Hesabım
    Bandirma Füze Kulübü
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    Bandirma Füze Kulübü

    Bandırmalı gençler gişeye füze atıyor

    Yazar: Murat Tolga Şen

    Yönetmenliğini Ömer Faruk Sorak'ın üstlendiği, senaryosunu Mustafa UsluMert Dikmen ve Ayberk Olgay'ın yazdığı, başrollerini Alina BozDeniz Can Aktaş ve Erkan Kolçak Köstendil'in paylaştığı Bandırma Füze Kulübü bugün gösterime giriyor.

    Bandırmalı lise talebelerinin fezaya füze gönderme macerasını da daha önce geniş kaynaklardan okumuş, bilgilenmiştim ve bu filmi merakla bekliyordum ancak basın gösteriminden önce az çok nasıl bir filmle karşılaşacağımı da tahmin ediyordum.

    Ömer Faruk Sorak sevdiğim sinemacılardan biri. Duygu yaratmayı ve bunu seyirciye geçirmeyi biliyor. Oyuncu yönetimi de başarılıdır. Bandırma Füze Kulübü’nün yönetmen koltuğunda oturuyor olması beni rahatlattı. Asıl merak ettiğim; 4 Ekim 1957´de Sovyetler Birliği´nin uzaya fırlattığı Sputnik uydusunun ardından tüm dünyada başlayan amatör füze çılgınlığının referans film etkisi olmadan aktarılıp aktarılamayacağıydı.

    Ömer Faruk Sorak, filminin dramatik yapısını (bu konuda bir çekingenlik göstermeden) yönetmenliğini Joe Johnston'ın üstlendiği 1999 yapımı October Sky filmi üzerinden kuruyor. Yine küçük bir kasaba, yine gizli gizli başlayan ve oradan buradan bulunan parçalarla yapılan füzeler, başarısız atış denemeleri, alay ve aşağılanma ile karşılanma, azim ve sonunda gelen başarı.

    Filmin tanıtım bülteninde, “Bandırma Füze Kulübü; "Otur oturduğun yerde!" diyenlere inat, hayalleri çalınsa da pes etmeyen, kısıtlı imkanlara ve karşılaştıkları tüm engellere rağmen, ülkelerinden uzakta, dünyanın bir ucu NASA’da hayallerine ulaşıp gökyüzüne füze göndermeyi başaran Bandırmalı lise öğrencilerinin gerçek hikâyesini konu almaktadır.” yazıyor.

    Bana sorarsanız Bandırma Füze Kulübü optimist bir film. Filmde engelden çok destek gösterisi izliyoruz. Kasabanın ilgisi, ailelerin durumu kabullenişi, Jandarma komutanının malzeme ve atölye desteği vs. October Sky’daki gençler için füze fırlatmak çok daha imkansızken bizim füzecilerin işi genellikle yolunda gidiyor.

    Bu destekleyici karakterlerin en önde geleni de Erkan Kolçak Köstendil’in canlandırdığı Kırnatacı Necati karakteri. Çocuklar füze fırlatsın diye canını dişine takan (tam olarak bu) kurgusal karakterin işaret ettiği isim ise filmin bize göstermeyi unuttuğu biri; Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk amatör füze fırlatıcısı Kirkor Divarcı.

    Kirkor Divarcı, Türkiye tarafından üretilmiş ilk başarılı füzenin Bandırma Füze Kulübü ile birlikte mucididir. Kirkor Divarcı füze çalışmalarını İstanbul’da sürdürüyordu. Bandırma Füze Kulübü çalışmalarını sürdürürken çeşitli yerlerde haberlere çıktı. O da Bandırma’ya gidip kulübü ziyaret ettiğinde bu gençlerin önemli işler başarabilecek düzeyde olduğunu gördü. İstanbul Teknik Üniversitesi'nin de desteğini alarak kendi cebinden finanse ettiği projelerle Bandırmalı gençleri başarıya taşıdı. Kirkor Divarcı, nişanlısı ile biriktirdikleri 400 lirayı, füzenin ilk hali için, hiç düşünmeden kullandı. Filmde benzer bir fedakarlığı Necati karakteri yapıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri ile temasa geçerek ordunun da desteğiyle, ilk füze fırlatışını gerçekleştiren de yine Divarcı. Kendisi aynı zamanda füzelere verilen “Marmara” ismini de bulan kişi.

    Gerçek hikâyede bu kadar önemli yer tutan bir karakterin filme taşınmamış olmasına içerledim. Filmi çok sevdim, sulu zırtlak gişe komedilerindense böyle işleri izlemeyi tercih ederim ancak filmdeki hamasetin Ermeni asıllı bir Türk yurttaşını senaryodan kovacak kadar ileri gitmesi hoş değil. Onun yerine geçirilen (yine bir azınlık olan) karakterin bu yükü taşıyamadığı ortada. Erkan Kolçak Köstendil fevkalade oynamış ancak oynaması gereken kişi Necati değil Kirkor’du.

    Filmdeki kırılma noktasında, gençlerin önünü kesmek isteyen görünmeyen eller (CIA) kulübün çalıştığı binayı yakıyor. Gerçek hayatta ise Kirkor Divarcı'nın evinde çıkan ani bir yangınla, tüm projeler kül oldu ve çalışmalar sonlanır. Bunu böyle işleseler ne olurdu ki?

    Mustafa UsluMert Dikmen ve Ayberk Olgay’ın yazdığı senaryo yangın sekansından itibaren gerçeklikten tamamen kopup kurgu evrenine geçiyor. Film, salon seyircisine mutlu son izletmek istediği açık bir şekilde filmdeki iki ana karakteri Nasa’ya, oradan da önemli bir füze projesinin başına gönderiyor. İş öyle bir hale geliyor ki, bizim füzeciler koskoca ABD füzesine marker kalemle Marmara ismini yazıyor, fırlatma geri sayımı Türkçe yapılıyor. Seyirci salondan gözü yaşlı ama mutlu ayrılıyor.

    Senaryonun tercihleri konusundaki bu büyük kusurları görmezden gelirsek, Bandırma Füze Kulübü salon seyircisi için çekilmiş, özenli ve duygusal bir iş. Bir fikre inanıp onun peşinden yürüyen idealist gençleri izlemek bana çok iyi geldi. Teknik anlamda da eli yüzü düzgün bir iş ve sanat yönetiminin bir dönem kasabası yaratmak konusundaki başarısını tebrik ediyorum. Oyunculuklar uyum içinde ve başarılı ancak Erkan Kolçak Köstendil bir adım önde. Karakteri seyircide büyük bir sempati duygusu oluşturuyor.

    Bandırma Füze Kulübü, “keşke bu filmlerden daha çok çekseler” dediğim işlerden biri. Eğer 50’lere gidip Bandırmalı gençlerin büyük hayallerine ortak olmak istiyorsanız bu filme bilet alın. Çocuklarımız, biz onlara inanırsak ve desteklersek her şeyi başarabilirler. İyi seyirler…

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top