Doğanın öze dönme hamleleri!
Yazar: Banu BozdemirSenaryosunu Pauline Munier ile birlikte yazan Thomas Cailley'nin yönettiği Hayvan Krallığı, geleneksel bir tür filmi değil de daha çok ‘yaratık’ özellikleri olan bir büyüme hikayesi olarak anılabilir. Aynı zamanda kuşak çatışmasını da merkezine alan, kendisine has, sanatsal filmlere yaraşır kolaycı efektler yaratan ve duyguları asla es geçmeyen bilim kurgu, macera ve aile dramasıyla sarmalanmış bir film.
Filmde Cronenberg ve Shyamalan etkileri alıyoruz, Cronenbergvari dehşetengiz vücut hamleleri ve Shyamalan tarzı doğaya dönük, duygusal çıkışlarla bezeli bir baba oğul hikâyesi de diyebiliriz.
Yönetmenin pandemiden önce yazmaya başladığı ama pandeminin etkileriyle zirve yapan bir algıyla, mutasyon geçiren insanları anlatan filmde, (tetikleyici bir sebep yok; virüs, uzaylılar, kimyasal patlama) insanların bir kısmı bir anda değişik hayvanların görünümüne bürünüyor. Hepsi farklı hayvana ait özellikler taşıyor ve bu öyle bir anda olmuyor. Sindire sindire yapıyor Cailley bunu. Yönetmenin algısıyla insanın doğa üzerindeki hükümranlığı kırmak, onları hayvan postuna bürüyerek uzaklaştığı doğaya daha yakın kılmak, onunla uzak düşen ilişkisini onarmak amacında olabilir. Ama insanın ders çıkarmaktan uzak yapısı mutasyon geçiren insanları avlamak oluyor.
Filmin merkezindeki aile, şef François ve oğlu Emile’dir. Karısı Lara mutasyon geçirince onu götürecekleri bölgeye yakın olmak için oğluyla birlikte ormanlık alana taşınan François’in eşinin durumunu son ana kadar umut edişini ve oğluna destek olmasını izliyoruz. Annesinden bir tırmık darbesi alan Emile dönüşüm sürecini babasından bile gizleyerek, kendi içinde yaşadığı, kimi zaman öfkeli kimi zaman kıymetli bir biçime dönüştürüyor. Örneğin kurt/köpek karışımı bir hayvana dönüştüğü için tırnakları uzuyor ve işitme duyusu keskinleşiyor. Hoşlandığı kızın da genel profilden farklı olması işini kolaylaştırıyor diyebiliriz ama giderek insanlarla yaşaması olanaksız hale geliyor. O da rotasını mutasyona uğrayan insanlara çeviriyor. Örneğin, kuşa dönüşen Fix’le takılıyor. O oyuncu da Eş Anlamlılar filmindeki Tom Mercier.
Film, derdini o kadar sindirilmiş (bazen uzatılmış hissi verse de) bir biçimde anlatıyor ki insanların dönüşümleri de bu kozmik algıdan nasibini alıyor; insanların kavrama yeteneğini aşıyor. İnsanlık ise kendini resetleyen, özüne dönme hamleleri yapan doğanın çığlığından gittikçe uzağa düştüğünü fark edemiyor. Film şehirden uzakta, muhteşem bir doğa manzarası içinde geçiyor. Filmin şu önermesi önemli, babası Emile’yi doğaya teslim edebiliyor, mutanta uğrayanlar orada huzur bulabiliyor, en azından az da olsa orası kurtarılmış alan işlevi görüyor.
Animal Kingdom / Hayvan Krallığı çok genel bir isim taşımasına rağmen aynı adı taşıyan yapımlara benzemiyor, aksine yönetmenin İlk Güreşte Aşk filmine devam filmi olarak eşlik ediyor ve yönetmen aslında günümüzden çok farklı bir dünya önermiyor, farkındalık öneriyor. Romain Duris anlayışlı ve çabalayan baba imajıyla biraz arka planda kalsa da Paul Kircher, Emile’in fiziksel dönüşümüyle birlikte gençlerin umursamaz ve hoyrat, bazen içine kapanık bir samimiyetle dışa vuran değişimini bayağı iyi bir şekilde üstleniyor ve performansıyla filme iyi bir ivme katıyor.
Filmin görüntü yönetmenliğini David Cailley (yönetmenin kardeşi) üstleniyor ve görüntüler güçlü, hikayeyi sırtlanmış bir biçimde karşımıza geliyor. Takipli çekimler, ortamın doğallığını yansıtan görüntüler ve doğal ışıklandırma ile filmin duygusuna kapaklanıyor. Hatta bu natürel gidişatlı karakter giydirmeleri, makyaj ve protezle Fransız sinemasına standart üstü bir gerçeklik ve kusursuzluk katıyor diyebiliriz.
twitter.com/banubozdemir