Senaryosunu da kaleme alan usta sinemacı Christian Petzold'un yönetmen koltuğunda da oturmakta olduğu "Roter Himmel / Afire"; homofobikler ile kent çeperlerine sıkışıp kalmış tiplere ait "yoz" kültürel kodlara sahip seviyedekilerin ayarlarını büsbütün bozacak nitelikteki, "kara mizah (dark comedy)" tarzda kurgulanılmış...
Ve...
Görüntü yönetmeni Hans Fromm'un yakaladığı her bir karesinde de...
"Bilimsel bulgularla" örtüşmeyen "din" içerikli açıklamalarla...
21. yüzyıl itibarıyla da olsa, gerçekte yalnızca "şimdilik"...
Ölümlü ve o yüzden de sınırlı olduğunun ön koşulları, beyinlerimize kazınılmaya uğraşılan hayat tarzını sorgulayan, romantik bir drama olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz, 22 Şubat 2023 tarihindeki dünya prömiyeri; "Büyük Jüri Gümüş Ayı" Ödülü'nü de kazandığı Berlin Uluslararası Film Festivali'nde yapılan ve üzerimizde, Lars von Trier'nin "Melancholia"sı (2011) kıvamındaki bir etki bırakan bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
Berlin'de yaşayan Felix Wagner (Langston Uibel) ile yakın dostu Leon (Thomas Schubert), Felix'in kullanmakta olduğu araçla; Felix'in Baltık Denizi kıyısındaki, Ahrenshoop'a çok da uzak olmayan...
Altı yıl önce vefat etmiş olan babasından miras kalan, yazlık evlerine doğru yol almaktadırlar...
Ancak...
Felix'e göre...
Her ne kadar Leon hissetmese de...
Tekleme yapmaya başlayan Mercedes otomobilleri, tatil heyecanlarına su koydu veya koymak üzeredir...
***
Böyle olunca da...
Cep telefonu sinyalinin de bulunmadığı...
Ormanın derinlikleri içindeki yolda, araçlarını sağa çekip park etmek mecburiyetinde kalan Felix ile Leon...
Felix'in bildiğini iddia ettiği...
Kalan 12-13 kilometrelik ana güzergah yerine 2-3 kilometrelik kestirme yolu...
Bir ara kayboluyormuş gibi olsalar da...
Bavullarını da sırtlayarak yürüyerek kat edeceklerdir...
***
Vardıklarında...
Özellikle de yalnız kalıp çalışmak istemek de olan Leon'u bekleyen...
Bir çift kötü sürpriz birlikte karşılaşacaklardır...
***
Şöyle ki...
Felix'in annesi, kendisine haber vermeden...
Çalışma arkadaşının yeğeni Nadja Schubert'e (Paula Beer) kiraladığı için toplam iki odası bulunan evi onunla...
Diğer odayı da...
Kendi aralarında paylaşmak zorunda kalırlarken...
***
Şaşkınlıktan afallayan Leon'u Felix...
Bahçedeki pergola tenteyi, tek başına kullanabileceğini söyleyerek...
Sakinleştirme yolunu tercih edecek...
***
Ardından da Nadja'ya...
Geldiklerini belirten bir not bırakacaktır...
***
Ama...
Kendisine bırakılan o notu okumadığı...
Yahut...
Okuduysa da pek de aldırmadığı anlaşılan Nadja...
Erkek arkadaşıyla olan sevişmesini...
Leon ile Felix'in, dalmış oldukları gece uykularını bölecek derecedeki gürültü ile sürdürürken...
***
Felix'in dikkatini...
Nadja'nın iniltilerinden çok çatıdaki su sızıntısının yol açtığı...
Tavandaki küflenme çekecektir...
***
Ertesi sabah...
Uyanır uyanmaz kendine, bir kase mısır gevreğinden oluşan bir kahvaltı hazırlayıp...
Suyunu koyduğu sabah kahvesinin de altını yakarken...
***
Bahçedeki iplere, yıkadığı çamaşırları asan Nadja'da...
Mutfak lavabosu ile tezgahında biriktirdiği bulaşığa aldırmadan...
Bisikletine atladığı gibi...
Aslında Marburg'daki bir üniversitenin edebiyat programında doktora öğrencisi olmasına karşın...
Kasabadaki mevsimlik işinde, dondurma satıcılığı yapacağı otele doğru yoluna koyulmaktadır...
***
Derken...
Başvuruda bulunacağı sanat okulu için oluşturmak da olduğu fotoğraf portföyünü tamamlamak durumundaki Felix'de...
Buna rağmen...
Derhal işinin başına geçmek yerine...
Nadja'nınkiler dahil tüm bulaşıkları, birer birer yıkayıp kurular...
***
Sonrasında da...
Tek başına plaja giderken...
Çantasındaki, son teslim tarihine kadar yetiştirmesi gereken...
"Kulüp Sandviçi" adındaki roman taslağını da ihtiva eden dizüstü bilgisayarı ile diğer malzemelerini de kapan Leon...
Pergolaya doğru uzanıverir...
***
Bu arada...
Bir fincan kahve daha almak amacıyla eve yeniden dalan Leon'u...
Nadja'nın eşyalarını karıştırırken görürüz...
Ta ki o...
Felix'in dönmekte olduğunu fark edene kadar...
***
Döndüğünde de...
Felix'in halen...
Ne kendi fotoğraf portföyünü ne de Leon'un romanı umursamadığını gözlemliyoruz...
***
Onların yerine Felix...
Bir gece önce gözüne takılan...
Çatıdaki su sızıntısının peşine düşmüş...
Ve...
Şimdi de...
Kasabaya inip, çatıdaki hasarlı bölüme sıvayacağı ziftli izolasyon malzemesini satın almanın peşine düşmüştür...
***
Ki bu...
Aynı zamanda evin yiyecek ve diğer sair ihtiyaçlarının giderilmesi için de önemli bir fırsat olup...
Poşetler dolusu malzemeye...
Bizim şaşkın bakışlarımız arasında...
Sadece 92.88 Avro (eğer "embesil" düzeyde geri zekalı değilse, acaba bu kaç TL ediyor diyerek 34 ile çarpmayacağı) yani 92.88 Alman TL'si öderlerken...
***
Market çıkışında da...
Bir resmi belediye aracından...
Mevcut orman yangınlarına ilişkin olarak...
"Kamp ateşi ve mangal yakmak, ayrıca ormanlarda veya yakınında sigara içmek kesinlikle yasaktır..."
Şeklindeki duyuruya ilaveten...
Bölgeye 30 kilometre uzaklıktaki Waldhut ormanındaki yangına dair bilgilendirmede de bulunulur...
***
Çok geçmez...
Evde kalan Leon, yazmakta olduğu romanı tamamlamak adına havanda su dövmeye devam ederken...
Havlusunu kapan Felix ise...
Yine plajın yolunu tutacak...
Akşam olduğunda da...
Nadja'nın sevişirken çıkardığı inleme seslerine bu kez...
Kıkırdamalarını da eklemek suretiyle...
Leon'u iyice çileden çıkartacak...
***
Ve bunun üzerine...
Tam da sevişme faslını tamamlayan, Nadja'nın plajdaki cankurtaran sevgilisi Devid Micoud (Enno Trebs)...
Evinin yolunu tutarken...
Sağına soluna haşerat ilacı sıkan Leon'da çaresizce...
Uyumak gayesiyle dışarıya çıkıp pergolada uzanıp yatacaktır...
***
Neyse ki...
O gecenin sabahında Felix...
Her türlü eğlenme ve sosyalleşme fırsatını...
"İşim buna izin vermiyor..." diyerek reddeden...
Bir anlamda da aslında...
Çevresindeki öteki insanları küçümseyen...
Leon'un şikayetini Nadja'ya iletmiş ve Nadja'da kendilerine...
Böylesi bir rahatsızlığın tekerrür etmeyeceğine söz vermiş...
***
Üstelik...
O gün plaja gittiklerinde...
Kendisiyle tanışan Felix...
Nadja ile birlikte yiyecekleri akşam yemeğine...
Devid'i de davet etmiş...
Böyle olunca da...
Tüm ana karakterler bir araya toplanabilmiştir...
Dakika 35...
***
Mevzuya Leon'un, bir kanser hastası olan yayıncısı Helmut Werner'in de (Matthias Brandt) dahil olacağı filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; "bakmak ile görmek" arasındaki farkın, isimlerini sıraladığımız beş ana karakter üzerinden...
Net bir biçimde gözlere sokulacağı...
Ters köşe sürprizleri de bünyesinde barındıran, 67 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,