En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
kemerlee
Takipçi
693 değerlendirmeler
Takip Et!
2,5
3 Ağustos 2012 tarihinde eklendi
Yetenekli Bay Ripley filmiyle tanıdığım Tom ripley karakterinin ilerlemiş yaşı ve tecrübeli haliyle 2002 yapımı Ripleyin Oyunu filminde John Malkovich harika performası eşliğinde seğrettimki filmede hikayeyede bayıldığımı söylemeliyim, netice Patricia Highsmithin yazdığı 5 kitaplık seriyi okumasamda yarattığı derin karakteri filmlerde hissediyorsunuz.Filme gelirsek Ripleyin oyunu kitabının ilk uyarlaması ama açıkçası oyuncu performansı anlatımı ve teknik yönden vasat bir filmden ötesi değil niyazikki. Bunun yerine biraz öncede bahsettiğim 2002 yapımı Ripleyin oyununu seğredin hikayenin hakkını veren film nasıl olur görün derim. 10/5
- Arkadaşım; Bay Ripley -?Korkunun kendisinden başka, korkacak bir şey yok. Giderek daha az tanıyorum kendimi ya da diğer insanları.? Tom RipleyPatricia Highsmith'in ünlü baş karakteri Bay Ripley'nin serüvenlerine yer veren kitap uyarlamalarını perdede birçok defa rastladık. Bu seriden uyarlanmış en iyi filmlerden biri olarak Wim Wenders'ten ?The American Friend? adıyla izlediğimiz 1977 yapımı filmini gösterebiliriz. Diğer uyarlamalara nazaran senaryo olarak kitaba tam anlamıyla sadık kalmasa da kitabın ruhunu tamamıyla yansıtması gibi özellikleriyle film diğer uyarlamalara nazaran daha farklı bir yer edinmişti sinemaseverler tarafından.Wenders'in filmi diğer uyarlamaların aksine karakterleri ve onların ruh hallerini ön plana çıkararak film boyunca psikolojik çözümlemeler yapıyor. Filmin başında Tom Ripley'nin hiçbir şeyi tanıyamadığını kendisine itiraf ederken gördükten hemen sonra amaçsızca, sanki ölümünü kabullenmiş gibi duran Jonathan'ı görüyoruz. Muallakta olmasına karşın ölümcül de olabilecek bir kan hastalığına sahip olan Jonathan Zimmermann; ruhsal çöküntüye girmiş bir tablo ustasıdır. Amerika'dan Almanya'ya gelmiş suç dünyasıyla içli dışlı olan Tom Ripley ile bir açık arttırma sırasında tanışırlar. Suç dünyasından bazı kişiler Jonathan'ı hastalığının ölümcül bir hal aldığını ve öldükten sonra en azından ailesinin iyi bir yaşam sürmesi için onlara para bırakması gerektiğini ileri sürerek mafya için adam öldürmesi için kandırılır. İçinde bulunduğu ruh haliyle hiçbir şey düşünemeyecek bir duruma gelen Jonathan; ailesine para bırakmak için cinayetler işlemeye başlar. Bunun karşısında ailesiyle gitgide yabancılaşır. Tamamen boşluğa düşen adamın hayatındaki bu boşlukları Tom Ripley doldurmaya başlar. Amerikalı bu kötü adam Jonathan'ın başını omzuna yaslayabilecek bir arkadaş olurken; aslında kendinin de ne kadar yalnız ve çaresiz olduğunu fark eder. Jonathan'ın karısının Jonathan'ın Tom Ripley ile dostluğunu tasvip etmemesi ve devamlı çıkardığı sorunların da etkisiyle ruhsal çöküntüdeki Jonathan git gide ruhen ve bedenen uçurumun kenarına yaklaşmasını izleriz.İlk renkli çalışması olan filmde Wenders; göz alıcı renklerle dolu bir sinematografi kullanırken, genellikle benimsediği minimalist tutumun yerine daha sonra günümüzün modern noirlerine örnek olacak bir anlatımı tercih etmiş. Daha sonra ?neo-noir? olarak da adlandırılan bu alt türün ilk örneklerinden diyebiliriz film için. Fazla kanlı sahnelere yer vermeden, kullandığı kamera açılarıyla gerilim sağlama da oldukça iyi bir iş çıkaran Wenders; bu başarısını oyuncu yönetiminde de göstermiş. Ünlü Tom Ripley karakterinin yorumunu birçok oyuncudan izlesek de Dennis Hopper'ın oldukça cool ve sakin performansı; Tom Ripley denildiğinde akla Dennis Hopper'ın yorumunu getiriyor. Jonathan Zimmermann karakterini canlandıran, yönetmenin fetiş oyuncusu Bruno Ganz da bir o kadar başarılı. Jonathan karakterindeki değişimleri oyuncu; yüz ve mimik hareketleriyle mükemmel bir şekilde yansıtmış.Yönetmene Hollywood kapılarını açan film; daha sonra ?Paris, Texas? ile kazanacağı Altın Palmiye için kariyerinde ikinci kez yarışmasını sağlamıştı. Ortaya koyduğu gerilimle farklı bir tarzda da başarılı olabileceğini kanıtlayan Wenders'in ve ?Tom Ripley? filmlerinin en iyilerinden biri olarak ?The American Friend'i rahatlıkla nitelendirebilirim.- ?The American Friend? {Amerikalı Arkadaşım, 1977} / Wim Wenders -
Açılışı yapalım :) Bu film uzun zamandır elimin altında duran ama bir türlü de izlemenin içimden gelmediği filmlerden biriydi benim için.Sonunda kendimi de zorlayıp filmi izledim. Wim Wenders benim için U2 gibidir açıkçası ne çok severim, ne de kötü bulurum filmlerini.(İşin ilginci yönetmen yıllar sonra Sırlar Oteli filmi için de U2dan Bono ile çalışmıştı:)) Amerikalı Arkadaş benim için gerçekten şaşırtıcı derecede etkileyici oldu.Ripleyin romanları genelde beyazperde de felç edilir(Bknz.Yetenekli Bay Ripley).Bu filmde yönetmen kendisine Avrupa sinemasının verdiği geniş özgürlük alanlarını dilediği gibi kullanarak kısmen karışık hikayesini ağır ağır (ama kesinlikle minimalist bir üslupta değil) nakış gibi işliyor.Bu kadar sağlam ve dikkatlice işlenen hikaye örgüsü doğal olarak da karakterlerin de gelişimini inanılmaz ölçüde izleyene inandırıcı kılıyor. Film ^Kan,revan göstermeden nasıl gerilim yapılır?^konulu bir ders verip,aklımızı ders bittikten sonra,hala dersteki konuyu tartışan öğrenciler kıvamına getiriyor.Kült seyirler :)
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.