Japon sinemasında önemli bir yeri bulunan ve japon ulusal sinemasının gelişiminde yadsınamaz bir etkinliği olan ?akira kurosawa?, aynı zamanda uzak doğu sinemasının oluşumunda ve gelişiminde de lokomotif etkinliğe haiz önemli isimlerden biridir. Ortaya koyduğu eserlerinde işlediği konularla geleneklere bağlılığını vurgulamış ama yer yer kökleşmiş çürümeye de parmak basmıştır. En önemli yapıtlarından bir olan ?seven samurai? de bu olgu açıklıkla gözler önüne serilmektedir. Sadece kahramanlık yoktur ya da geleneklere ve yaşam tarzına bir bakış bulunmamaktadır, aynı zamanda bir halkın ezilmişliği, fakirliğin ve zalimliğin pençesinde çaresizliği de kendine yer etmiştir. İnsancıl yanı ağır basan ve içine erdemlilik ile adalet ve mülkiyet kavramlarının serpiştirildiği bu yapıt, gününün koşullarında ve belki de bu günün koşullarında da geçerli olan, insaniyet unsurları üstüne kurulmuş ve bunu çatısı altında en iyi şekilde izleyiciye sunmuştur.16. yüzyılda geçmektedir öykümüz ve yaşanılan coğrafya, adaletten eser bulunmayan bir karmaşanın hüküm sürdüğü yer yüzü cehennemidir adeta. Korunaksız bir yaşam süren bir çiftçi köyü merkezli şekillenen film, köylülerin görünen sefilliğini kareler yardımıyla bize sunarken arka planda, otorite boşluğundan ve yönetimin olmayışından kaynaklanan çete oluşumunu aksettirmektedir. Bir eşkıya sürüsü bu köye dadanmış ve mahsullerine el koymayı amaçlamaktadır. Çaresizdir köylüler ve kendilerini kurtaracak ne bir tanrı vardır ne de devlet, bir başına bırakılmışlığın korkusuyla yakarmaktadırlar. Bu yakarış sorgulayışları beraberinde getirmiştir. Tanrı nerededir ?, var mıdır ? yeryüzünde, varsa neden bu kaderi yaşatmaktadır kendilerine. Ama her defasın da yine başa dönülmektedir, içlerine düştükleri ya da düşürüldükleri hayat, onların bir türlü çözüm yolu bulmalarının önünü tıkamaktadır. Derken köyün büyüğüne danışırlar ve ondan, ?yedi samuray? bulmaları öğüdünü alırlar.Dört köylü yola koyulurlar, kendilerini kurtaracak doğruları bulmak için ve bu yolculuk yeni başlangıçların ve karşılaşmaların bir habercisi olacaktır, seyirciye. Yiğitliğin ve gözü pekliğin el üstünde tutulduğu, gurur ve asaletin yaşamın kaynağı olduğu, saygının ve sevginin kutsal bir erdem bellendiği bu coğrafyada, sıralanır kahramanlar köylülerin karşısında. Her biri birbirinde farklıdır, kimi bilgedir bu samurayların, yol gösterir ve doğruları sunar ötekilere, kimisi daha baharındadır, bulmak olmuştur kendi benliğini yollar da ve bilge bakışlar arasında. Biri farklıdır ötekilerden, o doğuştan yaşamıştır acıyı ve anlar dilinden köylülerin, sahip olduğu kaderin benzerliğinde. Nihayetinde yedi samuray bir olmuş ve köyün yolunu tutmuştur. Önlerinde sadece dağlar yoktur, yıllarca ezilmişliğin ve sindirilmişliğin çarklarında inleyen ve korkunun gözbebeklerinde kemikleştiği, bir insan topluluğu vardır. Asıl hikaye bundan sonra başlayacaktır. Hasada az kalmıştır ve onları bekleyen kader gittikçe yaklaşmakta ve ağlarını dokumaktadır, sıkıca. Tek bir şey bilmektedir köylüler o da, sadece sızlanmak ve yakarmaktır. Samuraylar savaşa hazırlamak için köylüleri, başlamışlardır çalışmaya ve bu hiç kolay olmamaktadır, kendilerini savunmaktan bir haber olan köylüler, sadece yönetilmeyi benimseyerek itaat etmişlerdir, samurayların sözlerine. Ve anıdır artık kaderin, gerçekleşmeye yüz tutmuş gün doğmuştur karşılarına, yanın da ölüm getirerek ve sevilen yüzleri soldurarak ansızın. Yapılan savaş, çabaların boşa gitmediğinin bir kanıtı olarak kazanılmıştır ama geride, toprağa saplı kılıçlar bırakmıştır, son bulan nefeslerin hiçliğinde. Kazanan köylüler olmuştur, toprağın sahipliğinde, oysa kaybeden; canlarını feda eden, unutulmuşluğun ve kadir bilmez köylülerin gerçek yüzlerinin görülmesiyle samuraylar olmuştur. ?akira kurosawa?, destansı anlatımı ve yönetimiyle filmi, klasik kalıplardan çıkararak farklı bir görünüme evirmiş, bunu yaparken kullandığı dil bu evrimin en önemli aracı olmuştur. bu dil hiç kuşkusuz, ezilenlerin dilidir ve görselliğin verdiği güçle perdeye yansıtılması ise bir hayli cesaret gerektirmektedir ve o buna layıkıyla vakıf olarak, duruşunu sağlam zemin üzerine inşa etmiş ve sinemasal tabanının zenginliğini bizlere göstermiştir. Filmin kurgusunda ki başarı gözle görülür bir bütünselliği karşımıza çıkarmaktadır. İyi oyunculuk ve özellikle çatışma sahnelerinde ki kameranın kıvraklığı ve canlılığı yakalaması, izleyicinin kendini filme adapte etmesini kolaylaştırmış, uzunluğuna rağmen etkinliğini aksamadan sürdürmesine olanak vermiştir.Alt metni kendi içinde farklı unsurları barındırmaktadır. Bunlar evrensel değerlerdir ve en üstte tutulmaları yaşamsal öneme haizdir. İnsanlar arasında kurulan bağlardan, toplumu birbirine kenetleyen duygulara kadar her kareye yansıyan insaniyet, filmin yaşamsal öğretiler açığa çıkarır bir yüzü olarak belirmiş ve bunun yanında, insan yaşayışının evreleri ve bu yaşayışta etkinliği olan öğretileri içinde eriterek, yüzeye vurduğu gerçeklerle insanın başkalaşımını ve kişiliğinin kazanılmasını tahlil etmiş, sonuçta da hiçbir şeyin değişmediğini ve insan yapısının nankörlüğünde düğümlenerek, çabaların uzayıp giden gölgesini kemiğe dokunur bir noktayla sonlandırmıştır. Vakit kaybetmeden izlemenizle, bu sonlanışa tanıklık etmeniz mümkün olacaktır.------- seven samurai --------