Senaryosunu, Patxi Amezcua'nın kaleme aldığı ve yönetmen koltuğunda da Javier Ruiz Caldera'nın oturmakta olduğu "Un hombre de acción / A Man of Action"; son derece sıra dışı bir yaşam tarzına sahip olan...
Ve o sebeple de...
Kimilerince, modern zamanların Robin Hood'u olarak nitelendirilen Lucio Urtubia Jiménez'in (1931–2020); yaşam öyküsünün gözler önüne serildiği, biyografik bir drama olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz...
1940 - 1980 arasındaki, anlatılan döneme ilişkin dekor, kostüm ve toplumsal dokuya dair başarılı kurgusuyla da dikkatleri üzerinde toplayan; İspanyol yapımı bu Netflix filmine biraz daha yakından bakalım...
***
- Paris Havalimanı, 1962 -
İlginç bir tesadüf vesilesiyle karşılaşarak tanışıp evlendiği karısı Anne'nın (Liah O'Prey), otomobiliyle bıraktığı Lucio Urtubia (Juan José Ballesta)...
Elindeki, içi Amerikan doları dolu çantasıyla, havalimanına giriş yaptığında; Müfettiş Costello (Alexandre Blazy) yönetimindeki polis ekipleri de, çevreyi çoktan kuşatma altına almışlar...
Hatta...
Etrafı incelikle süzen Costello...
Her ikisini de, fark etmiştir bile...
Yani yakalanarak ele geçirilmelerine, neredeyse ramak kalmıştır...
***
Bunun üzerine...
Elindeki çantanın içindeki paranın büyükçe bir kısmını Anne'a teslim eden Costello, geri kalanını da...
Islık çalıp, herkesin dikkatini çekmek suretiyle...
Havaya fırlatıverir...
***
Aynı şeyi, elindeki paralarla Anne'da tekrarlayınca...
Ana baba gününe dönen havalimanında ortalık; saçılan paraları kaparak toplamak isteyenler sayesinde, birden karışıverir...
***
- 20 Yıl Önce -
İspanya'nın kuzeyindeki Navarre eyaletine bağlı Cascante kasabasında...
Annesi (Maria Ribera), kız kardeşi (Alba Lopez) ve hasta yatağındaki babasıyla (Carlos Zabala) beraber yaşamakta olan küçük Lucio (Jacobo Marrero); babasının da verdiği gazla, mutfak dolabından kaptığı bir bıçakla soluğu...
Müdürünün (Javier Laorden), babasının sağlık durumunu soracak kadar kendisini tanıyor olduğu bir bankanın şubesinde alır...
***
Zira...
Acı çekmekte olan babasına morfin alabilmek gayesiyle müdürden; hasat döneminde tarlada çalıştıktan sonra geri ödemek üzere, 5 bin İspanyol Peso'su borç para talep edecektir...
***
Ancak...
Maddi bir teminat olmaksızın...
Üstelik de bir Cumhuriyetçi'nin çocuğunun sözüne güvenilerek, kredi açılamayacağını belirten müdür; ağlamaklı haldeki Lucio'yu, anında geri çevirir...
***
Çaresizlik içinde eve döndüğünde...
Çok geçmeden...
Babası da ölecektir zaten Lucio'nun...
***
Ardından...
Paris'teki bir evde, hizmetçilik işi bulan Satur İspanya'dan ayrılırken...
Kardeşi Lucio'ya da, askerlik görevini tamamlar tamamlamaz...
Gelip kendisini bulması halinde, yardımcı olacağını söyler...
***
- 10 Yıl Sonra -
Lucio'da artık Paris'tedir...
Ve soluğu...
Elindeki, mektup zarfının üzerinde yazılı adresi sora sora bulacağı...
Banknot Matbaası'nda çalışan Patrick (Fred Tatien) ile evlenmiş olan kız kardeşi Satur'un (Ana Polvorosa) evinde alacaktır...
***
Eniştesinden...
Kendisine de, çalışacak bir yer ayarlamasını isteyen Lucio artık...
İnşaatlardaki, kendisi gibi Franco'nun faşist diktatörlüğünden kaçarak Fransa'ya sığınmış İspanyollardan oluşan...
Asturiano (Luis Callejo), Germinal (Josean Bengoetxea) ve Josep (Juan Olivares) gibi kıdemlileri; ziyadesiyle rahatsız edecek kadar hamarat ve zaman içinde de bir duvar ustasına dönüşecek bir inşaat işçisi olacaktır...
***
Öğlen yemeği paydosunda...
Söz dinlemek hususunda pek de becerikli olmayan Lucio'ya Germinal, siyasi görüşünü sorduğunda...
"Sanırım komünistim..." yanıtını alır almaz...
Germinal Lucio'ya, "Komünistmiş... Ama sen emir almayı sevmiyorsun ki... Sen bir anarşistsin..." diyecek...
***
Sonrasında da...
Anarşist kavramından haberdar olmayan Lucio'ya...
"Clichy Anarşistleri Kurucu Meclisi" üyelerinden Germinal; anarşizmin temellerini ortaya koyan, Bakunin, Proudhon ve Kropotkin gibi isimler ile anarşizmin din ve devleti yok sayıp...
Onların yerine, özgürlük, emek ve kolektivizmi kutsayan ilkelerinden söz edecektir...
***
Bununla da yetinmeyen Germinal...
Paris Komünü günlerinin, "Güç, kötü ve zalimdir... O nedenle ben bir anarşistim..." diyen kilit devrimcilerinden Louise Michel'den bahsetmeyi de ihmal etmeyecek...
***
Yetmeyecek sıra...
"Özgür ve eşit olan, devletin ve paranın olmadığı bir toplum yaratılmalıdır..." sözcüklerinin sahibi Sebastian Faure ile işçileri sömürüp, dünyadaki eşitsizliğe yol açıyor olmaları gerekçesiyle banka da soyan...
Ve...
"Adaletsizliğe son verip devrim yapmanın tek yolu, direkt eylemdir..." diyen Buenaventura Durruti'ye de gelecektir...
***
Bütün bu duydukları karşısında...
Germinal'e hak veren Lucio, aslında kendisinin de bir anarşist olduğunu kabul edecek ve hayatının akışı; Germinal'in kadim dostlarından, Barselona'da banka soyan Quico Sabate (Miki Esparbé) ile tanışır tanışmaz da...
Büsbütün değişiverecektir...
***
Çünkü...
Quico, Barselona'da...
"Halk adına el koyduğunu..." söylediği bir bankayı soyma becerisini, tüm dünyaya sergileyebilmiş...
Yeni nesil "sembolik" anarşistlerden birisidir...
Dakika 21...
***
Germinal ve Quico'dan öğrendiklerini icraata koyarak, soyduğu bankalardan elde ettiği paraların bir kısmını...
Kendilerinden çalındığına inandığı, ihtiyaç sahiplerine dağıtırken bir kısmını da propaganda amaçlı olarak kullanan Lucio'nun liderlik ettiği; aralarında Barrow (Ben Temple) ve PetiteJeanne'i de (Monica Lamberti) barındıran ekibin...
Akıl almaz maceralarının anlatıldığı filmin geride kalanında, siz değerli sinemasever dostlarımızı; yapılan hırsızlık ve kalpazanlıkların kendilerini kesinlikle rahatsız etmeyeceği, 90 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,