Ritüel eleştirileri

İpe sapa gelmez türdeki senaryosunu da, Laurie Cook ile birlikte kaleme alan...

Ve kimi eleştirmenlerce...

Manasız bir biçimde "pohpohlanarak" şımartıldığı apaçık ortada olan Christopher Smith'in yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu "Consecration"; hani beklenmedik bir şey olur da...

İşte o vakit...

***

Belki hangi kategoriye girdiğini anlarız diye...

35 dakika boyunca sabır taşı misali sessizce oturup seyrettiğimiz...

Ancak bilim insanı bir ateisti, iki bin küsur yıllık Katolik masallar evreni içinde evirip çevirmek suretiyle inanmaya ikna etme çabası içindeki hikayesinin...

15 dakikalık bir kısa film aracılığı ile de rahatlıkla anlatılabileceğinin ayırdına vardığımız da...

Ziyadesiyle üzüldüğümüz...

Telafisi imkansız bir zaman israfı olarak geliyor karşımıza...

***

Gelin isterseniz, oldukça düşük bir bütçe ve sınırlı iç ve dış mekan kurgusuyla çekildiğini gördüğümüz...

Fakat...

"Yeter artık" dedirtmesi nedeniyle...

35. dakikasında izlemeyi bırakmak mecburiyetinde kaldığımız bu filme biraz daha yakından bakalım...

***

Dejeneratif rahatsızlıklar konusunda uzmanlaşmış bir göz doktoru olan Grace Farlo (Jena Malone)...

Aynen Dr. John Holmes (Will Keen) örneğinde olduğu gibi...

Profesyonel bağlantıları dışında...

Evdeki kedisi Bay Moo ile beraber oldukça sakin bir hayat yaşamaktadır...

***

İşte yine...

Öylesi akşamlardan birinde...

Çalan ev telefonunun karşısındaki sesin sahibi olan Baş dedektif Harris (Thoren Ferguson) kendisine...

Erkek kardeşi Peder Michael'ın (Steffan Cennydd) cesedinin...

İskoçya'daki bir manastırda bulunduğunu söylemekte...

***

Ve sözlerine...

Cinayet ile intihar olasılıklarının...

Araştırıldığını da eklemektedir...

***

Bu haber üzerine yıkılan Grace...

Aracına atlayıp...

Kendisini arayan Harris'in ofisine doğru yola koyuluverirken...

***

Ne yazık ki vardığında...

Soruşturmanın henüz parçaların birleştirilmeye çalışıldığı...

Başlangıç aşamasında olmasına ilaveten...

***

Roma'dan söz konusu manastırı ziyarete gelen Peder Carol'un (Shaun Scott)...

Gövdesi yarılarak açılmış olan cansız bedeninin şapel de...

***

Kardeşininkinin ise...

Yakınlardaki, eski kilisenin yıkıntılarının altındaki sahilde bulunduğunu öğrenirken...

Polisin kardeşini...

Peder Carol'u öldürdükten sonra intihar etmekle...

İthama hazırlandığını fark etmek de çok da gecikmese de...

***

Uzunca bir süredir görmediği kardeşine dair bu iddiaya Grace...

Kesinlikle katılmaz...

***

Ama...

Haklı da olsa Grace'in...

Kardeşi Michael'ın hangi sebeple...

İncil'in çok sert metinlerinin izinden giden böylesine aşırı uçtaki bir mezhebe bulaştığını...

Açıklaması da gerekecektir...

***

Ki...

Aynı mezhep ve manastıra mensup rahibelerden birisi...

Daha birkaç hafta önce...

Şeytanı gördüğünü ileri sürmüş...

***

Ardından da kendi gözünü oyup çıkartmış...

Diğerini de çıkartmak gayesiyle uğraşırken...

Düşüp bayılmıştır...

***

Neyse...

Bütün bunları otomobille ilerlerken yolda konuşan...

Grace ile dedektif nihayet...

Kendilerini Baş Rahibe'nin (Janet Suzman) karşılayacağı manastıra ulaşırlar...

***

Sonrasında da...

Kardeşinin morgdaki cesedini ziyaret eden Grace...

Ani bir flashback aracılığıyla...

Her ikisinin de (Daisy Allen, Kit Rakusen) küçük oldukları...

Eski günlere dönerken...

***

Aniden bayılmış...

Ve...

Vatikan'dan gelen Peder Romero'nun (Danny Huston) kendisine uğrayacağı...

Hastanedeki acil servise kaldırılmış olup...

***

Morgda...

Grace'in dikkatini çeken asıl husus...

Michael'ın sahilde bulunmuş olmasına rağmen...

Ne bedeninin herhangi bir yeri ile saçlarında...

Deniz kumu bulunmamasıdır...

***

Bunun üzerine hastaneden çıkarak...

Tuttuğu bir taksi ile yeniden kardeşinin intihar ettiği söylenilen bölgeye intikal eden Grace...

Orada da fenalaşarak denize düşecek...

***

Ve tesadüfen de olsa...

Bu duruma tanık olan, dönüş halindeki taksi şoförünce kurtarılarak...

Herkesi yalancılık ve bir şeyleri gizlemekle suçlayacağı...

***

Üstelik...

Hayaller ile gerçek olayları da birbirine karıştırmaya başlayacağı...

Manastıra getirilecek...

Ve dakikalar da 35'i gösterirken...

***

Halen ne tür de bir film izlemekte olduğumuzu anlamakta...

İyice zorlandığımızı hissetmemiz...

Böyle olunca da tüm hevesimizin kaçması sebebiyle...

Filme son noktayı koyacağız...

***

Bilakis bizim iflah olup yola gelmesi asla mümkün olmayan...

Ama yine de "genious" takılan yerli ve milli korku filmi yönetmenleri misali...

Cin olmadan adam çarpmaya yeltenen Christopher Smith'in filminin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; nelerin beklediğini bilmediğimiz gibi merak da etmediğimiz...

O yüzden izlemenizi de öneremeyeceğimiz, 56 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

***

Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...

"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...

Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...

25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...

Keyifli seyirler,

Korkutucu ögelerin mantıkla bağlandığı, türe yeni bir soluk getirmese de en azından adam akıllı bir konusu olan korku filmi. Fena değil.