Koşamıyorsan yürü, yürüyemiyorsan sürün ama asla durma!
Yazar: Gizem Ertürk"Kalbim devam edecek"
Bazı filmlerin öyle şarkıları vardır ki dinlediğiniz ilk anda çarpılırsınız. Bazen de -bu nadiren olur- o şarkı hayat boyu peşinizi bırakmaz. Duyduğunuz anda kalbiniz ilk günkü gibi çarpmaya başlar. Artık o şarkı sadece o filmin değil hayatınızın da soundtrack’i olmuştur. En az kendisi kadar ünlü olan film müzikleri hangileridir diye düşünce, ilk sıraları hiç şüphesiz ilk sıraları bu iki parça alır; Whitney Houston’ın Bodyguard filmindeki yürek yakan “I Will Always Love You” yakarışı, öteki ise Celine Dion'un Titanic’teki dinleyinin tüylerini diken diken eden “I Will Always Love You” yorumu... Her ikisi de öyle kusursuz ve de eşsiz.
Bugünkü mevzu bahisimiz, 27 albüm, 250 milyon satış, sayısız Grammy ve Oscar ödülüyle müzik tarihine adını altın harflerle yazdıran Celine Dion… Biz masum faniler Celine Dion’u mutlu mesut hayatına devam ediyor zannederken kısa bir süre önce Prime Video’da yayınlanan I Am: Céline Dion belgesindeki görüntüler deyim yerindeyse hepimizin ocağına ateş düşürdü.
Dünyaca ünlü şarkıcı, kasların vücuda isyan ederek ağır spazmlara yol açtığı SPS adlı (Katı Kişi Sendromu) bir hastalığa yakalandığını açıklayalı henüz birkaç yıl olmuştu. Ancak kısa bir süre önce yayına giren belgeselde sanatçı 17 yıldır bu hastalıkla mücadele ettiğini dünyaya haykırdı. "Yalan söylemenin yükü çok ağırdı, daha fazla dayanamadım" diyen Dion hem hastalığının hem de hayatının tüm ayrıntılarını tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.
Sosyal medya hayatımıza girdiğinden beri dokunulmaz/erişilmez olduğuna inanılan celebrity mertebesi bir nebze olsun normalleşmişti. Özellikle tüm dünyanın tanıdığı bir yıldız olunca her daim en iyi halinizle görünmek, etrafa gülücükler saçmak gibi robotik davranışlar sergilemeniz bekleniyor.
Celine Dion da onlardan biriydi hiç şüphesiz. Aslında uzun yıllar boyunca da bu maskeyi ustaca takmayı başarmıştı. Sanatçıyı belki de tek üzgün gördüğümüz an, kanserden kaybettiği eşinin cenazesinde iki oğluyla birlikte ayakta durmakta zorlandığı görüntülerdi bugüne kadar.
Amy belgeseliden beri en sert, en yürek parçalayan görüntüler...
Oysa neredeyse 20 yıla yakın bir süredir sinsice ilerleyen ve en sonunda sanatçının en kıymetli varlığı olan “sesi”ne kast eden bir canavarla birlikte yaşadığını tüm dünyayla henüz birkaç sene önce paylaşma cesaretini bulmuştu. Ancak belgeselde bahsi geçen görüntüler belki de Amy (Winehouse) belgeselinden beri gördüğümüz izlemesi en zor, en sert sahneleri barındırıyordu.
Son yıllarda belgesellerin de üslubu oldukça değişti. Artık her şey daha gerçek ve içten. MTV dönemi çoktan kapandı. Rock yıldızlarının “sex, drugs, rock’nroll” dolu yaşamlarının “cool” göründüğü yıllardan “loser” olarak algılandığı dönemlere geldik.
Yakın zamanda yayınlanan Robbie Williams belgeselini hatırlayın. Bundan neredeyse 10 yıl kadar önce Sziget Festivali’nde sahne alırken belli bir yakınlıktan fotoğraf çekilmesine asla izin vermeyen Robbie’den en mahrem alanı olan yatak odasında kameranın önünde boxerıyla içini döken, geçmişte yaptığı hataları sansürsüz ortaya döken, kendisini eleştiren gerçek bir insana dönüşmesini hayretler içerisinde izlemiştik.
Alkışlar içinde, hayranlar peşinde, Celine, Celine, Celine…
Celine Dion belgeselinde de benzer bir durum var. Ancak burada ne Amy ne de Robbie’de olmayan bir fark var. Celine diğerleri gibi bir party insanı değil. Hatta neredeyse “sıkıcı” denebilecek kadar normal bir hayata sahip. Rock yıldızlarının videolarını izlerken ben böyle partileyip, çatallaşan sesimle gitar çalmak isterdim diyebilecek kadar da naif, adeta Seyyar Taner’in şarkısındaki Naciye… “Fakir bir ananın kızı, dinmedi yıllarca kalbinde ki sızı, gün oldu ağladı, gün oldu yalvardı, tek düşü hayatta bir yıldız olmaktı. Naciye yıldız olacak, herkes onu kıskanacak, Alkışlar içinde Hayranlar peşinde, Celine, Celine, Celine…”
"Gizlim saklım yok"
13 kardeşin karnını doyurmak için havuçlu çörek yapan fakir ama mutlu bir annenin kızı olan Celine, hayatı boyunca nereden geldiğini unutmamış. Ben özü sözü bir kadınım, gizlim saklım yok, diyor. Onu bugünlere taşıyan hayranlarına daha fazla yalan söylemeye karar vermiş. Konserlerini çeşitli bahanelerle iptal etme ya da yarıda kesme gerekçelerinin gerçek sebebini herkesin bilmesini istemiş.
"Enstrümanım sesimdi, kaybettim"
"Enstrümanım sesimdi artık o yok yalan söyleyemem" diyen Celine her şeye rağmen canla başla mücadele etmeyi sürdürüyor. Gözyaşları içinde "koşamıyorsan yürürüm, yürüyemiyorsam sürünürüm ama asla durmam" diyen yıldızın azmine hayran kalıyorsunuz. Hatta elinizden gelse ekrana uzanıp gözyaşlarını silmek istiyorsunuz. Bedelsiz şöhret yok. Geçmişten bugüne tüm yıldızlar en ağır şekilde bunu ödedi. Ne acıdır ki Celine Dion’un da kaderine bu amansız hastalık düşmüş. Belgeseli izlerken ben Celine'in mücadelesine kalpten inandım. Tüm dünyadan hayranlarıyla birlikte iyileşmesi için tüm güzel enerjimi ona gönderiyorum. Kim bilir belki de hepimizin dilekleri ve dualarıyla bir mucize tanık oluruz. Bitirirken My Heart Will Go On'dan bir bölüm eşlik etsin; "Sonsuza kadar bu şekilde kalacağız, sen benim kalbimde güvendesin ve kalbim devam edecek..."