Doğal ve daha iyi bir yarın!
Yazar: Banu BozdemirEmre Kavuk’u, Hasan Tolga Pulat’ın Güzel Günler Göreceğiz filminin senaristi olarak tanıdık, arada birçok senaryoya ve filme imza attı. Ben, bir önceki filmi Dalgalar ve İzler hakkında çok iç açıcı şeyler yazamamıştım ama Daha İyi Bir Yarın, daha iyi bir izlenim ve seyir gücü yarattı bende! Bu arada yönetmenin Arap Kadri filmi de bu yıl içinde vizyona girmişti. Bu anlamda Emre Kavuk için çok üreten yönetmen diyebiliriz…
Daha İyi bir Yarın günümüzden daha öte bir zaman diliminde (fütüristik) geçiyor ve gerçeküstücü kalıplarla ilerliyor. Bu anlamda Kavuk'un mekan duygusunu iyi yakaladığını söyleyebiliriz. Sevgilisi tarafından terk edilen Ozan’ın intihara meyilli ruh hali içinde biraz fazlaca debeleniyoruz sadece. O kısmı ister istemez uzun tutuyor Kavuk. Sevgilisi, yakın arkadaşı ve ailesi donuk bir yaşam algısıyla hayatı yaşarken, Ozan’ın bu kadar duygusal olması hikayenin açmazı. Uzun bir süre ‘intihar etmek’ istiyorum duygusuyla ortalıkta dolanan Ozan, intihar devlet kontrolünde olduğu için onu da yapamıyor; çünkü kayıtlarda kendisine aşık biri görünmektedir, bu da intiharı olanaksız kılar. Hikaye, Ozan’ın kendisine aşık olan Ekin’i bulmasıyla daha farklı bir boyuta taşınıyor.
Hikaye yakın gelecekte ilerlerken, Ekin’in bulunmasıyla birdenbire köy hayatı ve doğal kodlara bağlanıyor ve Ozan’ın hayatın başka yanlarını keşfetmesi sağlanıyor. Bu arada eski sevgilisi arada bir ortaya çıkıp Ozan’a yeni sevgilisiyle ne kadar mutlu olduğu nidaları atıyor! Film komedi kısmı olmayan bir romantik film modunda. Yakın gelecek kodları hayatı kolaylaştırmış ama duyguları da değiştirmiş algısıyla ilerliyor. Bu birçok romantik filmin konusu zaten. Duygusuz, sıradan, uçarı kız ya da erkek, hayatlarına başkası girene kadar el üstünde tutulur. Sonra hayatın başka yönlerini, renklerini, tatlarını yakalamış biri gelir ve alternatif bir yaşam algısıyla gönül gözünüzü açar. Kavuk da bunu yapıyor, içine biraz yakın gelecek sosu katarak… İyi de yapıyor.
Film mekanları ve ışığı duygu durumuna göre iyi tasarlamış diyebiliriz. Vermek istediği mesajda ise var olduğumuz olumsuz sürecin içinde debelenirken anı ve geleceği ıskalıyor olabiliriz diyor ve doğal olan şeylere sarılmamızı salık veriyor.
Hande Doğandemir ve Yağız Can Konyalı’nın başrolü paylaştığı filmde Doğandemir’in hayat verdiği Ekin’in 60’lı 70’li yıllar kreasyonu da gelecekteki sadeleşmeye dikkat çekmek ister gibi. Parasal harcamaların tek bir kartla yapıldığı ve her çekişte çok güzel harcama yaptınız algısı da tüketim çağına bir gönderme yapmak gibi algılanabilir. Sonuçta film daha iyi bir yarın düsturuyla intihar etmek isteyen bir gencin bu duygusunu yok etmek, hayatta tutunacak başka dallar olduğunu hatırlatmak üzerine oluşturulmuş bir hikayeden ilham alıyor. Yönetmenin filme kattığı fütüristik tat onu ilginç kılmış ve farklı şeyleri sorgulamaya olanak tanıyor. Tükenmişlik sendromuna, duygulardan arınan bireylere farklı bir anlatımla el uzatıyor yönetmen…
Banu Bozdemir
twitter.com/banubozdemir