GELMİŞ GEÇMİŞ EN BÜYÜK SAVAŞ FİLMİ 10 /10
Müfreze, yönetmenliğini Oliver Stoneun üstlendiği, 1986 yapımı, Akademi Ödülü sahibi 1986 yılı yapımı ABD yapımı dramatik savaş filmidir. Yönetmenin başyapıtı sayılan filmde, fon müziği olarak Samuel Barberin Adagio for Strings isimli eseri kullanılmıştır. 4 Akademi Ödülü almış ve bu hariç 3 Oscar adayı da olmuşdur. Oliver Stoneun yönettiği ve yazdığı filmin yapımclığını Arnold Koperson yapmaktadır. Filmde Charlie Sheen, Tom Berenger, Willem Dafoe, Forest Whitaker, Kevin Dillon, Keith David, John C. McGinley ve Johnny Depp gibi isimler rol almışdır. Filmin başrolünde oynayan Charlie Sheenin rolü daha önce Charlienin kardeşi Emilio Esteveze de teklif edilmişti. Rolü Charlie Sheen oynadı ve daha sonra bu film onun kariyerinde daha önemli bir yere geldi. Filmin yardımcı oyuncuları Tom Berenger ve Willem Dafoe En iyi Yardımcı Erkek Oyuncu Akademi Ödülü adayı olmuşlardır. Film en iyi yazıp, yönetilen senaryo ve en iyi görüntü yönetmeni dalında da Akademi Ödülüne aday gösterilmişdir. Kevin Costnere filmde rol teklif edilmiş ancak filmin türü gereğince filmde rol almamıştır. Filmin ardından Charlie Sheen yine Akademi Ödüllü bir film olan Wall Street de Oliver Stone ile çalıştı ve aynı filmde bir akademi ödülüne layık görüldü. Film dönemin en çok ses getiren filmlerinden biri olarak görülmektedir. Filmin yönetmeni Oliver Stoneun filmde çok kısa bir rolü de vardır.Film Chris Taylorun (Charlie Sheen) Vietnam savaşına katılması ile başlıyor. Kendisinin dedesi ve babası Birinci ve ikinci dünya savaşında da savaşmışdılar. Ve daha sonra bu savaşta yaşadıklarını ve askerlerle tanışmasını konu almaktadır. Vietnam savaşı sırasında, genç ve deneyimsiz askerlerin, savaşın dehşeti karşısında yaşadıklarını özetleyen filmde, öldürme içgüdüleri ağır basan çavuşun, barış yanlısı askerle çelişkileri ön plana çıkmaktadır. Avcıyken av konumuna düşen müfreze, Vietnam ormanlarının zor koşullarında her kaybettiği adamla zayıflamaktadır. İnsanın ölüme karşı mücadelesinin anlatıldığı ödüllü filmde Müfrezede tam 30 farklı erkek vardır ve hepsi Elias, ONeil, ve Warren isimli çavuşlar tarafından kontrol edilmektedirler. Filmde biri barış seven diğeri ise savaş hayranı bir çavuşun da arasında geçen tartışmalara da konu olmaktadır. Chris Taylor ise suçsuz insanlara zarar veren askerlerle tartışmaktadır.37. Berlin Film Festivali, En İyi Yönetmen59. Oscar Ödülleri, En İyi Yönetmen59. Oscar Ödülleri, En İyi Film59. Oscar Ödülleri, En İyi Kurgu59. Oscar Ödülleri, En İyi Ses
SAVAŞTA PEK ÇOK ŞEY YİTİRİLİR. ANCAK KAYBEDİLEN İLK ŞEY MASUMİYETTİR. Kasvetli tarihin kasvetli savaşlarından birisidir Vietnam savaşı. Amerika'nın rezil rüsva olduğu, yüz binlerce insanın öldüğü bu savaşı askerlerin psikolojik yönüyle ele alan Platoon; gerek senaryosu, gerek karakterleri ve gerekse harikulade müziğiyle türünün harika bir örneği konumunda... "Zenginler hep yoksulları becerir. Bu hep böyle oldu, böyle olacak.." Filmde savaş psikolojisi başarıyla işlenmiş, askerlerin insanlıktan ırak halleri, ruhsal çatışmaları çok iyi yansıtılmış... Savaşta burjuvazinin fakir kesimi kullandığı gerçeği gözler önüne seriliyor. Başrol olan Taylor da bu düzene tepki olarak savaşa katılan bir zengindir. Görev ve sorumluluk bilincine burada varmayı düşünür, savaşta. Bir savaşçı için önemli olan en iyi şekilde savaşabilmektir. Savaşçılar bunun için çabalamalıdır(?) Nihayetinde bu bir vatani görevdir ve düşman en şeytani mahluklardır. Zayıflığa(merhamet, korku..) ise kimsenin tahammülü yoktur, bu düzeni sorgulayanlara da tabi. Filmde Barnes karakterini görüyoruz. Askerlerin milliyetçi duygularını kamçılayan, fanatik, insani değerleri önemsemeyen, o savaşa has; ölümcül, acımasız ve vahşi nefreti orduya aşılayan savaşçıl bir karakter... Öte yandan filmin joker karakteriyle karşılaşıyoruz: Elias. Bu savaşı bir katliam olarak gören, en zararsız bir şekilde bu "bu cehennem çukuru"nda yaşamaya çalışan, ulusal değil evrensel düşünen barışçıl bir karakter... Frank, film boyunca giderek artan bir huzursuzlukla karşılaşacaktır. Bu her askerin karşılaştığı savaş psikolojisidir. Bu psikoloji de insanın öz benliğini tamamen değiştirebilecek bir duruma sokabilir, insanı bambaşka biri yapabilir... Taylor önce savaşmayı; şevkle yaptığını, ulusu için buna mecbur olduğunu düşündü. Sonra da büyük bir yanılgı içine düştüğünü anladı... Milliyetçilik belki bu kadar tehlikeli değildi. Ancak mevcut koşullar altında milliyetçilik, ordunun dogmatik bir şekilde savaşmasını sağlayan en büyük etkendi. Kimileri savaş boyunca bunun etkisinde kalır, kimileri de etkisinde kurtulup deri pişmanlıklar duymaya başlar. İnsanı insan yapan evrensel değerleri özümser. Frank'in işte bu ruhsal devrimine tanık oluyoruz. Milliyetçilik düzenin sarsılmaması için halka aşılanan bir hastalıktır. Nikotin nasılsa fanatizm de aynen o şekilde insanda bir etki uyandırır. Bu etki de insanın bütün benliğine işler. Bencil insanların sadece kendini düşünüp, kendi kusurlarını görmeyip, başkalarına kibirle baktığı gibi milliyetçilerde de sadece kendi ulusunu düşünen , diğer uluslara kibirle yaklaşan bir zihniyet hakimdir... Milliyetçiliği ve savaşçı zihniyeti eleştiren Platoon, Vietnam savaşını konu alan filmlerin en iyisidir. "Geçmişe bakıp düşünüyorum da, biz düşmana karşı savaşmadık. Birbirimizle savaştık. Gerçek düşman içimizdeydi. Savaş benim için sona erdi. Ama hayatım boyunca içimde devam edecek. Elias da içimde yaşayacak, ruhumu ele geçirmek isteyen Barnes da. O günden sonra kendimi bu iki babadan doğmuş bir çocuk gibi hissediyorum. Ama sonuç ne olursa olsun, biz hayatta kalanlar dünyayı yeniden kurmak zorundayız. Diğerlerine bildiklerimizi öğretmek zorundayız. Ömrümüzden geriye kalanı yaşadığımız hayatı bir anlam bulmak için harcamak zorundayız." 9/10