiya'dan Fransa'nın kuzeydoğusundaki Metz şehrine taşınmış bulur ve Grégoire onu ailesinden de izole ederek, kişiliğinin kontrolcü ve baskıcı yönünü göstermeye başlar. İlişkinin başında dengeli ve kendine güvenen bir kadın olarak tanıdığımız Blanche, mental olarak zayıflamaya ve gücünü kaybetmeye başlar. Artık ipler tamamen Grégoire’nin elindedir.
Éric Reinhardt'ın ödüllü romanı 'L'Amour Et Les Forêts'ten uyarlanan bu toksik ilişki dramını geçtiğimiz yıl Ayvalık Film Festivali’nde izleme şansı bulmuş ve Virginie Efira ile Melvil Poupaud’un performanslarını oldukça başarılı bulmuştum. Yönetmen Valerie Donzelli, etkileyici yardımcı oyuncu kadrosunu daha iyi sergilemek için sade ve verimli bir yönetmenlik yaklaşımını tercih ediyor. Romane Bohringer ve Virginie Ledoyen öne çıkan isimler. Bizdeki vizyon adıyla Narsistle Aşk, çok yeni bir hikaye anlatmıyor ya da anlatım tarzıyla yeni bir keşifte bulunmuyor. Hatta 90’larda Julia Roberts’ın başrolünde yer aldığı Sleeping with the Enemy, size ilk anımsatacağı film olabilir. Ya da Jennifer Lopez’li Enough.
Blanche'ın hikayesini Dominique Reymond'un canlandırdığı bir avukat olan üçüncü bir tarafa anlatmasıyla beraber flashback sahnelerle izliyoruz. Yakın zamanda yaşadığı ayrılığın etkisiyle sarsılan Blanche, ikiz kardeşi Rose (onu da yine Efira canlandırıyor) ile zoraki olarak bir partiye gidiyor. Partide herkesten kaçarak yalnız takılan Blanche, Grégoire’nin dikkatini çekiyor. İşte tam bu anlarda çevreyi kıpkırmızı bir ışık sarıyor. Bu ışık tutkunun ya da belki tehlikenin yansıması. Rose, kız kardeşinin bir anda böylesine aşık olmasına inanamıyor ve içindeki şüpheyi diri tutuyor. Grégoire onun sert, şüpheci bakışlarını fark ediyor ve kız kardeşleri birbirine düşürmenin fırsatını kaçırmıyor. Bir şeylerin ters gittiğinin ilk göstergesi, Grégoire'ın tayininin ardından çiftin Metz'deki yeni hayatlarına taşınmasından kısa bir süre sonra geliyor. Şans eseri Blanche, Grégoire'ın tayininin çıkmadığını, onun bu tayini kendisinin istediğini ve ona yalan söylediğini öğreniyor. Çiftin yeni evlerinin mimarisi de, Blanche’ın ruh halini anlamamız için özel olarak dizayn edilmiş. İlk bakışta özgürlük vaat eden ev dizaynı, kısa sürede Blanche için bir hapishaneye dönüşüyor. Zira evde hiçbir odanın kapısının olmaması, Blanche'ın saklanabileceği hiçbir yer olmadığı anlamına geliyor.
Narsistle Aşk’ta anlatılan hikaye psikolojik bir istismar modeli. Grégoire karısını arkadaşlarından, ailesinden ve hatta çocuklarından izole ederek, kendini de bir kurban olarak resmediyor. Blanche kendini suçu üstlenirken buluyor çünkü bunu yapmak, kocasının bitmek bilmeyen baskıları ve zulmüyle yüzleşmekten daha kolay. Sonra bir anda baskılar, Blance’ı başka bir yola sokuyor ve genç kadın bir arkadaşlık sitesinde tanıştığı bir yabancıyla beraber oluyor. Ve Gregori’nin öfkesi de o noktadan itibaren ölümcül bir tona bürünüyor.
Narsistle Aşk, aile içi şiddeti, psikolojik şiddeti, manipülatif ve sapkın bir eşin hayatınızı nasıl karartabileceğini ve hukuk sisteminin potansiyel olarak acımasız belirsizliklerini açık bir şekilde önümüze seriyor. Çoğu zaman bir kadın cinayetiyle sonuçlanan gerçek hayattaki örneklerine rağmen, Blanche'ın özgürlüğünü yeniden kazanmak için çıktığı umutsuz ve inanılmaz derecede tehlikeli arayışı anlatan Narsistle Aşk, bir kadın dayanışması örneği sergileyerek daha umut verici bir son vaat ediyor.
Bu arada filmin orijinal ismi L'Amour et les Forêts yani Aşk ve Ormanlar, film Amerika’da Just the Two of Us (Yalnızca İkimiz) olarak gösterime girerken, bizde daha manidar bir isim olan Narsistle Aşk seçilmiş.
Hande Kara